Popüler Yayınlar

30 Nisan 2013 Salı

Gözaltına alınan tek gazeteci bendim

29 Nisan 2013 / İDRİS GÜRSOY
Komisyonun dinlediği gazetecilerden Kurtul Altuğ, kendisine ‘Kulak gazetesi’ ile ilgili sorular sorulduğunu söylüyor. “Çok dürüst davrandılar.” ve “Gözaltına alınan tek gazeteci bendim.” diyor.
'Tahkikat Komisyonu’nun gözaltına aldığı tek gazeteci bendim.” Bu sözler Tahkikat Komisyonu’nun ifadeye çağırdığı gazetecilerden Kurtul Altuğ’a ait. 27 Mayıs’la ilgili anılarını daha önce ‘Bir Numaralı Tanık’ kitabında toplayan Altuğ, Tahkikat Komisyonları ile ilgili sorularımızı cevaplarken birbirinden ilginç açıklamalarda bulundu. Komisyonun sorgulama yetkisi almasının anayasaya aykırı olduğunu iddia eden Altuğ, üyelerin ‘kulak gazetesi’ ile ilgili kendisine sorular sorduğunu söyledi. Akis’te yalan haber yayımlamadıklarını belirtti. Altuğ, “Orhan Birgit ve Altan Öymen gibi bazı gazeteciler olayın içindeydi.” dedi. Altuğ’un sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:

-Akis’e 23 yaşında yazı işleri müdürü oluyorsunuz. Hemen hapse atılıyorsunuz. Sebebi neydi?

Muammer Aksoy’un gönderdiği bir tekzibi Akis yayımlamamış. Mahkemeye çağırdılar. Çok yeni ve gençtim o zaman. Hukuk tahsil ediyordum, insan öyle olunca kendini hukukçu sanıyor. Mahkemeye dedim ki ‘Sayın hâkim, savcı aklını kaçırsa ve tekzip gönderse yayımlamak zorunda mıyız? Mahkeme bir dakika durdu, aralarında konuştular. Hâkim, “Cezanız 15 gündü fakat mahkemeye karşı mütecafir, yani tecavüzkâr tavır takındığınız için 1 aya çıkarıyoruz.” dedi. Bir ay gittim, yattım.

-Tahkikat Komisyonu ne zaman sizi çağırdı?

O ayrı. O 28 Nisan’da oldu. Uzun bir sorguydu. İki komisyon vardı. Biri beni, biri Cemal Yıldırım’ı dinliyordu.

-Nasıl çağrıldınız?

Ankara’daydım. Komisyon üyesi bir milletvekili beni aradı telefonla. Şaka sandım. Demokrat Partililer çok dürüst davrandılar, açık söyleyeyim. Ben ‘Yazılı emir verin’ dedim. Yazılı emirle, bir polis alıp götürdü, hemen de komisyon toplantısına soktular.

-Komisyonun başkanı Ahmet Hamdi Sancar. Onun, komisyona çağrılanlara ve size karşı muamelesi nasıldı? Kendisi saygın bir hukukçu aynı zamanda.

Çok... Bakın ben size anlatayım. Beni sorguya çektikten sonra bir odaya kapattılar. Beş-altı saat de orada bekledim. Sonra Ahmet Hamdi Sancar’ın başkanlık ettiği 15 kişilik komisyonun önüne çıktık. Sancar, çok kibar adamdı, çok nazik davrandı.

-Kahve ikram etmişler.

Hayır, kahve falan yok. Bahadır Dülger bir koltukta oturuyordu. ‘Seni kurtaralım, gel bize alalım’ diye laflar etti.

-Çoğu hukukçu değil miydi?

Çoğu hukukçu, sadece biri sanıyorum değildi. Sancar çok kıymetli bir adamdı, Tercüman’da çalışırken buluşur ahbaplık ederdik, kahve lafı oradan çıkmıştır.

-Komisyonun çağırdığı başka gazeteciler var mı?

Bedii Faik var.

-Gözaltına alınan onlarca gazeteciden söz ediliyor.

Yok efendim, onlarca gazeteci yok. Bir tek ben varım, ötekiler ifadeye çağrılmış.

-Akis’i neden kapattılar?

Kapakta Cemal Yıldırım’ın kocaman bir fotoğrafı var, altında ‘kulak gazetesi’ yazıyor. Onu da Egemen Bostancı İstanbul’dan göndermiş, biz koymuşuz, onu soruşturuyorlar.

-Nasıl?

Tahkikat Komisyonu, sorgu hâkimi yetkisi aldı kendisine. O yetki olmasa kimseyi tutuklayamıyor. Hukuka aykırı. Meclis’teki komisyonlara sorgu yetkisi verilemez, hukuka müdahale olur, oldu da zaten. O yüzden Yassıada’ya gittim, ifade verdim.

-Kulak gazetesi yalan haber mi üretiyordu?

Yok, hayır. Gazetelere sansür konuyor, ‘Biz de parti içinde bir kulak gazetesi kuralım, haberleri kulaktan kulağa yayalım, birbirimizle haberleşelim’ diyor adamlar.

-Cemal Yıldırım’ın bu kulak gazetesi ile ilgili görevi var mı?

İl başkanı İstanbul’da Yıldırım. Olay İstanbul’da oluyor.

-Cezaevine götürürken diyorsunuz ki ‘Bir kâğıt verdiler, bu da onların idamı oldu.’

İdamı değil, mahkûm edilmelerinde etkisi oldu. Sorgu yargıcı yetkisini Meclis’e vermek anayasaya aykırı. Hiçbir Meclis üyesi mahkeme yetkisi alamaz, bu yetkiyi verdiğiniz zaman bunun bir belgesi olur, o belge de bana verdikleri gözaltına alındığıma dair belgeydi.

-Ne diyor o belgede?

Hâlâ saklarım. “Tahkikat Komisyonu’na yardımcı olmadığı için, şahitlikten çekildiği için tutuklanmasına karar verilmiştir.” diyor. Tahkikat Komisyonu başkanı onun altına imza atmıştır. Hukukta böyle bir kural yok.

-Ama Prof. Ali Fuat Başgil gibi bazı hukukçular da “Meclis yetki verdiği için anayasaya aykırılık yoktur.” diyor.

Başgil, başka şeyler de diyor. 27 Mayıs öncesi yapılan bazı hatalarla ilgili uyarılarda bulunuyor.

-Tahkikat Komisyonu yalan haberlerin nerede üretildiği ve nasıl yayıldığını araştırıyor. ‘Türk kızları Amerikalılara peşkeş çekildi’ haberlerinin kaynağı neydi?

Akis’te böyle bir haber çıkmaz.

-Ama başka gazetelerde var.

Onu bilmiyorum, onu o gazetecilere soracaksınız. Böyle bir haberi biz koyamayız, İsmet Paşa’dan, onlarla ilgili bir haberi teyit etmeden koyamazdık. Böyle bir haberi yayımlamak Akis’ten atılmak demekti.

-Bizim Radyo’nun yayınları...

Bizimle arakası yok. Bizde aşırı solcu tek kişi vardı, Hasan Hüseyin Korkmazgil, o da benim redaktörümdü, yazıları düzeltirdi.

-“Kıyma makinaları” haberleri Cumhuriyet, Milliyet gibi gazetelerde yayımlanıyor.

Yalan onlar, doğru değil. Biz onları yayımlamadık. Yayımlayan vardır.

-Orhan Birgit bu haberlerin kaynağı Genelkurmay’dı dedi bana.

27 Mayıs’tan sonra gelen haberler vardı. Suzan Sözen’in Adnan Menderes’le ilişkisine dair haber Genelkurmay’dan geldi, biz de yayımladık onu. Genel Sekreterlik (o zaman Orhan Erkanlı) yazıp gönderiyordu.

-Beyhan Cenkçi, hapishanede 27 Mayıs’ı önceden haber alıyor. Cenkçi ile birlikte hapiste yatan bir CHP’li söylemişti bana.

Hapishaneye haber geldi. Bana da haber geldi. Ağabeyim ziyaretimde “Halk Partisi’ne ziyaretler olmuş, darbe lafları geçiyor.” dedi.

-Cuntaların çalışmaları ne zaman başlıyor?

1955’ten itibaren var. Adamlarla konuşarak bunları yazdık. ‘ABD’nin haberi var’ denir, teker teker sordum, hayır haberi yok ama Devlet Planlama Teşkilatı’nda bulunan birtakım Amerikalı uzmanların haberi varmış. Onu da kitapta yazdım.

-CHP, İstanbul ve Ankara olaylarını organize ediyor mu? Orhan Birgit, ‘Ben organize ettim’ dedi?

Onlar ederler, Orhan Birgit o zaman genç bir adamdı. Kıbrıs, 6-7 Eylül olaylarında da onun rolü vardır. Birgit’i ben, Meclis’e geldikten sonra tanıdım. Ankara’da böyle bir şey yoktu. İstanbul’da yapmış, etmişler.

-Ama Tahkikat Komisyonu raporunda, “Turhan Feyzioğlu ve bazı CHP’li milletvekillerinin öğrenci yurtlarını gezdiğini tesbit ettik.” deniyor?

Sanmıyorum, Feyzioğlu akıllı bir adamdı. O günkü isimlerin hepsi çok deneyimliydi. DP’liler de öyle. Samet Ağaoğlu vardı, konuşurken Meclis’te kalemleri bırakırdık. Gazeteciler de öyle. Akis’in bütün çalışanları önemli yerlere geldi. Deniz Baykal, Coşkun Kırca, Haluk Ulman, İlhan Selçuk, Altan Öymen...

-555 K formülü nerede üretildi?

Sokakta.

-Altan Öymen’in yazı dizisinde sanıyorum, “Milliyet’in bürosunda üretildi.” diye yazıyor.
 
Altan içindeydi olayın. Olabilir. Orada toplanırlar, yaparlar. Bu işlerin içinde en genç bendim o zaman, biz yoktuk. Biz gazetecilik yaptık. Altan Öymen, sonradan Halk Partisi’ne ve Ulus’a geçti.

-Darbeye Tahkikat Komisyonları’ndan önce mi karar veriliyor?

Karar vermişler, 9 Subay olayı ve başka bir sürü hadise var ondan önce.

-Tahkikat Komisyonları darbeye gerekçe yapılıyor ama.

Tahkikat Komisyonları yanlıştı. Kuvvetler ayrılığı prensibine göre yasama ve yargı ayrı ayrı bir kuvvettir. Meclis’e yargı yetkisi verilemez.

-Darbe gerekçesi olur mu bu?

Sadece bu değil ki. Adamlar memleketi kurtardık dediler, getirdikleri anayasa da CHP’nin ilk haklar beyannamesinden alınmadır.

 

“Bizim çocuklar’ müdahale edecek diyordum”

 

Tahkikat Komisyonu’nun sorulara cevap vermediği için tazyik amaçlı gözetim altına aldığı diğer kişi emekli Albay Cemal Yıldırım’dı. Adı hep cuntalarla anıldı. CHP’li Yıldırım, 1957’deki 9 Subay olayında tutuklananlar arasındaydı.

Avukatlığını gazeteci Orhan Birgit yaptı. Yıldırım, basın bürosunun başındayken pek çok gazeteciyi tanımıştı. CHP’ye girdikten sonra Genel Merkez’de oluşturulan ‘kulak gazetesi’nin başına getirildi.

Cuntalarla CHP arasında irtibat sağlıyordu. Tahkikat Komisyonu üyeleri tam da Yıldırım’a bunları sordular ancak konuşmadı. 27 Mayıs sabahı cezaevinden zafer kazanmış komutan gibi çıktı.

Kurtul Altuğ, bu durumu şöyle anlatıyor: “Cemal Yıldırım, darbe olduğunda giyinmiş, tıraş olmuş, kravatını takmış, merasim için bekler gibiydi.

Albay o boğuk ve güçlü sesiyle ‘Sana diyordum, herkese diyordum; ama inanmıyorlardı. Bu iş böyle gitmez. Bizim çocuklar buna er geç müdahale edecekler diyordum.’ diyordu.

Merasim kıtası değil ama hapishane avlusuna bir binbaşı girdi ve Albay Yıldırım hemen dışarıya çıktı. Binbaşı Yıldırım’a doğru koştu, esas duruşa geçti ve ‘Komutanım emrinizdeyim. Sizi almaya geldim.’ dedi ve belinden çıkardığı tabancasını benim kader arkadaşım Yıldırım’a uzattı. (…)

Kapının önünde Beyhan’ı (Cenkçi, Ulus Gazetesi Yazı İşleri Müdürü, o da darbe olacağını önceden haber alıp koğuşundakilere söylemişti.) gördüm. Cemal Yıldırım ve binbaşı önde; ben, Beyhan ve polis Muzaffer arkada avluya geçtik. (…)

Yıldırım, cezaevi defterine şunları yazdı:

Menderes’in mel’un ve gayri meşru Tahkikat Komisyonu tarafından tevkif edilen emekli Kurmay Albay Cemal Yıldırım ve arkadaşları TSK tarafından hürriyetine kavuşturulmuştur.

Tarih: 27 Mayıs 1960. İmza: Emekli Albay Cemal Yıldırım.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder