Popüler Yayınlar

26 Nisan 2013 Cuma

Türk britiş (British) midir?


31 Ocak 2013


Bu Yorum yazımın konusunu seçmeden önce epey düşündüm; Sayın Başbakan’ın Avrupa Birliği ve Şanghay Beşlisi (Altılısı) konusunda ifade ettikleri çok önemli bir konu, mutlaka bu alanda çok serinkanlı analizler şart, orta ve uzun vadede AB perspektifi ile Rusya-Çin perspektifinin ülkemiz Türkiye’ye neler getirebileceği mukayeseli olarak incelenmeli. Dünya borsalarının küresel krize, üretimsizliğe (düşük büyüme oranları) ve işsizliğe rağmen rekorlar kırmasının da çok yakından izlenmesi gerekiyor, bu konuları yazabilirdim ama geçtiğimiz hafta CHP Milletvekili Prof. Dr. Sayın Birgül Ayman Güler’in konuşmasının açtığı tartışma çok özel bir tartışma, özünde Türkiye’nin en temel meselesi olan yurttaş-devlet ilişkisini yansıtıyor, bu nedenden bu konuyu ele almayı çok daha uygun buluyorum.

Yazımın belki de en sonunda söylenmesi gerekeni en başta belirterek bir giriş yapmak istiyorum; tüm mesele Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının yurttaşlık sıfatı olarak Türk kelimesinin seçilmesinden kaynaklanmaktadır. Yazımın başlığı, biraz rahatsız edici de bulunabilir, “Türk britiş (British) midir?” olarak belirledim, bu başlığın öncelikle açılması gerekiyor. 


Türkiye’de yurttaş ve millet sıfatı olarak resmî ideoloji Türk kelimesini belirlemiş bulunuyor; Kemalist ideologlar da konuyu, benim hayretle izlediğim bir şekilde, şöyle açıklıyorlar: “Ülkemizde Türkler, Kürtler, Araplar, Lazlar, Çerkezler, Boşnaklar, vs. beraber yaşamaktadırlar, herkes eşit yurttaşlık hakkına sahiptirler ama bu yurttaşın resmî ismi Türk’tür, bu Türk kelimesi hukukî bir anlam taşır, bir etnik gönderme içermez; bu unsurların beraber oluşturduğu millete de “Türk milleti” denir.” 

Kemalist resmî ideolojinin en genel hatlarıyla yurttaşlık ve millet meselesine yaklaşımı böyledir, özeti de “Ne mutlu Türk’üm diyene” ifadesidir. Biraz yukarıda belirttiğim gibi bu tanımlarda, yurttaş ve millet tanımında temel mesele Türk kelimesinin tercih edilmiş olmasıdır, başka meseleler de yok değildir ama temel konu budur, kökeni de çok ilginçtir, birazdan bu konuya da gireceğim. 

Kemalist ideoloji aynen şöyle demektedir: “Millet kavramı farklı unsurların birlikteliğinden oluşmaktadır, bunlardan biri de Türklerdir ama milletin genel sıfatı da yine bu alt unsurun etnik sıfatı yani Türk olacak ve olduktan sonra da etnik çağrışımından sıyrılıp (!) hukukî bir anlam kazanacaktır(!).” Kemalist ideolojinin çabasının ne kadar zor, ne kadar zorlama bir çaba olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır kanısındayım.


Birleşik Krallık ya da Büyük Britanya bu konuyu çok daha sağlam bir biçimde çözmüş, bizim yapamadığımızı yaparak ülkelerine kalıcı bir barış ve istikrar getirmiştir. Birleşik Krallık içinde en azından dört temel etnik grup yaşamaktadır: İngilizler, Galliler, İskoçlar ve İrlandalılar. Ancak, bu dört temel unsurdan oluşan Birleşik Krallık’ın yurttaşına bu ülkenin en kalabalık ve tarihsel olarak en belirleyici unsurunun, yani İngiliz’in ismini, sıfatını vermemiş, Britiş (British) diye tümüyle hukukî, belirli bir etnik gruba ait olmayan bir sıfat belirlemiş ve böylece de yaşanması muhtemel sıkıntıları da engellemiştir. 


Şayet Birleşik Krallık, Türkiye’nin yaptığı hatayı yapıp, ülkemizde İngilizler, Galliler, İrlandılılar, İskoçlar yaşar ama bu ülkenin yurttaşının sıfatı da İngiliz olacak ama bu İngiliz, öbür İngiliz’den, etnik anlamlı İngiliz’den farklı olarak, hukukî bir anlam taşıyacak dese idi Birleşik Krallık acaba bugünkü hoşgörü içinde birlikte yaşayabilme ortamını bu kadar özgürce yakalayabilir mi idi?


Türkiye’nin Kemalist unsurlarının bu kadar rahatça, bu kadar pervasızca “Türkiye Türklerden, Kürtlerden, Araplardan, Boşnaklardan, vs. oluşur ama bu birlikteliğin sıfatı majoriter etnik grubun sıfatı yani Türk olacaktır” diyebilmesini çok erken gençlik yıllarımdan beri hayretle karşılamaktayımdır; Kemalizm’in bu kararı sonrası bu ülkede etno-kültürel olarak Türk ama aynı zamanda hukuken de, yani vatandaş sıfatı olarak da Türk olan bir majoriter kesim oluşmuştur, bendeniz kendimin de içinde bulunduğu bu gruba “duble Türkler” diyorum ama aynı zamanda bu duble Türklerin yanında ülkemizde etno-kültürel olarak Kürt ama hukuken Türk, Arap ama hukuken Türk, Ermeni ama hukuken Türk, Rum ama hukuken Türk, Çerkez ama hukuken Türk, vs. yani bizim gibi duble Türk olmayan vatandaşlar da vardır. 


Malum, bu ülkede çok sık kullanılagelen bir ifade “bu ülkenin sahibi vardır” ifadesidir, bu ifadeyi çok ağırlıklı olarak duble Türkler kullanır, böylece bir biçimde hukuken eşit olmaları gereken yurttaşlar arasında de facto bir hiyerarşi oluşur, bu ülkenin sahipleri ve bu ülkede sahip olamadıklarına göre muhtemelen kiracı olarak yaşayan, bu durum da kendilerine çok sık hatırlatılan başka gruplar. Bu ortamdan geniş bir barış denizi çıkması gerçekten kolay değildir.


Bu arada Cumhuriyet’in kuruluş ideolojisinde Türk kelimesinin Müslüman anlamında kullanıldığını da bir kez daha hatırlatalım; Cumhuriyet’in kuruluş ideolojisinde Türk milleti sadece Müslümanları kapsamıştır, Müslüman olmayan unsurlar da azınlık olarak tanımlanmıştır. 


Unutmayalım, Arapçada millet Batı dillerindeki nasyon (nation) kelimesinin karşılığı değil, din kardeşliği anlamına kullanılan bir kelimedir, ümmet ise yine Arapçada, bizde kullanıldığının tam tersine, aynı anneden doğmuş çocuklar topluluğu, kan bağı ile belirlenmiş bir topluluk anlamına gelmektedir. 

Millet ve ümmet kavramlarının Arapçadan dilimize geçerken yaşadıkları serencam bu ülkenin kanımca temel toplumsal şifresini vermektedir; “Türk” adı altında birleşmesi istenen Müslüman unsurların yaklaşık hepsi büyük ölçüde, Kürtler dışında, bu kavramsallaştırmayı kabul etmişlerdir, Kürt meselesinin temelinde de bu “Türk” kavramsallaştırmasının reddi yatmaktadır. Kürt meselesinde kalıcı bir çözüme gidilecek ise yapılması gereken ilk iş sorunun kaynağına gitmek ve bu “Türk” kavramsallaştırmasına çok daha hukukî, anayasal vatandaşlık bağlamında bir çözüm getirmek gerekmektedir. 

Çok muhtemelen yapılması gereken ilk iş de, yeni anayasada, yurttaşa illa ki de bir sıfat takmak çabasından vazgeçmek olmalıdır. Türkiye devletine yurttaşlık bağı ile bağlı olan herkes zaten yurttaştır, bu yurttaşa ek bir resmî sıfat vermek şart değildir; meseleye böyle bir çözüm getirilir, Anayasa’nın 66. maddesi değiştirilmeden tamamen sistemden çıkarılır ise, topraklarımız üzerinde üst kimliği Türk değil, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan, alt kimliği de Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Ermeni, Rum, vs. olan insanlar yaşıyor olur ve bu çözüm toplumsal barışa bizi bir adım daha yaklaştırır. 

Birleşik Krallık’ta britiş (British) sadece hukukî bir tanımlamadır, Birleşik Krallık yurttaşı demektir, bu tercih bizim için de önemli bir örnektir. Unutmayalım, Türk kavramsallaştırması britiş (British) ile aynı şey maalesef değildir, böylece bir milliyetçi İskoç da britiş üst hukukî kimliğine itiraz etmemektedir.   

                                          e.karakas@zaman.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder