Popüler Yayınlar

17 Mart 2013 Pazar

Bireysel Emeklilik Sistemi ve İslam Hukuku

Bireysel emeklilik sistemi (BES), fertlerin çalıştıkları dönemde elde ettikleri gelirlerinin belli bir kısmını uzun vadede tasarruf etmelerini sağlayan, bu tasarrufların çeşitli yatırım araçlarıyla işletilmesini temin eden ve emeklilik dönemi geldiğinde yaptıkları tasarrufu geri alarak refah seviyelerini artırmayı amaçlayan bir sistemdir.

Sisteme giriş zorunlu değil, isteğe bağlıdır. Ödenecek katkı paylarının miktarı, katkı paylarının ödeneceği aracı kuruluş ve tasarrufların yatırılacağı emeklilik yatırım fonu katılımcının tercihine bağlıdır. Sisteme giriş zorunlu olmadığı gibi çıkış da yasak değildir. Yani katılımcılar istedikleri zaman sistemden ayrılabilirler.

Özü itibarıyla fertlerin aracı kuruluşlar yardımıyla uzun vadeli tasarruf yapmasını sağlayan bu sistemde İslam hukuku açısından önemli olan konu, emeklilik yatırım fonlarının içeriğidir.

Tasarrufların yatırılacağı emeklilik yatırım fonlarının içeriğinde nakit, vadeli ve vadesiz mevduat, borçlanma araçları (ters repo dahil) ile hisse senetleri, kıymetli madenlere ve gayrimenkule dayalı varlıklar, repo işlemleri, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri, borsa para piyasası işlemleri, yatırım fonu katılma belgeleri, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından uygun görülen ve kamuya ilan edilen diğer para ve sermaye piyasası araçları olabilir.

Faiz hassasiyeti taşıyan bireyler için ise katılma hesaplarına, altına, katılım bankacılığı ilkelerine uygun hisse senetlerine ve dinî açıdan uygunluk onayı alınmış sukuklara (yatırım sertifikalarına) dayalı emeklilik yatırım fonları da oluşturulmuştur.

Bunların dışında sarf akdi kurallarına uyularak dövize, gayrimenkule ve emtiaya yatırım yapılması da faiz içermez. Bunlardan hangisine yatırım yapılıp yapılmayacağının tercihi katılımcıya bırakılmıştır. Fertler isterlerse faiz içeriği olan fonları tercih edebilirken isterlerse faizsiz fonlara yatırım yapabilir.

12/01/2008 tarihinden önceki mevzuata göre bireysel emeklilik fonlarının % 30’unun faize yatırılması zorunluluğu var idi. 12/01/2008 tarihli Resmî Gazete ile bireysel emeklilik fonlarında en az % 30 oranında devlet tahvili Hazine bonosu bulunma şartı kaldırılmıştır.

Söz konusu şart sebebiyle bireysel emeklilik sistemine girmeyen katılım bankaları, bu tarihten itibaren müşteri kitlesine uygun olan fonları içeren bireysel emeklilik ürünlerini müşterilerine sunmak için çalışmalarına başlamıştır.

Bireysel emeklilik fonlarının işletilmesi ve yatırıma dönüştürülmesi mutlaka bireysel emeklilik amacıyla kurulmuş şirketlerce yapılmak zorunda olduğundan bazı katılım bankaları bu amaçla kurulmuş şirketlerle anlaşma yapıp onlardan hizmet satın alırken bir katılım bankası ise kendi bireysel emeklilik şirketini kurmuştur.

Bireysel emeklilik fonlarının içeriğine bakıldığında görülmektedir ki, bu yatırım araçlarının bir kısmı doğrudan faizli, bir kısmı faizli olmasa da katılım bankacılığı prensiplerine uygun değil, bir kısmı ise hem faizsiz hem de katılım bankacılığı ilkelerine uygundur.

Dolayısıyla bireysel emekliliği faizli ve faizsiz diye ayırmak mümkündür. Piyasada faaliyet gösteren bireysel emeklilik şirketlerinin önemli bir bölümü, topladıkları bireysel emeklilik fonlarını faizli ve katılım bankacılığı ilkelerine uygun olmayan yatırım araçlarından müteşekkil emeklilik yatırım fonlarında değerlendirmektedir.

Tekrar etmek gerekirse, bu yatırım fonlarının içeriğinde devlet tahvili ve Hazine bonosu, özel sektör borçlanma senetleri, repo, faizli vadeli mevduat, dış borçlanma senetleri, borsa yatırım fonları, hisse senetleri ve dövizler yer alabilmektedir.

Faizsiz bireysel emeklilikte ise yukarıda arz edilen yatırım araçlarına değil danışma kurulu onayından geçmiş, dinen alım satımına izin verilmiş, faizsiz ve katılım bankacılığı ilkelerine uygun olduğu konusunda görüş alınmış enstrümanlara yatırım yapılmaktadır.

Örneğin vadeli hesaplar yerine katılma hesapları, faizli krediler yerine vadeli alım satımlar, tahvil ve bono yerine İslami sukuk ve her türlü hisse senetleri yerine katılım bankacılığı ilkelerine uygun hisse senetleri tercih ediliyorsa bu noktada bireysel emeklilik üzerine toptancı bir yaklaşımla doğrudan helal ya da haram hükmü verilemez.

Yani yiyecekler, içecekler, giyecekler, alım satımlar, borçlanmalar ve daha pek çok konuda hüküm verilirken ayrım yapılma ihtiyacı hissedildiği gibi burada da ayrıma gitme zorunluluğu söz konusudur.

Bireysel emeklilik fonlarının hiçbir dinî hassasiyet taşınmadan faizli olsun faizsiz olsun her türlü enstrümanın içeriğinde olduğu emeklilik yatırım fonlarına aktarılması ve buradan gelir elde edilmesi dinen uygun görülemez. Zira faiz, dinen yasaktır ve bu kesindir. Faizsiz emeklilik yatırım fonlarının içeriğinde bulunan finansal enstrümanları ise şöyle değerlendirebiliriz:

1- Katılım bankalarında açılacak katılma hesapları: Katılma hesapları mudârabe (emek sermaye ortaklığı) çerçevesinde açılır. Bu hesaplara para yatıranlar katılım bankası ile kâr zarar ortaklığı yapmış olurlar.

Katılım bankası kendisine emanet edilen sermayeyi dinen meşrû alanlarda işletecek ve elde ettiği kârı başlangıçta tarafların anlaştıkları kâr paylaşım oranına göre pay edecektir.

Emek sermaye ortaklığı İslam öncesinde var olan ve İslamiyet’te onaylanan bir ortaklık türüdür. Meşruiyeti konusunda İslam alimlerinin görüş birliği vardır.

2- Katılım endeksine uygun hisse senetleri: Hisse senetleri ait oldukları şirkete ortaklık sonucu verdiklerinden alım satımları ilkesel olarak meşrûdur. Ancak ortak olunacak şirketlerin faaliyet ve gelirlerine göre hüküm değişmektedir.

Türkiye’de katılım bankaları ve bir menkul değerler şirketince tespit edilip yönetilen katılım endeksi, hisse senetlerinin alım satımı konusunda genel kabule mazhar olmuş dinî standartları haiz görülmektedir. Katılım endeksi, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Ulusal Pazar’da işlem gören ve katılım bankacılığı prensiplerine uygun hisse senetlerinden oluşan bir borsa endeksidir. Hisse senedi seçimi, katılım bankacılığı prensipleri doğrultusunda oluşturulmuş endeks kuralları esas alınarak yapılır.

Buna göre, endekste faaliyet alanı faize dayalı finans, ticaret, hizmet, aracılık (bankacılık, sigorta, finansal kiralama, faktoring ve diğer faize dayalı faaliyet alanları), alkollü içecek, kumar, şans oyunu, domuz eti ve benzer gıda, basın, yayın, reklam, turizm, eğlence, tütün mamulleri, silah, vadeli altın, gümüş ve döviz ticareti olmayan şirketler bulunur. Ayrıca endekse girecek şirketler bazı finansal oranları da sağlamak zorundadır.

Şirketlerin toplam faizli kredilerinin piyasa değerine oranı % 30’dan, faiz getirili nakit ve menkul kıymetlerinin piyasa değerine oranı % 30’dan ve yukarıda bahsedilen faaliyet alanlarından elde ettiği gelirlerinin toplam gelirlerine oranının da o yılki kârının % 5’inden az olması gerekmektedir.

Bu kurallara uygun hisse senetlerinden halka açık piyasa değeri en yüksek ilk 30 şirket endeks şirketlerini oluşturmaktadır. Bu endeks kuralları AAOIFI Fıkıh Kurulu’nca kabul edilen menkul kıymetler standardına göre tespit edilmiştir. Bu standartlar başka fıkıh kurullarınca da onanmıştır.

3- Altın: Altın alıp satmak ve altına yatırım yapmak dinen mubahtır. Ancak altın, genel kabule göre para hükmünde kabul edildiğinden para ticareti (sarf) hükümlerine tabidir. Buna göre para (TL, dolar) ve para hükmünde olan şeyler (altın) vadeyle alınıp satılamaz.

Buna göre para alım satımında karşılıklı bedeller akitle birlikte mübâdele edilmelidir. Para ticaretinde bedellerin karşılıklı teslim tesellümü hakiki anlamda olabileceği gibi (elden ele), hükmen de olabilir (banka hesabına aktarma). Buna göre gerçekten var olan bir altının, müşterisine satılıp, müşterinin bankadaki hesabına altın olarak kaydedilmesi mümkündür.

Bu işlemin temel şartı, satılan altının gerçekten satıcıda bulunması veya onun bir başka yerdeki hesabında bulunmasıdır. Banka hesaplarına kayıt yapılması, teslimin gerçekleştiği anlamına gelir. Zira İslâm hukukunda teslim tesellümün şekli belirlenmemiş, örfe bırakılmıştır.

Yani örfen teslim anlamına gelen her uygulama ile kabz gerçekleşebilir. Bugün itibarıyla banka hesaplarına kayıt, varlığı bizzat teslim almanın verdiği imkânları hatta daha fazlasını sağlamaktadır. Bu yüzden mahkemeler banka kayıtlarını elden teslime göre daha fazla tercih etmektedirler.

4- Türkiye’de veya yurtdışında ihraç edilen sukuk, kira sertifikası vb. faizsiz borçlanma araçları: Mevcut mal (ayn), menfaat veya hizmet ya da belirli/mevcut bir proje veya özel bir yatırım faaliyeti halinde bulunan varlıklar üzerinde şayi ortak mülkiyeti ifade eder şekilde ve birbirine eşit değerde ihraç edilen sertifikalara sukuk (yatırım sertifikası) denilir.

Kısaca belirtmek gerekirse, bir kişinin yapması dinen meşru olan ticari bir faaliyete belki binlerce yatırımcıyı ortak etmeyi ve bu yatırımcılara payları oranında kâr sağlamayı hedefleyen sertifikalara sukuk adı verilmektedir.

Faizsiz bireysel emeklilik fonlarının yatırıldığı ve Hazine Müsteşarlığı’nın ihraç ettiği kira sertifikası konusunda Prof. Dr. Hayreddin Karaman 11.10.2012, 11.11.2012, 15.11.2012 tarihlerinde Yeni Şafak’ta üç yazı kaleme almış ve bunların katılım bankacılığı ilkelerine aykırı olmadığını ifade etmiştir.

5- Devlet katkısı: Devletin yatırım yapan vatandaşlarına hibe olarak değerlendirilebilecek katkısı dinen mahzur taşımaz. Bu katkı da fertlerin fonları gibi faizli enstrümanlarda değerlendirilirse dinen meşruiyet yitirilirken, faizsiz enstrümanlarda değerlendirilen devlet katkısını almakta hiçbir dinî engel yoktur.
 
Sonuç olarak, bireysel emeklilik sistemi üzerine yorum yapılırken toptan kabul ya da toptan reddeden bir yaklaşım sergilenmemelidir. Emeklilik fonlarındaki enstrümanların dinî ilkelere aykırı olması halinde sistemin dinen caiz olmayacağını; buna mukabil dinen mubah olduğu ifade edilen enstrümanların tercih edildiği bireysel emeklilik sistemlerine katılmanın sakınca taşımayacağını söyleyebiliriz.

*Doç. Dr., Erzincan Üniv. İlahiyat Fakültesi

 http://www.zaman.com.tr/yorum_bireysel-emeklilik-sistemi-ve-islam-hukuku_2066123.html   internet sayfasından alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder