Popüler Yayınlar

26 Nisan 2013 Cuma

Haritanın tamamını görmek için


Cumhuriyet tarihinde iki kişi iktidara önceden yaptığı planlarıyla geldi: Mustafa Kemal ve merhum Turgut Özal. Mustafa Kemal, yapacaklarını daha Samsun–Amasya–Erzurum hattında iken Mazhar Müfit Kansu'ya tek tek yazdırmıştı.

Bunlar, Mustafa Kemal'e ve arkadaşlarına Samsun vizesini veren İngiltere ile Lozan'da tescil edilip, taahhüt altına alındı.

Aynı İngiltere, "Ortadoğu" denilen coğrafyada mevcut sunî sınırları çizen ülkedir de. Bu sınırlar öyle çizildi ki, meselâ Kürtler Irak, Suriye, İran ve Türkiye arasında, Belucîler İran, Pakistan ve Afganistan arasında dağıtıldı. Çok açıktı ki, bu etnik unsurlar, İslâm ülkelerinin tamamen kendileriyle meşgul olması ve vakti geldiğinde bir defa daha bölünmesi adına kullanılacaktı.

Nitekim İngiltere mahreçli Financial Times gazetesinin Mayıs 1983'te, PKK'nın kuruluş günlerinde, yayınladığı ve dünyanın 2010 yılında alacağı öngörülen (yani planlanan) haritada zikri geçen dört ülkeye dağıtılmış Kürt bölgesi 'Büyük Kürdistan' olarak çiziliyordu.

Dolayısıyla, PKK/KCK terörüne öncelikle bu açıdan değil de, Güneydoğu'daki şartların kendiliğinden sebep olduğu bir terör olarak bakanlar, fecî yanılıyorlar.

Yavuz Sultan Selim, Mısır seferine çıkarken İdris-i Bitlisî kendisini, Güneydoğu Anadolu'yu da Osmanlı Devleti sınırlarına katmaya teşvik etmiş ve "Sultan'ım, bu bölgenin güvenliği Musul'dan geçer." diyerek, Musul'a kadar fethedilmesi gerektiğini bildirmişti. İdris-i Bitlisî'nin kurmay zekâsına sahip olmayanlar, İngilizlerin İslâm dünyasında çizdiği sunî sınırlara teslim oldular.

Taha Kıvanç, Lütfi Akdoğan'ın hatıralarından bir zaman MİT müsteşarlığı yapmış bulunan Fuat Doğu'nun değerlendirmesini aktarıyor.

Doğu'ya göre "(İttihat ve Terakki Partisi'nin başına) Enver Paşa ve arkadaşlarını getiren(ler) yalnız Siyonistler değildi; Siyonistlerle birlikte İttihatçıları iktidara getiren de bu bahsettiğimiz 'kitle güç' oldu. Yine Siyonistlerle el ele vererek bu kitle güç, Atatürk'ü başa getirdi."

Fuat Doğu'nun "kitle güç" dediği, 31 Mart 1908 hadisesiyle birlikte Türkiye'yi içten ele geçiren güçtür ve arkasında daima İngiltere olmuştur. Cem Ersever, "Ortadoğu'daki hadiselerin istihbarat faaliyetini İngiliz gizli servisi yürütür; askerî operasyonları da ABD yapar." diye yazar.

Ve, ABD için en önemli meselenin İsrail'in güvenliği olduğunu ABD'li yetkililer tekrar ediyor. PKK ile 2005 yılında başladığı ortaya çıkan ve 2010'da tek bir maddesini bile hiçbir yetkilinin halk önünde kabûllenemeyeceği mutabakata dönüşen Oslo sürecinin mimarı da İngiliz gizli servisi. KCK'nın bu süreçte teşkilatlanıp, metropolleri patlayıcılarla doldurduğunu da belirtelim.

Lütfi Akdoğan, Demirel'in ağzından ABD'nin Kürt bölgesini Türkiye'den her bakımdan çok daha iyi bildiğini ve "Kürt meselesi"nde Türkiye'den tamamen farklı düşündüğünü de yazıyor.

"Ortadoğu" politikalarında önceliği daima İsrail olan ABD'nin 1990 Irak savaşını aynı mesele için çıkardığını ve aynı mesele için yeni bir Irak savaşı çıkarıp, Saddam'ı yok edeceğini yine Lütfi Akdoğan vasıtasıyla Demirel'den öğreniyoruz.

Fethullah Gülen Hocaefendi, Mavi Marmara hadisesinde "İsrail'le diplomasi sonuna kadar kullanılabilirdi." dediğinde yer yerinden oynamıştı. İki yıldır dış politikada ve bizzat bölgemizde ne duruma düştüğümüz ortada.

Teröre karşı ilk defa gerçek ve başarılı bir mücadele vermeye başlar başlamaz Uludere'de 34 masum vatandaşımızı kendi uçaklarımızla katlettik. Suriye ile uçak krizi için hadisenin olduğu daha ilk gün "İkinci bir Uludere olabilir." diye yazdım.

Uludere'de uçaklarımıza vatandaşlarımızı hangi merkez veya güç bombalatmışsa, uçağımızı Suriye'ye gönderip düş(ürül)mesine sebep olan da aynı merkez veya güç olsa gerektir.

ÖYM'ler, Fuat Doğu'nun Siyonistlerle birlikte çalışan 'kitle güç' olarak andığı bu merkez veya gücün bir yerinden yakalamıştı ve cesaretle dalga dalga üzerine gidiyordu. Ama birtakım duygusal ve şahsî sebeplerin yanı sıra, Oslo sürecine kurban edildiler. Harita tam görülsün diye yazdım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder