Popüler Yayınlar

31 Mart 2013 Pazar

HEY KOCA TÜRK!

Mümtaz'er Türköne


“Türklüğü siliyorlar”, “Türklüğe savaş açtılar”, “Türklüğe dokunma” gibi içinde “Türklük” geçen son zamanların tırmanışa geçen retoriğinde, rahatsızlık verici bir şeyler var.

O kadar “Türk” lafzının tekrarlanmasına rağmen, bu endişelerin, sloganların içinde bizim şu “Koca Türk” yer almıyor.

“Koca Türk” dediğim şu sahici, gerçek Türk. Bu toprakları vatan yapan, eza ve cefa çeken, her türlü fedakarlığa katlanan koca millet.

Bir karartma altında adeta kayıp. “Türklük nedir?” tartışmalarının da bu karartmada pek fazla anlamı yok. Bir ırk, bir millet, bir etnisite, bir üst kimlik...

Aralarından tercih edeceğiniz bir sıfatın size yol gösterme ihtimali bulunmuyor. 300 Aydın’ın imzası ile imzalanan metin arasında, tümseğe takılan tekerlek gibi engeller var.

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu ve sahibi olan Türk milletinin adı, vatandaşlık tarifinden ve Anayasa’dan çıkartılamaz” cümlesinin önünüze koyduğu açmazlar gibi.

Sadece bir cümle bile niyet hakkında fikir vermek için yeterli. Allah aşkına “’Türk milletinin adı’ anayasadan çıkartılsın” diyen bir Allah’ın kuluna bugüne kadar tesadüf edeniniz var mı? En marjinal, en uçuk laflar da dahil bu tartışmada edilmeyen söz kalmadı. Peki bir kişi bile, “Anayasa’da ‘Türk milleti’ ibaresi yer almasın” dedi mi?

Anayasa’mızda tam 161 defa “Türkiye”, 49 defa da “Türk” kelimesi yer alıyor. Yeni anayasa hazırlığında uzlaşılan maddelerde de bir tensikat görülmüyor. Tartışma sadece anayasanın vatandaşlık tanımı etrafında dönüyor. İşin tuhaf tarafı, bildiride iddia edildiği gibi mevcut haliyle “Türk” vatandaşlık tarifinde yer almıyor, tersine “vatandaşlık” Türk’ün tarifinde yer alıyor.

İşin özeti bu tartışmalarda Türklük, birilerinin üzerine basarak boylarını yüksek gösterecekleri bir basamak ve belki de daha kötüsü “bedhaht”ların maskesi olarak duruyor. Türklük, Türklere yönelmiş bir silah olarak kullanılıyor. Bu tartışmalarda şu yüce gönüllü, sabırlı ve mukavim Koca Türk’e dair bir iz ve nişane bulan var mı?

Bu hükme varmamın sebebi, mangalda kül bırakmayan “Türkçüler”in Suriye ve Rusya yanında mevzi almaları.

Anayasadaki vatandaşlığın Türklüğünü sorun eden Türkçüler, aynı zamanda Rusya politikasını ve Suriye’de Esed yandaşlığını müdafaa ediyorlar.

Hani şu Türkiye’ye gözdağı vermek için Karadeniz’de apar-topar tatbikat yapan Rusya’nın ve Türkiye’ye terör ihraç eden Suriye’nin.

Yeni Çağ’da, “Büyük Kürdistan” önünde engel olarak takdim edilen Rusya, 1833’te Hünkâr İskelesi Antlaşması’nda bile böylesine iddialı bir kurtarıcı olarak görülmemişti.

Hiç olmazsa II. Mahmud mazeretini, Kütahya’ya kadar gelen Mısır ordusunu kastederek “denize düşen yılana sarılır” diye beyan etmişti. Türkçülerin bir mazereti var mı?

Türkçülere göre, Büyük Kürdistan oyununu neredeyse tek başına Rusya bozuyor. Aynen şöyle yazıyor, cuma günkü gazetenin manşetinin altındaki, “Rusya’dan iki kritik hamle” başlıklı spotta: “ABD, Büyük Kürdistan’ı (!) dünyaya, Karadeniz’den ulaştıracaktı.

Ancak TSK ve Rusya, NATO üzerinden gerçekleştirilmek istenen bu projeyi boşa çıkardı. (...) İç karışıklık çıkardıkları Suriye bölünecek, yeni Kürt bölgesi Kuzey Irak’la birleşerek denize ulaşacaktı.

Rusya, bu kapıyı da kapattı.” Aynen böyle yazıyor. O zaman sormak lazım: Rusya, Türklere bu iyiliği acaba neden yapıyor?

Türklük siliniyormuş. Türklük, duvara tebeşirle yazılan bir yazı mı ki, öyle kolayca silinsin? Kabile’nin ortasına dikilen bir totem mi ki, devrilip, yok olup gitsin?

Çözüm diye yola koyulduğunuz zaman, birileri neden aniden Anayasa Türkçüsü kesiliyor. Türklük neden, çözümün önüne konacak bir takozdan ibaret görülüyor?

Peki, bu coğrafyanın derinlerine kök salan Koca Türk, bu duruma ne diyor?

http://www.zaman.com.tr/mumtazer-turkone/hey-koca-turk_2072065.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder