Popüler Yayınlar

11 Mart 2013 Pazartesi

EY İTTİHATÇILIK RUHU! - Yalçın ÇETINKAYA

Yıl l9l3. Aylardan ocak.. mevsim kış, malûm. Fakat baharı andırır lâtif ve güneşli bir gün yaşanıyor Istanbul'da. Ilık güneşi gören ahali, pürneşe sokaklarda.Bir süvari, gösterişli beyaz atına binerek, iki adamıyla birlikte şimdiki Cumhuriyet gazetesinin olduğu yerden Sadâret binasına ( Başbakanlığa) doğru yola çıktı. Bâbıâlî, belki de en hareketli günlerinden birini yaşıyordu. 
 
Ikindi vakti Sadâret binasının önünde büyük bir kalabalık toplanmış, tehlil ve tekbir sesleriyle yeri göğü inletiyordu. Grup, Bâbıâlî'ye inen yola döner dönmez, Nâfıa Vekâleti'nin merdivenleri üzerine çıkıp nümâyişi yönlendiren Ömer Naci, kalabalığı biraz daha galeyana getirmek için avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı : "Vatandaşlar. Hükümet Edirne' yi Bulgar¹a terk ediyor. 

Şu anda içeride notalar imzalanıyor. Ittihat Terakkî buna asla müsaade etmeyecektir. (...) Işte, hürriyet mücahidi Enver Bey de Bâbıâlî'ye doğru yürüyor !.."

Süvari, Enver Paşa' dan başkası değildi. Az sonra nümâyişçilerin tezahüratı altında gösterişli beyaz atından inerek Yakup Cemil, Mümtaz, Sapancalı Hakkı, Mustafa Necip, kardeşi Nuri , amcası Halil beyler ve Talat Paşa ile birlikte Enver, paldır küldür Sadâret binasına daldı. 


 Çıkan silahlı çatışmada, Harbiye Nazırı Nazım Paşa da dahil, birçok insan öldürüldü. Enver ve Talat Paşalar, toplantı halindeki Sadrâzam Kamil Paşa'nın odasına destursuz girerek, Sadrâzam'dan zorla istifasını
istediler. Yaşlı Sadrâzam, elleri titreyerek; "Ciheti askeriyeden vuku bulan talep üzerine" diye başlayan istifa mektubunu yazdı ve Enver' e uzattı. Enver ve Talat, "Ciheti askeriyeden" ifadesinin yanına "...ve ahaliden" ibaresini yazdırmayı da ihmal etmediler. Işlem tamamdı. Enver mektubu cebine koydu ve sarayın yolunu tuttu.

DARBELER DÖNEMI

Bu, bir askeri darbeydi. Böylece Bâbıâlî baskınıyla birlikte tek parti iktidarı da başlamış, Osmanlı' nın yıkılma süreci hızlanmış, Ittihatçılık ruhu devletin bütün birimlerine sızmıştı. "Ittihat Terakkî " imzasını taşıyan Bâbıâlî baskını, Türk siyasi hayatında darbecilik geleneğini de başlatmış oluyordu. 


Cumhuriyet tarihi içerisinde l960, l97l ve l980 yıllarında gerçekleştirilen askeri darbelerin niteliği, Bâbıâlî baskınından pek farklı değildir. Tıpkı Enver ve Talat Paşaların, Kâmil Paşa' nın "Ciheti askeriyeden vuku bulan talep üzerine..." şeklinde başlayan istifa mektubuna "..ve ahâliden" notunu düşmeleri gibi, darbeci generaller l960 yılından bu yana gerçekleşen üç askeri darbeye de "halkın isteği üzerine" ifadesini eklediler. Fakat işin tuhaf yanı, ortada halk yoktu. 


Hele l960 yılındaki askeri darbe, Harbiyeliler ve subayların planladıkları ve Batıcı aydınlar tarafından da açıkça desteklenen bir darbe idi. Menderes'in idam fetvasını bile, içinde Cumhuriyet gazetesi eski yazarlarından Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun da bulunduğu Ittihatçı profesörler vermişti hatırlanacağı gibi. l960 darbesi, tam bir "Ittihatçı darbesi" idi. 

Bu arada o dönemin bazı hızlı gazetecilerinin de darbede hissesi olduğunu söylemekte yarar var. Cumhuriyet ve Ankara'da yayınlanmakta olan Ulus gazeteleri, darbecilere açıkça arka çıkıyordu. Hatta Metin Toker ve Altan Öymen gibi gazetecilerin , gazetecilik görevlerinin yanısıra darbe işleriyle de uğraştıklarını, yaşayanlar bilir. Bugün de Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet gibi gazetelerin resmi devlet ideolojisinden yana tavırlarıyla Ittihat Terakkîci tanımına uyduklarını söyleyebiliriz. Hele Cumhuriyet gazetesi ve yazarlarının tepeden tırnağa Ittihatçı oldukları herkesçe malum. Bu yayın organları ve onların önde gelen yazar-çizer takımı "fanatik/radikal Kemalist" bir çizgi tutturarak, pekala Ittihatçı eğilimlerini ortaya koymaktadırlar.

BU HALK ADAM EDILMELI !.

Her şeyi halktan daha iyi bildiklerine inandıkları için Ittihat Terakkî'nin en önemli hedefi, halkı eğitip adam etmek. Halk, Ittihatçıların gözünde cahil bir "yığın" sadece. Onu böylesine cahil yapan en önemli unsur, sahip olduğu dini ve geleneksel değerler idi. Ittihatçıların "halkı eğitip adam etmek" ten anladıkları şey, çağdışı kabul ettikleri değerlerden arındırarak, halka daha Batılı ve çağdaş bir kimlik kazandırmak. Tek parti döneminden beri uygulanan politikalar hep bu yönde oldu. Ezan Türkçeleştirildi, Kur'an kursları kapatıldı. Türkiye halkının gelenekleri ile olan bütün irtibatı kesilmeye çalışıldı.



Ittihat Terakkî ruhu, Batılılaşmacı / modernleşmeci Türkiye Cumhuriyeti devletinin iliklerine kadar işlemiştir. Halkı adam etmenin yanısıra, ekonomide ve siyasette devletçilik, milliyetçilik, anti demokratik tavırlar, militarist, totaliter ve otoriter karakter, tek tip vatandaş, tek tip politik eğilim fikri bugünkü sisteme Ittihat Terakkî'den miras kalmıştır. Birçok tarihçi, Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu bunalımın temelinde Ittihat Terakkî düşüncesinin yattığında hemfikir. Nitekim tarihçi Kemal Kahraman da, içinde yaşadığımız ortamda Ittihat Terakkî kültürünün kalıntılarının büyük ölçüde hissedildiğini belirtiyor. Kahraman'a göre Meclis'te Ittihat Terakkî ölçülerine uymayan parti ve eğilimlere hala meşrû gözüyle bakılamıyor.



l960, Türkiye'de özellikle Ittihatçılar için en parlak yıllardan biri. Mümtaz Soysal ve Doğan Avcıoğlu önderliğinde kurulan Yön Hareketi, bir anlamda Ittihat Terakkî anlayışının sivil örgütlenme biçimiydi denebilir. Nitekim bu hareketin yayın organı olan YÖN dergisi; asker, sivil bürokrat ve aydınlardan oluşan 30 bin okuyucu bulmuştu kendisine. 


YÖN Hareketi'ni bir anlamda Türk Baasçılığı olarak yorumlamak da mümkün. Ittihat Terakkî düşüncesiyle tamamen örtüşen; milliyetçi, ekonomide merkezi planlamadan yana, resmi devlet ideolojisini benimsemiş, üçüncü dünyacı bir siyasi karakteri vardı bu hareketin. YÖN Bildirisi imzacılarından Birleşik Sosyalist Partisi lideri Sadun Aren, bir haftalık dergiye yaptığı açıklamada, Yön Hareketi'nin sonraları anti demokratik bir nitelik kazandığını ve Nasır tipi bir sosyalizmi esas aldığını söylüyordu. Nitekim Mümtaz Soysal, sosyal demokrasiyi yeterli bulmadığını ve sosyalizme daha yakın olduğunu ifade ediyor.


Ittihat Terakkî, günümüz siyaset sahnesinde çeşitli kılıklarda dolaşıyor artık. Eskiden Ittihat Terakki'yi sadece CHP temsil ederdi. Ama şimdi CHP ve onun günümüzdeki versiyonları olan SHP, yeni CHP ve DSP kadar DYP, MHP ve liberal ANAP da Ittihat Terakkî'yi rahatça canlandırabiliyor. Öyle ki Mesut Yılmaz'ı gördükçe "Tam bir Ittihatçı" diye düşünüyor insan. Hele Enver Paşa'nın Almanya ile dostluğu düşünülecek olursa! Hatırlanacağı gibi merhum Turgut Özal da Mesut Yılmaz'ı, "Statükocu, resmi ideolojiden yana" diye eleştirmişti. Nitekim, CHP Milletvekili Ali Dinçer, her partide Ittihatçı zihniyete sahip politikacılar olduğunu ifade ediyor. Dinçer'e göre Ittihat Terakkî zihniyetini tek bir kalıba dökmek mümkün değil.



Birbirinden çok farklı eğilimleri yansıtan DYP ve SHP, l99l yılında biraraya gelerek bir koalisyon hükümeti kurmuşlardı. Bugün de sürmekte olan bu koalisyon, kimi çevreler tarafından Ittihat Terakkî koalisyonu olarak nitelendirilmişti. Gerçekten de, Demirel –Inönü koalisyonu, Türkiye'ye resmi devlet ideolojisinin ağır bastığı bir ülke görünümü kazandırmıştı. Demirel'in Cumhurbaşkanlığına "terfi" etmesi ve Inönü'nün parti genel başkanlığından çekilmesi nedeniyle, Tansu Çiller ve Murat Karayalçın'ın temsil ettiği koalisyon, resmi devlet ideolojisini sağlama alan, insan hak ve özgürlüklerini biraz daha kısıtlayan yeni uygulamalar gerçekleştiriyor. 


Örneğin, geçtiğimiz günlerde Adalet Komisyonu'nda kabul edilen Terörle Mücadele Kanun Tasarısı, yeni bir terör tanımı geliştirerek özgürlüklere sınır getirdi, birtakım sivil örgütlerin faaliyetlerini de engelledi. Gerekçe çoktan hazırdı: "Devletin ülke ve milletiyle bölünmez bütünlüğü tehdit altında." Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Tansu Çiller ve tasarıyı hazırlayan SHP, TMKT'nin Meclis'te onaylanmasını istiyor. 

Bu yasa onaylanırsa eğer, Özal döneminde kaldırılan l63. madde, bir başka başlık altında uygulamaya konulacak, tarihi kurumlar olan Vakıflar bile terör suçlusu sayılabilecek, bu kurumların faaliyetleri sınırlandırılacak, yeni vakıf kurulması önlenecek. Tek parti faşizmini andıran bu kanun tasarısı, Ittihat–Terakki' nin iktidarda olduğunun göstergesi.

NEO ITTIHATÇILAR

Insanlık yeni bir aşamaya ulaştı. Demokrasi, insanlığın büyük bir kısmı tarafından önemseniyor. Iletişim teknolojisi öylesine gelişti ki, dünya Marshall Mc Luhan'ın deyimiyle tam bir 'Global köy' haline geldi, halklar birbirini tanımaya, birbirine yakınlaşmaya başladı. Ekonomide ve siyasette devletçilik ilkesi, neredeyse Rusya tarafından bile terkediliyor. 


2l. yüzyıla yaklaştığımız şu yıllarda resmi devlet ideolojileri, tarihin çöplüğüne atılıyor. Anti demokratik uygulamalar,artık Baas türü rejimlerin yaşadığı ülkelerde görülüyor. Insan hak ve özgürlükleri, değer kazanıyor. Dünyadaki bütün bu gelişmelere ayak uyduramayan, 'Ulusal onur' adına Türkiye'nin geleceğini tehlikeye atan bir kesim var Türkiye'de. Bu kesim, bugün de Ittihat ve Terakkî düşünceleriyle techiz edilmiş,
hiçbir politik ve kültürel vizyonu olmayan bir kesim. Tabir câizse, l9. yüzyıl ile 2l. yüzyıl arasına sıkışıp kalmış ve kendilerini geleceğe taşımaları da mümkün görünmüyor. Çünkü referanslarını Ittihat Terakkî'ye yapan totaliter bir rejimin cebine girip geleceğe ulaşabilmek kolay değil.



Neo Ittihatçılar, bugün bile resmi devlet ideolojisini savunuyorlar ve "radikal Kemalist" bir retoriğe sahipler. Halkın seçtiği milletvekillerini Meclis'ten uzaklaştırmak, onları cezalandırmak, RP gibi bir partiyi kapatmakla tehdit etmek, inanan ve düşünen insanları yargısız tutuklayıp cezaevine koymak, inancından dolayı örtünen insanları üniversiteye sokmamak, Cumhuriyet bayramlarında "şarkıcı promosyonlu" mitingler düzenleyip insanlara "Kahrolsun şeriat" sloganları attırmak, gazetelerin manşetlerine inanan insanlarla ilgili asılsız haberler yazarak onları polise ihbar edip tutuklatmak... 


Tipik "Ittihatçı davranış bozuklukları" nın bir sonucu. Aksiyon'a açıklamalarda bulunan Vehbi Dinçerler'e göre, Ittihat Terakkî düşüncesi, Türkiye'yi kaosa sürüklemekten başka hiçbir işe yaramaz. BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'na göre ise Ittihat Terakkî zihniyeti, bizi bir kimliksizliğe sürükledi.


Ittihatçı kadrolar bir hayli kabarık. Neo Ittihatçı kabul edebileceğimiz birçok isimden önde gelen bazıları şunlar olabilir: Oktay Ekşi, Ilhan Selçuk, Refik Erduran, Emin Çölaşan, Ali Sirmen, Melih Cevdet Anday, Zülfü Livaneli, Yaşar Kemal, Altan Öymen, Metin Toker, Taha Akyol, Bedri Baykam, Hikmet Çetinkaya, Uğur Mumcu, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Ismet Giritli, Melih Aşık, Alev Coşkun, Oktay Akbal, Berin Nadi, Mümtaz Soysal, Erdal Inönü, Murat Karayalçın, Fikri Sağlar, Deniz Baykal, Bülent Ecevit, Uluç Gürkan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, DGM Başsavcısı Nusret Demiral, Nevzat Ayaz, Hayri Kozakçıoğlu, Bedrettin Dalan, Coşkun Kırca, Kaya Erdem, Mükerrem Taşçıoğlu, Toktamış Ateş... 


Bunun yanısıra isimleri burada zikredilemeyecek kadar çok sayıda gazeteci, yazar, sanatçı, politikacı ve bürokrat, "Neo Ittihatçı" olarak isimlendirilebilirler. Cumhuriyet gazetesi, zaten tam kadro "Neo Ittihatçı" !
Yıl l994. Kapkara bir Ittihat Terakkî bulutunun bir türlü gitmek bilmediği, kışı andıran uzun bir "siyasal mevsim" yaşanıyor Türkiye'de. 


"Her gecenin bir sabahı, her kışın bir yazı var" demiş eskiler.

Cengiz ÇANDAR


Resmi devlet ideolojisini temsil edenler, Ittihat Terakkici...

Ittihat Terakki'nin siyasi çizgisi, bugün, "resmi devlet ideolojisi" diye nitelediğimiz zihniyetten farklı değildir. Bir başka deyimle, bugün, kim "resmi devlet ideolojisi"ni temsil ediyorsa, Ittihat Terakki'nin bugünkü uzantısıdır diyebiliriz.


Askeri darbeler ve devlette göze çarpan "totaliter" ve "militarist" özellikler arasında doğrudan bir ilişki olması gerekir. Zira, Ittihat Terakki'nin, iktidara yürüyüş ve ele geçirme biçimi "darbe"ye ve "darbede askeri unsurların kullanımına" dayanmıştır. Dolayısıyla, askeri darbe geleneğinden söz edeceksek, bunun ucunu Ittihat Terakki'de arayabiliriz.


Ittihat Teraki, "halaskar zabitan" anlayışını yerleştirdiği için, devletin temellerinde bu "harç" önemli bir etken olmuştur. O anlamda, devlet damgasının bulunduğu bütün kurumlarda ve bu arada basında, "Ittihat Terakkici" yan, ister istemez, bulunur.


Tekrar vurgulamak gerekirse, Ittihat Terakkicilikle, "resmi devlet ideolojisi" savunuculuğu veya temsilciliğini, bugün eş anlamlı saymak icap diyor Bu çerçevede, Ittihat Terakki'nin bugünkü devamını, CHP ve SHP ile sınırlandırmak doğru olmaz. Iktidar sahiplerinin tümü ve bu arada onlara dayanak teşkil eden Türkeş gibi unsurları da "çağdaş Ittihatçılar" zümresi içinde mütalâa etmek uygun olur...


17 Aralık 1994 / YALÇIN ÇETINKAYA 
   
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-357-26-ey-ittihatcilik-ruhu.html     internet sayfasından alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder