Popüler Yayınlar

11 Nisan 2013 Perşembe

'Çoklu Türkiye' ve Yeni Anayasa

12 Ekim 2012

TESEV, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, meslek odaları, dernekler ve platformlar tarafından çeşitli yöntemlerle elde edilmiş verilerden hareketle yaptığı çalışmada değişik başlıklar altında ortaya kapsamlı öneriler çıkarmıştır.

 TESEV'in talep etmesi nedeniyle bu önerileri değerlendirerek ve Yeni Anayasa Platformu (YAP) çatısında yapılan çalışmalardan yararlanarak bazı başlıklar için madde teklifi yapmaya çalışacağım.

Anayasanın felsefesi ve başlangıç metni

Değerlendirme: Anayasaların felsefeleri genellikle anayasaların başlangıç metninde yer alır. Kimi ülke anayasaları başlangıç metnine yer vermemiştir.

Ancak özellikle bir iç çatışmadan çıkmış, toplumsal ve siyasal barışı hedefleyen ülkelerde anayasanın felsefesini, ruhunu açıklayan başlangıç metinleri bulunur.

Kanaatimce, yeni anayasada iç çatışmalardan ve gerilimlerden çıkmamızın temelini oluşturacak, demokrasi ve özgürlüklere vurgu yapacak bir başlangıç metni aynı zamanda öfke ve intikam duygularını aşacak bir işlev görecektir.

Anayasanın yeni felsefesinin katılımcı ve çoğulcu demokratik değerlere dayanması, insan onurunu ve insanın kendini özgürce ifade edebilmesini öngörmesi, özgürlük, eşitlik, adalet gibi kadim temeller üzerinden temellendirilmesi, farklılıkların barış içinde var olmasının zeminini oluşturması, yoksulluğun ve yoksunluğun aşılması bakımından sosyal adalet değerine vurgu yapılması gibi öneriler ağırlık kazanmaktadır.

Söz konusu önerilerden anayasanın yeni felsefesi kapsamında devletin yeniden tanımlanması zaruri bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır.

    Metin teklifi: Türkiye coğrafyasında yaşayan çeşitli dinsel, etnik ve kültürel farklılıklara sahip yurttaşlar tarihten gelen barış içinde özgürce bir arada yaşama arzu ve iradesini tekrar ederek ve yenileyerek toplumsal bir mutabakata varmışlardır.

Bu toplumsal mutabakat, insanların doğuştan var olan özgürlüklerini kullanabilmelerini sağlamak, sosyal adaleti gerçekleştirmek, her koşulda farklılıkları korumak ve farklılıklarla birlikte bir arada barış içinde çoğulcu, katılımcı ve şeffaf bir toplumda yaşamak isteği yönündeki iradesini; devletin ise bireyin ve toplumun hak ve özgürlüklerine ve tercihlerine saygılı olmak ve kullanılabilmelerini sağlamak, bireyin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmek ve yoksulluğu aşmak için hukuk içinde hareket etmek üzere oluşturulmuş, işleyişi ve yetkileri denetim ve denge sistemine göre konumlandırılmış bir aygıt olduğu düşüncesini temel alır.

Bireylerin ve toplumun katkılarıyla hazırlanan, olağan bir meclis tarafından kabul edilen ve halk tarafından onaylanıp, yürürlüğe giren bu anayasa; bireylerin ve toplumun hizmetinde olması gereken devletin yönetim biçiminin, özgürlük ve barış içinde yaşamanın ilkelerinin gösterildiği örnek bir metin olarak küresel demokrasi idealine yönelik bir çabaya da katkı sunacak tarihsel bir açılımın başlangıç noktasını oluşturacaktır.

Devletin nitelikleri

Değerlendirme: Önerilerde, bu konuda değişmez maddeler olmaması, ancak mevcut Anayasa'nın 2. maddesindeki Cumhuriyet'in nitelikleri düzenlemesinden sadece demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ibaresinin korunup, bu niteliklere açıklık getirecek eklemeler yapılması hususu ağırlık kazanmaktadır.

Ayrıca mevcut Anayasa'nın 3. maddesinde değişmez olarak kabul edilen Türkçenin tek resmi dil olması düzenlemesinin aynen kalmasını önerenler olduğu gibi, bölgelerde ihtiyaca göre Türkçenin dışında birden çok dil kullanılabileceğine, bu konuda Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı'nın uygulanması gerektiğine ilişkin öneriler de bulunmaktadır.

Madde teklifi: Türkiye Cumhuriyeti, hak ve özgürlükleri, katılımcılığı ve çoğulculuğu esas alacak şekilde demokratik, din ve vicdan özgürlüğünü ve her türlü inanca karşı eşit mesafede durmayı esas alacak şekilde laik, yoksulluğu ve yoksunluğu aşmayı ve eşitliği sağlamayı esas alacak şekilde sosyal, adil yargılanmayı, adaleti ve insan onuruna saygıyı esas alacak şekilde hukuk devletidir.

Dil ve kültür

Madde teklifi: Türkiye coğrafyasında Türkçenin yanı sıra bölgesel ihtiyaçlara göre birden çok resmi dil kullanılabilir. Devlet, bölgesel ve azınlık dilleri ile kültürleri korur ve gelişmelerini destekler.

Egemenlik

Değerlendirme: Öneriler arasında egemenlik ve iktidar kavramlarının kullanılması konusunda fikir ayrılığı olduğu, ancak iktidar ya da egemenliğin üç erk tarafından kullanılacağının açıkça belirtilmesinin kabul gördüğü anlaşılmaktadır. Kanaatimce, bu konunun madde olarak düzenlenmesinde iktidar kullanımının bölgesel ve yerel vurgusunu yapmak gerekmektedir.

Madde teklifi: İktidarın kaynağı halktır. Halk, bu iktidarı yasama, yürütme ve yargı organları eliyle kullanır. Yasama ve yürütme erklerine ilişkin yetkiler ülkesel ve bölgesel düzeyde paylaşılır.

Vatandaşlık

Değerlendirme: Önerilerde, vatandaşlık tanımının hiçbir etnik vurgu yapılmadan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üzerinden yapılması görüşü ağırlık kazanmıştır. Kanaatimce, bu konuda bir tanıma ihtiyaç duymamak gerekir.

Türkiye coğrafyasında yaşayan herkes, insan olarak hak ve özgürlüklerden ve hukuk güvencesinden yararlanacaktır. Anayasada özne herkes, insan ya da birey olacaktır. Vatandaşlık hukuku ise anayasal ilkelere uygun olarak kanunla düzenlenecektir.

Hak ve özgürlüklerin korunması

Değerlendirme: Önerilerden, anayasanın özgürlükçü bir değere dayanması, hak ve özgürlüklerin dünyadaki değişimler sonucu vicdanî ret hakkı, sığınma hakkı, beslenme hakkı gibi hakları da içine alacak şekilde genişlemesi yönündeki düşüncenin ağırlık kazandığı anlaşılmaktadır.

Yine özgürlüklerin sınırlanması konusunda genel sınırlamalardan kaçınılması ve özel sınırlamalarda ise evrensel ölçütlerin kullanılması düşüncesi de önemli ölçüde kabul görmüştür. Hak ve özgürlüklerin anayasada belirtilmesinin yanı sıra özgürlüklerle ilgili şu düzenlemenin bulunması gerektiği kanısındayım.

Madde teklifi: İnsanlar özgür doğarlar. Özgürlükler doğuştan sahip olunanlar ile birlikte sonradan edinilenleri ve tercihleri de kapsar. Bu alan devletin tasarrufuna kapalıdır. Tüm erkleri ile birlikte devletin temel görevi, hiçbir ayrımcılığa başvurmaksızın bu özgürlüklere saygı duymak ve kullanılması için önlemler almaktır. Başkalarına yönelik şiddete teşvik ve tahrik, ırkçılık ve nefret söylemi devletin koruma önlemleri almasını gerektirir.

Eşitlik ve devletin anlamı

Değerlendirme: Önerilerden anayasanın fırsat eşitliğini de gözeterek birey-toplum ekseninde eşitlikçi ve sosyal bir değere dayanması ve devletin bunu sağlayacak şekilde anlamlandırılması gereği ortaya çıkmıştır.

Madde teklifi: Hukuk içinde hareket etmesi gereken siyasi ve idari yapı, bireyin ve toplumun tüm kesimlerinin hak ve özgürlüklerini kullanmalarını sağlamak, huzur ve refahını gerçekleştirmek, yoksulluğu ve yoksunluğu aşmak ve ayrımcılığı ortadan kaldırmakla görevlidir.

Anayasanın teminatı

Madde teklifi: Anayasa, sosyal adaletin gerçekleşmesini, sosyal, ekonomik ve kültürel hakların kullanılmasını, çevrenin korunmasını ve açık toplumu garanti altına alır, ayrımcılığı reddeder.

Merkez-bölge yetki paylaşımı

Değerlendirme: Çeşitli başlıklar altında toplanan önerilerden önemli bir kısmının, yetkilerin toplandığı merkezî yapıdan adem-i merkeziyetçi bir yapıya geçilmesi yönünde olduğu görülmektedir. Adem-i merkeziyetçi eğilimin belediyelerin yetkilerinin artırılmasından daha fazla bir şeyi ifade ettiği açıktır.

Nitekim bazı önerilerde merkezin yetkilerinin azaltılması ve yerelde meclislerin oluşturulması gereği açıkça belirtilmektedir. Merkezle belediyeler arasındaki boşluğu merkezden bölgelere aktarılacak yetki aktarımı sonucu oluşacak bölge parlamentoları ve hükümetleri dolduracaktır.

Demokrasinin gerçekleşebilmesinin, merkezdeki yetkinin dağıtılması ve bölgedeki halkın kararlara katılabilmesi ile mümkün olabileceği açıktır. Sivil birey de ancak bu şekilde sağlanacak bir katılımcılıkla ortaya çıkabilir. Avrupa bölgeler Avrupa'sıdır.

İspanya'da 17 özerk bölge, İtalya'da 5 özerk bölge, Yunanistan'da 1 özerk bölge, Portekiz'de adalarda özerk bölge, Fransa'da özel statülü Korsika bölgesi mevcuttur. Birleşik Krallık'ta Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda özerk bölgelerdir. Yarı federatif yapılar oluşmuştur.

Diğer ülkeler ise federatif yapılar kurmuşlardır. Rusya'da da 21 otonom bölge bulunmaktadır. Bu bölgelerin kendi parlamentoları ve hükümetleri vardır.

Dünyada demokrasi ile yönetilen ülkeler arasında Türkiye gibi tamamen merkezden yönetilen, saf üniter, kararların tek merkezden alındığı ve rant dağıtım merkezi gibi çalışan bir rejim bulunmamaktadır. Böyle bir rejim kuşkusuz otoriter bir rejimdir.

Bu nedenle yargı dışında yasama ve yürütme yetkileri merkezdeki parlamento ve hükümet ile bölgelerdeki parlamentolar ve hükümetler arasında paylaşılacaktır.

Madde teklifi: Siyasi birliği temsil eden ve güvence altına alan ve tüm toplumsal farklılıkların dayanışmasıyla birlikte demokratik bir niteliğe sahip olması gereken cumhuriyet, yetki devrini bölgesel ihtiyaçlara göre ve demokrasinin güçlendirilmesine yönelik olarak tanır ve gerçekleştirilmesini kolaylaştırır.

Dış güvenlik ve ulusal savunma, dış politika, yargı, vatandaşlık, gümrük rejimi, devlet maliyesi ve sosyal güvenlik konularında yetki merkeze ait olup; kentleşme, konut planlaması, bölgesel ulaşım, tarım, ormancılık, balıkçılık, bölgesel ekonomik kalkınma, yerel fuarlar, sağlık, eğitim ve kolluk başta olmak üzere diğer yetkiler bölgelere aittir. Bölgeler yetkilerini kullanırken mali özerkliğe sahiptirler.

Anayasal kurum ve kuruluşlar

Değerlendirme: Önerilerden, bazı kurumların tamamen kaldırılması, bazı kurumlara ise anayasada yer verilmeyip kanunla düzenleme yapılması böylece yeni anayasada bürokratik kurum ve kuruluşlara yer verilmemesi hususunda büyük ölçüde mutabakat olduğu anlaşılmaktadır.

Bu mutabakatın önemli olduğunu düşünüyorum. Demokratik ve özgürlükçü niteliği ile ilkesel bir çerçeve çizen bir anayasada bürokratik kurumların yer almasına gerek bulunmamaktadır. İhtiyaç hissedilen kurum anayasal ilkeler çerçevesinde kanunla düzenlenebilir.

YÖK, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi gibi kurumların tamamen kaldırılması yönünde mutabakat vardır. YAŞ, Devlet Denetleme Kurulu, RTÜK, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, merkezi ve idari kuruluşların anayasada yer almaması, ihtiyaç hissedilenlerin kanunla düzenlenmesi hususunda da mutabakat sağlanmıştır.

Milli Güvenlik Kurulu'nun anayasadan çıkartılarak kanunla dar kadrolu Dış Güvenlik Kurulu oluşturulması, askerî mahkemelerin ve disiplin mahkemelerinin anayasal organlar olmaktan çıkartılıp, askerî suçlarla sınırlı olmak üzere kanunla düzenlenmeleri, Genelkurmay Başkanlığı'nın MSB'ye bağlanması mutabakata varılan noktalardır.

Diyanet İşleri Başkanlığı bakımından yapılan bazı öneriler bu kurumun laiklik ilkesini ihlal etmesi ve dini araçsallaştırması açısından kaldırılması gerektiği yönündedir. Ben de bu öneriye katılıyorum. Bu kurumla ilgili diğer öneri ise anayasal organ olmaktan çıkartılıp kanunla özerk bir yapıya kavuşturulmasıdır.

Sonuç

Toplanan önerilerden çıkan sonuç çok önemlidir. Bu öneriler demokratik, özgürlükçü, yeni ve sivil bir anayasa yapma yönündeki ağırlıklı iradeyi yansıtmaktadır.

Türkiye bu nitelikte bir anayasa yapmakla her alandaki gelişmesine büyük bir ivme kazandıracak ve anayasa metniyle küresel bir demokrasi ideali için de katkıda bulunmuş olacaktır.

Bu tarihi fırsat kaçırılmadan halkın bu yöndeki değişim isteğini değerlendirip, çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü bir paradigmayı somutlaştırıp, farklılıklarla birlikte barış içinde yaşanabilecek “Çoklu Türkiye”ye geçilmelidir. Tarihi kurucu görev halkla birlikte Parlamento'ya düşmektedir.

 * Fatih Üniversitesi Öğretim Üyesi

 http://www.zaman.com.tr/yorum_yorum-dr-umit-kardas-coklu-turkiye-ve-yeni-anayasa_2001658.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder