Popüler Yayınlar

12 Nisan 2013 Cuma

Haftanın Kitabı - Hicaz Seyahatnamesi

12 Nisan 2013
- İSTANBUL
 
Havayoluyla kolaylıkla ulaşabildiğimiz kutsal topraklara Osmanlı döneminde tamamlanması uzun bir yolculuğun sonunda varılabiliyordu. 

Süleyman Şefik Söylemezoğlu, o dönemde çıktığı yolculukla ilgili ayrıntı ve gözlemlerini Hicaz Seyahatnamesi’nde anlatıyor.

Günümüzde hac ve umre yolculuklarının rotası bellidir. Uçakla önce Medine’ye, ardından karayoluyla Mekke’ye geçilir. Yahut hava yoluyla Cidde’ye, oradan da Mekke’ye gidilerek görevler yerine getirildikten sonra Medine ziyaret edilir.

Yaklaşık dört saatlik bir zaman dilimini alan bu yolculuk, Osmanlı Devleti zamanında günler hatta aylar sürüyordu.

Süleyman Şefik Söylemezoğlu, o dönemde babası Ali Emiri Bey’in surre emini olarak kutsal topraklara gönderilmesini fırsat bilerek kendisine eşlik etmiş ve tüm yolculuğu anlatan Hicaz Seyahatnamesi’ni kaleme almış.

Surre emini; Osmanlı’da İstanbul’dan Hicaz halkına dağıtılmak üzere özel bir törenle gönderilen para ve armağanların başında duran kişilere verilen unvan.

Prof. Dr. Ahmet Çaycı ve Prof. Dr. Bayram Ürekli tarafından yayına hazırlanan Seyahatname, İz Yayıncılık’tan okurla buluştu.

Süleyman Şefik Bey, Seyahatname’de eseri kaleme alma sebeplerini de anlatıyor.

Bunlardan biri de Hicaz bölgesindeki Osmanlı hakimiyetinin gücünü ve zaaflarını kaynaklara da dayandırarak ortaya koymak.

Kara ve deniz yolculuğu

Mevcut eserlere bakıldığında hac seyahatnamelerinin manzum ve mensur olmak üzere iki şekilde kaleme alındığı görülür.

Bu eser de mensur bir hac seyahatnamesi. İstanbul’dan Mekke’ye kadar olan hac yolculuğunda deniz ve karayolu tercih edilmiş.

Seyahatin İstanbul-Beyrut bölümü deniz yoluyla gerçekleşmiş. Bu güzergâh İstanbul’dan başlayarak Marmara adaları, Çanakkale Boğazı, Dedeağaç İskelesi, Ege adaları, Rodos ve Kıbrıs üzerinden Beyrut şeklinde belirlenmiş. Beyrut’tan Mekke’ye kadar ise karayoluyla gidilmiş.

Kadıköy’e benzetilen Beyrut

Seyahat boyu uğranılan yerleşim yerleriyle ilgili gözlemlerini aktaran Süleyman Şefik, Rodos Adası’nın o dönemki nüfusuyla ilgili bilgiler de veriyor.

27 bin 97 olan nüfusun 19 bin 533’ü Hıristiyan, 4 bin 903’ü Müslüman, 2 bin 660’ı ise Musevi. Müellifin Beyrut’la ilgili ilk izlenimiyse bölgeyi Kadıköy’e benzetmesi. Beyrut’ta surre alayının törenlerle, maytap ve fişeklerle karşılanışını da detaylı bir şekilde anlatılıyor.

Osmanlı döneminin Şam şehrini tasvir eden Süleyman Şefik, bölgenin nüfusu, su yolları, kütüphaneleri, eğitim programları, bitki örtüsü, ziraat ve ticaretiyle ilgili bilgiler veriyor.

Medine’de şehrin coğrafi özellikleri, Hazreti Peygamber’in Medine’ye gelişi, Mescid-i Nebevi’nin ilk inşasından bahsediyor.

Mekke-i Mükerreme’yi anlatırken hac ibadetiyle ilgili ayrıntılı bilgiler veriyor. Arafat ve Mina’daki izdiham, temizlik ve dönemin salgın hastalığı koleraya karşı alınması gereken tedbirleri sıralıyor.

Müellif ve yanındakiler, hac sonrası geriye dönüş yolculuğunda Cidde limanında kolera salgınının geçmesi için birkaç gün bekletiliyor.

Eserin son bölümünde Vehhabilik konusunu ele alan Süleyman Şefik, hareketin ortaya çıkışı, kurucusu Abdülvehhab’ın hayat hikâyesi ve siyasi emelleriyle ilgili bilgiler veriyor.

Hicaz Seyahatnamesi, Osmanlı dönemindeki hac yolculuğu ve kutsal topraklar hakkında bilgi edinmek isteyenler için iyi bir kaynak.

 http://www.zaman.com.tr/cuma_haftanin-kitabi_2076796.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder