Popüler Yayınlar

26 Nisan 2013 Cuma

Erken seçim anayasa meselesine çözüm olabilir mi? [ Yorum - Eser Karakaş ]

15 Mart 2012


Anayasa meselesi Türkiye'nin en temel meselesidir; anayasa meselesi çözülmeden de ele alınması gerekebilecek başka konular, Siyasî Partiler Kanunu gibi, seçim barajı gibi konular hâlâ mevcut ama anayasa meselesinin ülkemizin en temel meselesi olduğuna galiba kuşku yok. 

En genel ve doğru formülasyon şöyle olabilir herhalde: Yeni yapılacak bir anayasanın her sorunu çözebileceğine herhalde ihtimal yok ama anayasa sorunu çözülmeden başka sorunların kalıcı olarak çözülebilmesi de mümkün değil.

En çok korktuğum da mevcut darbe anayasasının Türkiye'nin sürdürülebilir ekonomik büyümesine zarar vermesi. Daha önceleri de bu sahifede defalarca yazdım, 21. yüzyılda sürdürülebilir büyüme ile gelişmiş bir hukuk devleti ilişkisi çok güçlü olacak, küresel tasarruflardan en fazla güçlü hukuk devletleri kaynak çekecekler ve daha hızlı büyüyecekler.

1982 Kenan Evren Anayasası'nın ise hukuk devleti imajımıza zarar verdiği muhakkak; hukuk devleti imajımıza verilen her zarar da daha düşük büyüme demek, bunu asla unutmamak lazım.

Haziran 2011 genel seçimleri maalesef tek bir siyasî partiye, en büyük siyasî parti olarak da AK Parti'ye, anayasayı tek başına değiştirebilecek bir parlamenter çoğunluk vermedi; birileri bu durumu yani tek bir siyasî partinin anayasa değiştirebilecek iskemle çoğunluğuna sahip olmamasını olumlu değerlendirebilirler, bu durumu oluşması kaçınılmaz hale gelen bir mutabakat, bir uzlaşma kültürünün zemini olarak görebilirler ve büyük ihtimalle de haklıdırlar.

Ancak, ülkemizde mutabakat, uzlaşma kültürü meselesi sorunlu bir mesele olarak görülmektedir; sadece siyasetçiler değil, bireyler de uzlaşma kültürü konusunda meselelere farklı bakabilmektedirler.

Başka çok önemli bir konu da anayasa yapım sürecinde uzlaşma meselesinin ne ölçüde gerektiği konusudur; ülkemiz Türkiye maalesef hâlâ uzlaşma gerekebilecek, yani her iki ucu da meşru alternatifleri tartışma sürecine girememiş, bir ucu meşru, diğer ucu gayrimeşru yani uzlaşmanın olmayacağı, olmaması gereken, meşru alternatifin uzlaşma olmaksızın mutlaka kazanması gereken bir süreçten çıkamamıştır.

Başkanlık sistemi ya da parlamenter sistem önerilerinin ikisi de meşrudur, uzlaşma sürecinde bir yerde mutabakat sağlanır ama yukarıda belirttiğim gibi Türkiye henüz bu noktada değildir. Zira ülkemiz hâlâ temel hak ve özgürlükler ya da meşru devlet teşkilatlanması meselelerinde sorunlarla karşı karşıyadır; genç kızların üniversitelere türbanla girmesi, ifade özgürlüğü, Genelkurmay Başkanlığı'nın idare içindeki yeri uzlaşma gerektirmeyecek kadar net konulardır, bu alanlarda meşru siyasî süreçler çağın ruhuna uygun "doğru" yani temel hak ve özgürlüklere, NATO standartlarına uygun kararları almak, anayasaya geçirmek zorundadırlar.

Eğitim Komisyonu'nda 4+4+4 yasa tasarısında yaşananlar ülkemiz Türkiye'de anayasa yapım sürecinin ne kadar zor, hatta bu aritmetik ile ne kadar imkânsız olduğunu gözler önüne sermektedir; 4+4+4 konusunda madenî cisimler havada uçuşuyor, insanlar yerlerde tekmeleniyorlar ise, Anayasa'nın dibacesindeki Atatürk milliyetçiliği, Atatürk ilke ve inkılaplarının anayasa metninden çıkarılması, anadilde eğitimin anayasal bir meşruiyete ve yasallığa kazandırılması, merkezî bir idarî sistemden adem-i merkeziyetçi bir yapıya geçme, sivil-asker ilişkilerini çağdaşlaştırma, Genelkurmay Başkanı'nı MSB'ye bağlama, askerî yargıyı askerî disiplin suçlarıyla sınırlama gibi konularda bugünkü TBMM aritmetiğiyle neler yaşanacağını, daha doğrusu nelerin yaşanamayacağını görür gibiyiz.

Bugünkü TBMM koltuk dağılımından çağdaş bir anayasanın çıkması imkânsız gibi durmaktadır; TBMM'nin bütününün, bu yapıyı oluşturan partilerin çok büyük bir prestij kaybetmemesi için muhtemelen yeni, sivil (!) bir anayasa yapılacaktır ama bu yeni anayasa en temel konularda yine muhtemelen 1982 Kenan Evren Anayasası'nın tüm kötü izlerini bünyesinde taşıyacaktır.

Oysa, Türkiye'nin gerçek meselelerini çözecek bir anayasaya ihtiyacı bulunmaktadır ama TBMM aritmetiği radikal bir anayasa değişikliğine kıl payı izin vermemektedir.

YENİ ANAYASA VE KÜRT MESELESİ 

Anayasa meselesi Türkiye'nin en önemli meselelerinin başındadır; muhtemelen siyasî istikrar meselesinden de çok önemlidir çünkü bu anayasa şimdi değişmez ise, TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek'in de belirttiği gibi otuz sene daha Kenan Evren Anayasası ile yönetilmek kaderimiz haline gelebilir.

AK Parti mevcut TBMM çoğunluğuna yüzde 49 gibi bir oyla ulaşmıştır; yeni halk oylamaları ise AK Parti'nin oyunun yüzde 54 dolayında olduğunu göstermektedir. CHP ve MHP'nin oyları azalır iken, AK Parti ve BDP yükseliş içindedirler.

Makul bir süre içinde gerçekleştirilebilecek bir erken genel seçim muhtemelen AK Parti'ye TBMM'de tek başına anayasa değişikliği yapabilecek bir çoğunluk üretebilir; CHP ve MHP'nin oy kaybı, BDP'nin oylarında gözlemlenen artış, hatta belki yüzde 10'luk seçim barajını dahi aşma ihtimali Kürt meselesi üzerinden yeni bir anayasa yapımını daha da kolaylaştırabilir.

Unutmayalım, Kürt meselesi ülkemiz Türkiye'nin en önemli meselelerinin en başında gelmektedir ve Kürt meselesine en azından anayasal düzeyde bir çözüm üretmeyen yeni bir anayasa başka hiçbir soruna da çözüm üretemeyecektir.

Bu süreçte, programının kalbine Kürt meselesini yerleştiren ama bir Türkiye partisi görünümü veren, şiddetle arasına bir mesafe koyabilen BDP ile AK Parti arasında gerçekleştirilecek geçici bir anayasa ittifakı Türkiye'ye on yıllar kazandırmaya aday olabilir.

Mevcut TBMM anayasa yapmak istemektedir, en azından Sayın Cemil Çiçek bunun için çırpınmaktadır ama 12 Haziran 2011 genel seçimlerine gidilir iken, en az konuşulan, en az gündeme getirilen konu, bir açıdan anladığımız, bir açıdan da anlamadığımız nedenlerden, yeni anayasa meselesi olmuştur.

Gerçekleşebilecek bir erken genel seçim tümüyle yeni anayasa odaklı olur, kimin neyi ne kadar istediği siyah-beyaz gibi ortaya çıkar ve seçmenler de oylarını bu zeminde kullanırlar; benim kanaatim 12 Eylül 2010 referandumunda sağlanan demokrasi mutabakatı inandırıcı bir biçimde erken genel seçimde de sağlanabilir ise AK Parti'nin yeni bir anayasayı tek başına TBMM'den geçirebilecek çoğunluğu sağlaması işten bile değildir.

Erken bir genel seçimin bazı sakıncaları olabilir ama unutmayalım, yeni anayasanın yapılmamasının ya da "dostlar alışverişte görsün" türü bir anayasanın yapılmasının maliyetleri, sakıncaları her şeyin üzerindedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder