Popüler Yayınlar

20 Mart 2013 Çarşamba

MÜSLÜM BABA ( BABA SOSYOLOJİSİ )

7 Mart 2013

Belki sondan başlamak daha uygun. Cenazesi ambulansla morgdan alınıp götürülürken bir grup genç “Müslüm Baba” diye canhıraş bağrışlarla arkasından koşuyorlardı.

Öz babanın ardından oğullar olgun bir hüzünle davranırlarken Müslüm neyi temsil ediyordu ki, böylesine yürek paralayan çığlıklar eşliğinde, güvenlik görevlilerinin güçlükle mani olduğu bu çılgın matem yaşanıyordu?

Baba figürü, insanlık tarihinde çok katmanlı bir yere sahip. Freud, baba katlinden bahseder. Aileye ilişkin tabunun kurucu unsuru, oğulların birleşerek her şeye el koyan babalarını katletmesi ve ilişkilere kutsal bir düzen vermesiyle oluşur, der.

Reşit olmak isteyen delikanlı, ilk meydan okumasını babasına karşı yapar. Baba hem mihmandar, sırtın dayanacağı kudrettir hem de artık sırtını dayamak istemeyen, kendi gücüyle ayakta durmaya çalışan “bağımsız kişiliğin” ilk yıkması gereken otoritedir. Baba, içerdiği anlamlarla çocukların hayatında eşsiz bir yere sahiptir. Elektra kompleksine ilişkin malum literatürü geçiyorum.

Baba ile siyasal iktidarın kutsal temsili arasında da uzun asırlar boyunca yakın bir ilişki olmuştur. Kral tebaanın babasıdır, hikmetinden sual olunamaz, nedensiz dövmenin de sevmenin de kaynağıdır. Sadece “Tanrı”nın yasalarıyla sınırlanabilecek, onun dışında dilediği gibi davranma hakkına sahip olmasından kaynaklı mutlak otorite sahibi Kral, bunu /haşa/ “Tanrı baba”nın yeryüzündeki temsilcisi olmasından alır. Babaya karşı işlenen cinayet, ağır cezaları gerektirir, çünkü suçların en büyüklerindendir, kutsala karşı itirazdır.

19. yüzyıl sanayileşme sürecinde hukukun ve kuralların ötesinde işçilere “babalık” eden sermaye sahipleri olmuştur. R.Sennett, Otorite kitabında Pullman'dan bahseder. İşçilerine çeşitli imkânlar sağlayan Pullman, onlara “baba”lık ederken, aynı zamanda bir evlat itaati içinde çalışmalarını beklemektedir.

Baba, evlatlarının üzerinden hayatın tüm yükünü alırken bu hafifletmenin karşılığı pederşahi aile modelinin hayata taşınmasıdır.

Modernleşmeyle birlikte özel ve kamusal hayat arasında sınırlar çizilip çalışma hayatı da aile ilişkilerinin bir türevi olmaktan kurallara ve hukuka dayalı sözleşmelere tabi hale gelirken “baba”lık kurumu bu eğilime karşı geleneğin yeniden icadıdır.

Hukuka dayalı özgürlük yerine bir babanın korumacılığını “kölelikleri”nin karşılığında talep edenler, bu yeni türden babalığa bile isteye destek olmuşlardır

Mario Puzo'nun Amerikan gangsterlerini anlattığı romanının adı malum, Baba'dır. Üstelik bu “baba”lık Amerika ile sınırlı değildir.

Vurgu, düzenin meşruiyet tanıdığı zalimlere karşı meşruiyetin düzeni için yoksulları koruyup gözettiği iddiasındaki mafyanın ahlaki anlatısınadır. Yoksullara babalık, karanlık para ilişkilerini yıkayıp temizleme amaçlı bir söylemdir.

Almanya'da Naziliğin niçin yükseldiğini, kitlelerce desteklendiğini anlamak isteyenlerin çözümlemelerinde dikkat çektikleri bir nokta da Alman aile yaşamındaki baba figürüne ilişkin değişikliktir.

Onlara göre, dağılan Alman ailesi babanın anlamını yitirirken, onun yerini ikame edecek yeni ve güçlü baba fikrini, inancını Hitler'de bulmuştur. Hitler, Birinci Dünya Savaşı'nda kaybeden, barış anlaşmalarıyla aşağılanan “yetim Almanya”nın acısını telafi, gücünü ihya edecek kudretli babasıdır.

Altmış küsur yıldır demokrasiyi uygulamaya çalışıyoruz. Doksanlı yıllardaki siyasi dilin kavramlarından birisi, Demirel'in babalığıydı. Herkesin hukuk çerçevesinde hak ve görevlerinin tayin edildiği bir düzende, aile ilişkilerinin normlarına dayalı bu siyasal ilişki biçimi talebinin kaynağı da yine geçmiş siyasi kültürdü.

Üstelik bunu temsil eden siyasetçi, aynı zamanda ismini demokrasi mücadelesi ile özdeşleştirmeye çalışın kişiydi ki, bunun da ayrı bir drama olarak çözümlenmesi ilginç olur.

‘YENİL, DAHA İYİ YENİL’

Müslüm Baba, bu uzun, katmanlı, insanın yeryüzündeki macerasında kayıtlı babalar zincirinin tüm anlamlarını elbette bağlıları için, çeşitli dozlarda taşıyan birisiydi.

Müziğin aşkınlaştırıcı etkisinde mistik bir nitelik kazanan varlığıyla dünyevi olanın üstüne çıkan kişiydi. Şarkılarının ezgisinden ve sözlerinden önce sesindeki tınısıyla o ışıltılı metafizik yenilmişliğin kapılarını açan, “dağılırsan böyle dağıl” diyen bir alt anlamla kitlelerine seslenen, “yenil daha iyi yenil” diyen Beckettvari kaybedişte kişiyi yiv yiv derinleşmeye çağıran, her türlü normun ötesinde olandı.

Bunun için çok gayret göstermesine gerek yoktu; Yeşilçam filmlerinin senaryolarına benzer hayatı, yoğrulduğu yoksulluk, annesini öldüren babası üzerinden gelen yıkım “ikon” olarak yükselişinin bağlamı için yeterliydi. Bu hayatın her bir hüzünlü anını hançeresindeki sesle birleştirmeyi bilen Allah vergisi yetenek hikâyeyi tamamlıyordu.

Kendini daha baştan yaşadıkları dünyanın kaybedenler safına yazan günübirlik çalışanların, metropollerde hayat tarzlarının o geniş skalasına her gün şahit olup sonra mikrokosmoslarına dönenlerin, imkânsız büyük rüyalar yorgunlarının, melodramların repliklerinden apartılmış repertuarı ile kara sevdaya tutulan ama tek teselli sığınağı olarak “aşkı” görüp ölümüne kendini bu kitaba yazanların “baba”sıydı.

Tüm kaybedenler, yenilenler adına yegane kazanan, öne çıkan, ayakta duran, hayatı tıpkı konserlerine gelenler gibi “en alttan” başlayıp sonra “onlar adına” bu yere gelen, bu yüzden öfkelerini, meydan okumalarını, alttan alta ise umutlarını temsil eden kişiydi.

Konserlerinde bağırlarına jilet atanlar, “baba”larının bir anlık bakışını göğüslerindeki bu kırmızı iri leke ile yakalamak isteyenlerdi. Çünkü o “baba” bakışı, o ilahi bakış “mağdurun” kanlı bedeniyle buluştuğunda dramatik varlığının “haberi” ona verilecek, o soyut bağ üzerinden ilişkinin tesellisi sonraki zamanlara bir anı olarak saklanacaktı.

Müslüm Baba'nın ölümü, bağlıları için, hayatın anlam haritasında, gerçek babanın kişisel ölümünden öte, bir kabilenin ortak atasının ölümü gibiydi. Aslında ölen, Müslüm Baba ile birlikte bir parça da kendileriydi, şarkılara yazdıkları kaderleri, gelecekleriydi. Dramatik yenilgiler üzerinden teselli sunan şarkılar, artık daha baştan yetimliği telaffuz edeceklerdi.

Babaları baba yapan her anlamda evlatlarıdır. O yüzden “Müslüm”ü baba yapan evlatlar, muhakkak kısa süre içinde kendilerine yeni bir baba bulacaklardır. Varsın bu yeni baba Müslüm Akbaş gibi gerçek bir trajedinin içinden çıkıp gelmesin, olsun, kitle iletişimin karanlık ardalanı oğulların istediği gibi bir babayı her bakımdan kolektif arzuya uygun şekilde işleyecek ve onu daha profesyonel bir meta olarak piyasaya sürecektir.

http://www.zaman.com.tr/yorum_muslum-baba_2062076.html 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder