Popüler Yayınlar

14 Ekim 2013 Pazartesi

Toplum tetikçisi modern sosyoloji - Gültekin AVCI

Gültekin AVCI
gavci@bugun.com.tr

  


12 Ekim 2013 Cumartesi

Her gün hasta toplumların canhıraş feryatlarını duyuyor, buhran haberlerini dinliyoruz.

Terör sorunu, Kürt sorunu, endişeli modernler, sukutuhayal yaşayan kitleler...

Weber'in antagonizmaları olan bu olgular, sadece siyasetin değil modern sosyolojinin de kalbindeki sorunlar. Peki, modern sosyoloji deva bulabildi mi bu toplumsal marazlara?

Sosyal Fizyoloji'nin üstadı Saint Simon'un fikir hırsızı ve vefasız şakirdi Auguste Comte'un ilk kez 'sosyoloji' dediği bu histerik sayıklama nöbetleri, hangi topluma şifa oldu?

"Toplum"u takdim ettiği yeni dünyanın tanrısı ilan eden Durkheim "sosyoloji, insanların ıstıraplarını dindirmeyecekse lanet olsun böyle bilime" diyordu.

Durkheim'in okuduğu lanet hâlâ sosyolojinin üstünde. Fransa 1958'e kadar lise müfredatına almamış sosyolojiyi.

Bizdeyse 1914'ten beri kürsüsü var.

Kalabalıklara şifa vermediği halde 'toplumları hareket halinde inceleme' esvabıyla tahta kurulan sosyolojiye hep bir illüzyon olarak baktım.

Hiçbir zaman inanmadım bu sosyoloji denen bilimsiye. Genel geçer, sabit şablonlar üretmek ve modernlik bulantısıyla bunu her tanımadığı iklime yamama derdi.

Metropol cinleri ve istikrarsız yığınlar

Nice kültürü "hissettirmeden" aynı kalıpla anlamaya ve çözmeye çalışan fakat yabancılığı, sığlığı ve irfansızlığı yüzünden çuvallayan bir ufuksuz gayretkeşlik.

Basit toplumsal görünümleri de kompleks bir kavramsallaştırma histerisi. Lakin inanılmaz hakikat tezahür etmiş ve sosyoloji, yüzme bilmediği sularda boğulmuştur. Bugünkü dünya serencamında görüyoruz ki "socio" diye kategorik bir yapı yoktur.

Görmüyor musunuz toplum yalan oldu ve halk sadece sosyolojinin ürettiği bir vehim.

Artık arzuları belirsiz, talepleri inanılmaz farklılıklar gösteren metropol cinleri ve istikrarsız yığınlar var.

Postmodern keşmekeşe açtığım pencerede gördüğüm manzara bu. Zannımca sosyoloji asla yüksek bir bilim olma istidadı taşımadığı gibi taşıyabileceği en yüksek unvan 'bilimsi'liktir.

Meşhur 'Şibumi' yazarı ABD'li romancı Rodney William Whitaker, bilinen namıyla Trevanian'ın isabetli imasıyla sosyoloji, psikolojiyle antropoloji arasında sıkışmış kalmış bir boşluk.

Modern sosyoloji, kişilerin değil toplumların psikolojisini kuşatma iddiasında.

Kişilerin psikolojisi ve onlara nüfuz etmekte kati formüller bile hâlâ polemik konusuyken, toplumun psikolojik rehabilitasyonu iddiası malihulyadan başka nedir ki?

Weber ve Marks düşman kardeşler

Mutlakıyetin ateşîn müdafilerinden Niccolo Machiavelli bile ne kadar dürüst ve durudur toplumlar ve tarih karşısında...

Makyaja yeltenmez.

'Prens'teki umdeler ve ahlaki değerlerle bağdaşmayan tavsiyeler, sosyoloji akımından daha gerçekçi daha samimidir.

Bizler katılmasak ve etik dışı bulsak bile.

Halkın Kral'dan korkması gerektiği, Kral'ın din, ahlak gibi değerleri kendi konumunu güçlendirmek için kullanması gerektiği, baskı yapmanın kaçınılmazlığı...

Machiavelli asırlar öncesinden bugünlere de sesleniyor. Lenin, Hitler, Mussolini, Stalin, De Gaulle, Franko, Mao ve İsmet İnönü Machiavelli'ye şapka çıkartan gölgeler değil miydi?

Sosyolojiye toplumu ıslah etme misyonu yüklemeyen Alman sosyolog Weber gerçekçidir.

Durkheim ve şakirtleri gibi muntazam ve çözücü sosyal kanunlar manzumesi oluşacağı hayaline kapılmaz.

Weber'in duygusal sapması, medeniyetlerin ve tarihin kalbi olarak Avrupa'yı kutsayan tavrıdır.

Anarşizm ve sosyalizm nasıl düşman kardeşler ise, sosyolojide de Weber ve Marks düşman kardeştirler.

Bu kardeşlerden büyük olanı Marks'tır.

Marks'ın Weber'e büyüklüğü şu noktada tecelli eder: Marks, gözlerimizi liberal Avrupa'nın yalanlarına yöneltmiş, sosyal bilimlerin aslında bir ideoloji kimliği taşıdığını göstermiştir.

Sosyal gerçeklerin tüm zamanları kapsayan cihanşümul bir karakter taşımadığını gözler önüne seren Marks'tır.

Sosyoloji, buhranlı Avrupa'nın kendi buhranlı toplumlarına yazdığı bir reçeteydi.

Efendisinin ilaçlarını aşırma refleksiyle alelacele sosyolojiyi memlekete ithal ettik.

Bu sahte bilimsi ne işe yaradı yıllarca?

Cemil Meriç'in cevabı oldukça ağırdır:

-Bu sahte ilim tek işe yaradı: Nesillerin uyanmasını önlemek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder