Popüler Yayınlar

2 Mayıs 2013 Perşembe

GİZLİ VE AŞİKÂR BÜTÜN İŞLERDE İYİ NİYET VE İHLÂSLI OLMAK



Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:

"O iman etmeyenler, ancak İslama yönelip ibâdeti Allah'a has kılarak (halis bir niyyetle) O'na ibâdet etmekle emredilmişlerdir."[1]

"O kurbanların ne etleri, ne de kanları asla Allah'a ulaşmaz; fakat sizden olan takva O'na ulaşır." (Hac: 37)

İbni Abbas (Radıyallahu Anhüma), bu ayeti kerimede geçen "takva" kelimesinin manasını "Niyyetler" olarak tefsir etmiştir.

İhlâs, niyyeti halis yapmaya ve onu riya gibi bulaşık şeylerden arın­dırmaya denilir. Cenab-ı Hak, zati Ulühiyyetine, ihlâs ile ibâdet etmeyi emretmesinden anlaşılıyor ki, işin başından sonuna kadar ihlâsa sahib bu­lunmak gereklidir. 

Bütün kulluk vazifelerini sırf Allah'ın emirleri olduğu için yerine getirmek, yasaklarından da aynı duygu ile kaçınmak ve başka bir maksad gütmemek, îhlâsla Allah'a ibâdet etmek olur ve halis niyyet taşınmış olduğundan böyle kimseye de "Muhlis" denir. 

Bu ayeti kerime­den, geçerli niyyetin "halis niyyet" olduğu anlaşıldığından her görevde niyyetin bulunmasının şart olduğu hükmü ortaya çıkmaktadır, niyyetin yeri de kalbdır. Emredilen işi Allah rızası için yapmak ve başka bir maksad gözetmemek de, halis niyyetin husulüdür ve kuldan istenen de budur. îh­lâsla yapılan salih ameller Allah'a yükseltilir. îşte Allah rızası için halis niyetle yapılan işlerin Allah katında sevabı vardır.

1- Ömer İbni Hattab (Radiyallahu Anh) den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

"(Yapılan) bütün işler niyyetlere göredir, (kalblerdeki niyyetlerle de­ğer kazanırlar); ve herkes için ancak niyyet ettiği şey vardır. O halde ki­min hicreti (Bir yerden bir yere gidişi) Allah ve O'iıun Resulü için ise, onun hicreti, Allah ve Resulü yolunda olmuştur. Kimin de hicreti dünya için ise ona ulaşır yahud bir kadın içinse onu nikâhlar. Böylece hicreti, hicret etmiş olduğu şeydedir (taşıdığı niyete göre işi değerlendirilir."'[2]

Bu hadîs-i şerif sahîhdir ve sahih olduğunda ittifak vardır. Aynı za­manda hadîsin derecesinin büyüklüğü ve yüksekliği üzerinde alimler gö­rüş birliğine .varmışlardır; çünkü islâmın temelini teşkil eden hadîslerden birisidir bu...

İlk devirdeki alimler ve bunlara uyan sonrakiler (Allah Tealâ onlara rahmet etsin), kitablarına bu hadîsle başlamayı severler ve tercih ederlerdi; Bunu da, daha başlarda iyi niyete, onu gözetip îtina göstermeye bir tenbih (uyarma) olsun diye yaparlardı, îmam Ebû Saîd Abdurrahman ibni Mehdî'den (Allah Tealâ ona rahmet etsin) bize rivayet edilmiştir, demiştir ki:
 
"Kim kitab yazmak isterse, bu hadîs ile başlasın."

îmam Ebû Süleyman El-Hattabî da (Allah ona rahmet etsin) şöyle de­miştir: 

"Dîn işlerinden olup ilk başlayan ve ortaya çıkan her şeyin başın­da bu = ameller niyete göredir = hadîsini getirmeyi, bizim geçmiş üs-tadlanmiz müstahab görürlerdi; çünkü din işlerinin hepsinde buna ihti­yaç vardır. İbni Abbas'dan (Radiyallahu Anhüma) bize nakledildiğine göre şöyle demiştir: "İnsan, ancak niyyeti miktarmca korunur."

Başka biri de: "insanlara niyyetlerine göre (sevab ve azab) verilir."

Büyük İmam Ebü Aü Fudayl ibni İyad'dan (Radiyallahu Anh) bize rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: "İnsanlar için hayırlı işi terk etmek riyadır; insanlar için amel etmek şirktir. İhlâs, bunların her ikisinden de Allah'ın seni kurtârmasıdır."
 
İZAH: İnsan hayırlı bir iş yapacağı zaman, eğer halkın kendisine riya­kar demelerinden hoşlanmayarak bu işi yapmaz ve daima ihlâs sahibi kimse olduğunun bilinmesini isterse riya olur. İşi, kendisini iyi niyetli bilsinler, iyi kimse görünsün diye terk etmiş olur ki, bu da haram olan şeydir. Al­lah için yapılması gereken işleri, başkası için yapmak şirk olur; çünkü Allah rızasına ait olan bir iş Allah'dan başkasının rızâsı için yapılmış ve Allah'a tercih edilmiş olur. İşte bu iki hah" terk ederek sırf Allah rızası için amel etmek ihlâstir ve Allah katında makbuldür.

İmam Haris El-Muhâsibî (Allah ona rahmet etsin) Şöyle, demiştir: "Sa­dık o kimsedir ki, kendi kalbinin düzelmesi için, insanların kalblerinde olan tüm değerinin kalblerinden çıkışında bir sakınca görmez, yapmış ol­duğu güzel işlerden bir zerre miktarına dahi insanların muttali olmasını sevmez ve kötü işini de insanların bilmesini  çirkin görmez."

Huzeyfe El-Mar'aşî'den rivayette şöyle demiştir:

"İhlâs, kulun gizli ve aşikâr hallerde işlerinin eşit olmasıdır!"

İmam ve üstad Ebû'l-Kasim EI-Kuşeyrî'den (Allah ona rahmet etsin) bize rivayet edilmiştir; şöyle demiştir:

('İhlâs, ibadeti, sırf Yüce Allah'ın hakkı olmak maksadıyla yapmaktır. Bu da, bir yaratığa gösterişte bulunmaksızın yahud insanlarca iyi olan bir şeyi beklemeksizin yahud onlardan herhangi bir övgüyü sevmeksizin ya­hud Allah'a yaklaşmaktan başka herhangi bir mana taşımaksızın yapılan ibâdetle Allah'a yaklaşmayı murad etmektir.'*

Büyük İmam Ebû Muhammed Sehl ibni Abdillah Et-Tüsterî (Radi­yallahu Anh) şöyle demiştir: "Akıllılar, İhlasın açıklanmasına baktılar da, ' şundan başkasını bulamadılar: İnsanın gizli ve aşikâr hallerinde sükûn ve hareketinin Allah için olmasıdır ve buna dünya ve nefis arzusunu ka­rıştırmamaktır.

Üstad EbÛ Ali Ed-Dekkak'dan (Radiyallahu Anh) bize rivayet edildiği­ne göre şöyle demiştir:
"İhlâs, insanların yorumlarından kendini uzak tutmaktır; sıdk ise, nefse uymaktan temizlenmektir. İhlâs sahibinde riya yoktur; sadık kimsede de gururlanma yoktur."

Zü'n-Nûni Mısrî'den (Allah ona rahmet etsin) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
 
"Üç şey ihlâs alâmetlerindendir: İnsanlardan olacak övme ve yermeyi eşit tutmak; yapılan işlerde, işleri görmeyi unutmak ve işin sevabım ahirette gerekli bulmak...'

Kuşeyrî'den (Allah ondan razı olsun) bize rivayette şöyle demiştir: "Sid-kın en azı, gizli ve aşikâr halin eşit olmasıdır."

Sehlü't-Tüsterî'den: "Kendi nefsini yahud başkasını yağlayan bir kul, sıdkın kokusunu koklayamaz.*'

Alimlerin bu ihlâs ve sıdk konusundaki sözleri sınırlı olmayacak kadar çoktur. Benim gösterdiklerim anlayan kimse için kâfidir.



[1] Kur'ân-ı Kerim, Beyyine: 25
[2] Buharî. Müslim. Ebü Davud. Tirmizî. Nesâî.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder