Popüler Yayınlar

18 Mart 2013 Pazartesi

BAHARI KIŞ VURDU - Ali Ünal

Cenab-ı Allah’ın iki kanunlar–kaideler bütününden biri, kâinatta ve hayat için geçerli İlâhî kanunlarından ibaret Şeriat-ı Fıtriye; diğeri, bu Şeriat-ı Fıtriye’nin tercümesi mahiyetindeki İslâm’dır.

Bundan dolayı Kur’ân’da “Her bakımdan doğru ve sağlam din İslâm” için “fıtrat” tabiri kullanılır (Rûm Sûresi/30: 30). Bu sebepledir ki, İslâm’a bakarak kâinat hadiselerini, kâinat hadiselerine bakarak İslâm’ı ve insanlık tarihini rahatlıkla okuyabiliriz.

Meselâ, yeryüzünde çukurlarla yükseltiler genellikle birbirine paraleldir; aynı şekilde, hak ve hidayeti temsil edenlerle bâtıl ve dalâleti temsil edenlerin yükseklik ve tersi yönde çukurluğu gibi, hak ve hidayet temsilcilerinin rehberi ile bâtıl ve dalâleti temsil edenlerin önderi, yükseklik ve çukurluk bakımından birbirine simetriktir; yani biri ne kadar yüksekse, diğeri o kadar çukurdur.

Yine, insan kalbinde hem meleğin ilham merkezi hem de şeytanın üfleme noktası bulunduğu gibi, yeryüzünde en mukaddes merkez olan Kâbe ve Mescid-i Haram ile şeytanın Mina’daki üssü, Harem denilen aynı bölgededir.

Kış, baharın girişinden sonra takvimlere de geçmiş kocamış soğuklarıyla (berdü’l-acûz) son bir hamlede bulunur; artık bu hamle, onun ölümüdür; yaz da, bu son hamleyi sonbahar girince pastırma sıcaklarıyla yapar.

Bunun gibi, ölecek hasta genellikle bir “son iyilik” yaşar; iyileşecek hasta ise iyileşmeden önce ağırlaşır. Tarihte de, toplumların hayatında da aynı vâkıalar yaşanır.

Yine, aydınlık, karanlığın en fazla yoğunlaştığı noktada başlar; Cenab-ı Allah, peygamberleri, hak ve hidayetin rehber tebliğcilerini bâtıl ve dalâletin tam merkezine gönderir. Kur’ân, bunların hikmetini şöyle açıklar:

Sizden önce geçenlerin başlarına gelenler sizin de başınıza gelmeden Cennet’e gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle sıkıntı ve mihnetler, öyle çetin zaruretler dokundu ve öylesine sarsıldılar ki, başlarında bulunan rasûl ve beraberindeki iman edenler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek hale geldiler. Bilin ki, (artık bu noktada) Allah’ın yardımı yakındır.

(Bakara Sûresi/2: 214) Yoksa siz, Allah, içinizdeki cihad edenleri ayırt edip ortaya çıkarmadan, bir de sabredenleri ayırt edip ortaya çıkarmadan hepiniz hemen Cennet’e girivereceğinizi mi sanıyordunuz?

(Âl-i İmran Sûresi/3: 142) Öylesi günler ki, Biz onları, Allah’ın gerçekten iman etmiş bulunanları ortaya çıkarması ve sizden (hakka ve imanın hakikatine) birtakım şahitler edinmesi için insanlar arasında döndürür dururuz...

Ayrıca, Allah, (fert fert içlerindeki yanlış duygu, düşünce ve nifak tortularını arıtarak, toplum planında ise içlerindeki münafıkları ortaya çıkararak) mü’minleri tertemiz yapması ve kâfirleri derece derece imha etmesi içindir de.

 (Âl-i İmran Sûresi/3: 140–141) Yoksa siz, Allah içinizde (O’nun yolunda) cihad edenlerle, Allah’tan, Rasûlü’nden ve mü’minlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri ve bunlardan başkasından yardım beklentisi içinde olmayanları iyice ortaya çıkarmadan kendi halinize bırakılacağınızı mı sanıyordunuz?

(Tevbe Sûresi/9: 16) Allah, mü’minleri, murdarı temizden ayırıncaya kadar içinde bulunduğunuz halde bırakacak değildir.

(Âl-i İmran Sûresi/3: 179) İnsanlar, sadece “inandık” demekle kendi hallerine bırakılacak ve (çok çeşitli yollarla) imtihana tâbi tutulmayacaklarını mı sandılar? Şurası bir gerçek ki Biz, onlardan önce yaşayan ve iman ikrarında bulunan herkesi denedik. Denedik ki Allah, ikrarında sâdık olanları ortaya çıkardığı gibi, yalancı olanları da ortaya çıkarsın.

 (Ankebût Sûresi/29: 2–3) Görmüyor musunuz, yine yoldaki baharı kış vurdu; demek ki, bahar yakındır. 
ali.unal@zaman.com.tr
 http://www.zaman.com.tr/ali-unal/bahari-kis-vurdu_2066499.html       internet sayfasından alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder