Popüler Yayınlar

11 Nisan 2013 Perşembe

TBMM çoğunluğu yeni anayasa yapabilir mi?


7 Şubat 2013

İki hafta önceki yazımda, Uzlaşma Komisyonu'nun yeni anayasa çalışmalarının başarısız kalması hâlinde ne olabileceğini tartışmış ve “oybirliği” sağlanamıyorsa “uzlaşanlar”ın yeni anayasa yolunda ilerleyip ilerlemeyeceklerini sormuştum. 

Mart sonundan itibaren Türkiye siyasetinin gündemine gelmesi beklenen bu soruyu, doğrudan “TBMM çoğunluğu yeni anayasa yapabilir mi?” diye de sormak mümkündür. Cevaplandırmaya çalışayım.

Öncelikle, şu sorunun cevaplandırılmış olması gerektiğini hatırlatmak gerekiyor: TBMM yeni anayasa yapabilir mi? Buna “evet” cevabı vermeden TBMM'nin nasıl bir çoğunlukla bu yeni anayasayı yapabileceğini tartışmak mümkün değildir.

TBMM'nin yeni anayasa yapabilip yapamayacağı sorusu ise, hep ifâde ettiğim gibi, yeni anayasayı gerektiren siyasî kararın ortaya konmuş olmasına bağlıdır.

Kanımca TBMM'de grubu bulunan tüm siyasî partilerin yeni anayasa yapma göreviyle bir “Anayasa Uzlaşma Komisyonu” oluşturmaları ve bu Komisyon'un çalışmalarına ilgili siyasî partilerin kararıyla devam etmesi, TBMM'nin yeni anayasa yapabileceği yönünde bir siyasî kararın oluşmuş olması anlamına gelmektedir.

Kısaca belirtmek gerekirse Komisyon'un varlığı TBMM'nin “aslî kurucu iktidar” olarak hareket etmeye karar verdiğinin en belirgin işaretidir.

Bu işaret o kadar belirgindir ki Komisyon, kendi çalışma esaslarını tesbit ederken, üzerinde uzlaşma bağlanacak olan “yeni anayasa”nın hangi usule göre hukukî değer kazanacağını da yine kendisinin “oybirliği” ile kararlaştıracağını da belirtmiştir.

Yani, “yeni anayasa”yı ortaya çıkaracak olan Komisyon, bu yeni anayasanın yapılış usulü söz konusu olduğunda, yürürlükteki anayasanın “anayasa değişikliği” ile ilgili kurallarına bağlı kalmak zorunda olmadığını da kararlaştırmış bulunmaktadır.

Bu durumda, Uzlaşma Komisyonu'nun varlığı ve niteliği ile benimsediği çalışma esasları göz önüne alındığında, TBMM'nin yeni bir anayasayı kendi belirleyeceği usullere göre yapabileceği üzerinde bir siyasî ittifak olduğu tesbit edilebilir. O hâlde sorun nerede? Sorun, oybirliği şartının yerine getirilmesinde.

Yani Komisyon, yeni anayasa metni ve bunun yapılış usulü üzerinde oybirliği tesis edemeyebilir. O zaman, Komisyon'un yapamadığını TBMM çoğunluğu yapabilir mi?

Bu sorunun iki aşamalı bir cevabı bulunmaktadır. Birinci aşamada, “TBMM çoğunluğu”ndan ne kastedildiğini açıklamak gerekmektedir. Burada TBMM çoğunluğu derken üye tam sayısının salt çoğunluğu mu, yoksa yürürlükteki anayasaya göre belirlenecek olan nitelikli çoğunluk mu anlaşılmalıdır?

Birinci ihtimal geçerli olamaz, çünkü adı “yeni anayasa” olsa da, bu metin Cumhurbaşkanı'nın onayına ve yasalaşması durumunda da Anayasa Mahkemesi'nin denetimine tâbidir.

Bir diğer deyişle, 1982 Anayasası'nın yerini alacak ve adı “yeni anayasa” olan bir metin, TBMM'de nitelikli bir çoğunluk tarafından benimsenmediği takdirde, “anayasa değişikliği” olarak görülecek ve 1982 Anayasası'nın anayasa değişikliği ile ilgili kurallarına tâbi kılınacaktır.

Böyle bir durumda da, önce Cumhurbaşkanı'nın “iâde”sine, sonra da AYM'nin iptal kararına konu olacaktır.

Anlaşılmış olmalıdır ki, Uzlaşma Komisyonu'nun oybirliği ile sonuçlandıramayabileceği yeni anayasa sürecini TBMM çoğunluğunun sonuçlandırması, ancak “nitelikli çoğunluk” ile mümkündür.

Bu durumda da “nitelikli çoğunluk”tan ne kastedildiğini açıklamak gerekmektedir. Burada, yine adı “yeni anayasa” olan metnin bir “anayasa değişikliği” metni gibi görülerek 1982 Anayasası'nın kurallarına göre değerlendirilmeye devam edileceğini göz önünde tutmak gerekmektedir.

Böyle olunca da, yeni anayasayı yapacak olan TBMM çoğunluğunun, sonuçta yasalaşacak olan metni AYM'ye götürmek için gereken (110) milletvekili sayısını anlamsızlaştıracak bir çoğunluk olması gerektiği düşünülmelidir.

Çünkü, TBMM'nin örneğin 2/3'lik çoğunluğu (367 milletvekili) ile kabul edeceği yeni anayasa hakkında, geriye kalan ve yeni anayasaya muhalif olan 183 milletvekili rahatlıkla konuyu AYM'ye götürebilecektir.

Sonuç olarak, yeni anayasa yapabilecek TBMM çoğunluğunun gerçekten başarılı olabilmesi için TBMM üye tam sayısının en az 4/5'inden bir fazla milletvekilinin desteğiyle bu yeni anayasayı ortaya koyabilmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Aksi durumda, konu 110 milletvekilinin imzasıyla AYM'de iptale konu edilebilecektir.

TBMM çoğunluğunun yeni anayasa yapma yetkisi ve yeteneği konusundaki bu tespitlerin salk hukukî olmayan boyutları da bulunmaktadır.

Şöyle düşünelim: Şu anki aritmetiğe göre, yeni anayasayı AYM önüne götürmeksizin yasalaştırabilecek TBMM çoğunluğunun oluşması için en az 441 milletvekili gerekmektedir. Bu 441 milletvekilinin siyasî kompozisyonu içinde AK Parti'nin blok olarak yer alması kaçınılmazdır.

Sorun, AK Parti grubunun 326 olan sayısına (süreçte bazı firelerin olabileceği ihtimali de unutulmamalıdır) eklenecek en az 115 milletvekilinin hangi siyasî partilerden gelebileceği ile ilgilidir.

TBMM aritmetiği ile ilgili gibi görünen bu pratik sorun aslında doğrudan Türkiye toplumunun yeni anayasa ile ilgili siyasî tercihlerine, yani yeni anayasayı ortaya çıkaracak olan siyasî karara bağlanmaktadır.

Hatırlanacağı üzere, bu yazının başlangıcı gibi okunması gereken iki hafta önceki yazımda şu noktayı vurgulamıştım: Türkiye'nin bugüne kadarki anayasalarını belirlemiş olan “homojen” bir ulus-devlet inşâ etme yönündeki siyasî kararı değiştirmeyen bir anayasanın “yeni” adını alması da imkânsızdır.

Bu görüş doğrultusunda düşünmeye devam edecek olursak, Cumhuriyet'in çağdaş, özgürlükçü, çoğulcu ve çokkültürcü, adem-i merkeziyetçi/katılımcı demokratik bir devlet olmasını te'min etmesi beklenen yeni anayasanın, bu niteliklerin önünü kapatan “eski siyasî karar”ı değiştiren bir zemine oturması gerekmektedir.

Sorun, bu zeminin oluşmasına Türkiye toplumu içinde yer alan farklılıkların ifâdesi olan siyasî aktörlerden hangilerinin katkıda bulunabileceğini tespit edebilmektedir.

Bu tespitin anahtarı, son günlerin en umut verici gelişmesi olan “barış” için yapılan girişimlere verilen destekte aranabilir.

Yeni anayasanın en önemli belirleyicilerinden biri olan Kürt sorunu bağlamında ortaya çıkan “barış”a yönelik girişimler konusunda, barışı desteklemek bir yana, tepkisel davranmayan her siyasî tavır, Türkiye toplumunun genel siyasî eğilimine de uygun bir biçimde, yeni anayasanın inşâ sürecine de katkıda bulunmaktadır.

Bu doğruysa, yeni anayasayı yapabilecek TBMM çoğunluğunun da AK Parti yanında CHP ve BDP'yi de içine alması hem mümkündür ve hem de gereklidir.

CHP'nin “yeni anayasa”nın “yeni”liği konusunda kendi içinde farklı düşüncelere sâhip olduğu gerçeği karşısında, böyle bir TBMM çoğunluğunun oluşumunda anlamlı bir fire verebileceği tabiî hesaba katılmalıdır.

Bununla birlikte, yeni anayasayı gerçekten yeni bir biçimde ortaya koyabilecek güçlü bir TBMM çoğunluğunun oluşması ihtimali hâlâ vardır.

l.koker@zaman.com.tr

http://www.zaman.com.tr/yorum_tbmm-cogunlugu-yeni-anayasa-yapabilir-mi_2050670.html

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder