Popüler Yayınlar

11 Nisan 2013 Perşembe

Selçuklu-Osmanlı sentezini aşmak (2)


7 Nisan 2013
 


Şu anda çağdaş Hollanda mimarlığı ile Çek mimarlığı arasında ne fark vardır? Ya da çağdaş İspanyol mimarlığı ile Güney Afrika'daki mimarlık arasında… 

Diyelim ki Sidney'de yapılan bir ofis binası ya da anaokulu belki de bir kilisenin İskandinavya'dakinin yalınlığından farkı olmayabilir.

Yerel duruma göre farklılıklar içerebilir ama doğru oran ve tasarım kriterlerine sahipse iyidir ve bir endişe ile tasarlanmışsa evrensel olarak estetiktir. Kısacası özgün örnek bulmakta ülkemizde olduğu kadar zorlanmayız. Çağdaşlık ve özgünlük, bu iki kavram mimari kazançtır ve her yerde değerlendirilebilir.

Çoğu şeyde dünya standartlarında değere sahip olma arzulanan bir durumken, mimaride uluslararası değerde olmak çok kötü bir şey midir, sorgulanmalıdır.

Kısaca, tekrara kaçmak pahasına söylenebilir ki; eskiye özenen bir tipin belirgin grafik öğelerinin (genelde süslerin) kopyalanması ile ortaya konulan aynılaştırılmak yerine binaların, özgün, çağdaş ve estetik olması daha önemli değil midir?

TOKİ, bugün Van'da da aynı toplu konut blokunu yapar, sonra onun aynısını on kat büyütür Osmanlı'nın en güzide şehri Yeşil Bursa'nın ortasına koyar.

Gaziantep'teki de aynı binalardır, Antalya'daki de... Daha kendi şehirlerimizde yerel dinamikler ve özelliklere uygun özgün konut yapamazken, “millî mimari” diye “Osmanlı-Selçuklu karması” getirme iddiasına sarılmak büyük tezattır.

Kısacası böyle inat edersek, tip projeler kervanına bazı süsleme öğeleri oturtup “işte ecdadımızın projeleri” diye haksız yere iddialara sahip olmaktan ileri gidemeyiz.

Günümüzde bu kadar gelişmiş yapım teknolojileri varken Mimar Sinan gibi 160'tan fazla yetenekli mimarı himaye eden adeta bir ekol, bir mimarlık mühendislik üniversitesi rektörü gibi çalışmış, İslam mimarisini farklı bir yere getirebilmiş öngörüsü yüksek biri kendini geliştirmez miydi?

Yine kubbe mi yapardı ya da minareye başka bir form getiremez miydi?

Her ne kadar geniş tabanlı bir “sosyal araştırma” yapılmamış bile kolaylıkla görülebilir ki, genel olarak milletimiz kendi çağdaş mimarlarına biraz kırgın ve belki de kızgındır.

Mimar Sinan gibi bir dâhi İstanbul'u ihya etmiş, silüetini belirlemişken, şimdiki şehirlerin durumu ne fenadır.

Hâlâ mekânları kimlikleyecek, sorulduğunda tarihî mekânların dışında, çağdaş bir örnek göstermeyi hak edecek, şehrin simgesi olacak kadar güçlü tasarımlar yapan mimarlarımız yoktur.

Mimarların kasıla kasıla verdikleri örnekler de hiç güzel değildir zaten. Camiler cami gibi olmalı, kamu binaları saçaklı ve taçkapılı olmalıdır.

Ayrıca neden pencereler kemerli, çatılar kubbeli değildir. Yeni mimarlara cami de, kamu binası da yaptırmaya gerek yoktur.

Eskiye özendiğimiz, bize belletilen kusursuz Osmanlı anıt yapılarının betonarmeden kopyaları olmayacaksa, olmasa da olur. Kısaca Mimar Sinan'dan sonra bu millet bir mimar çıkartamamıştır.

Peki akılda uluslararası boyutta başarılı matematikçi, felsefeci, sosyolog, biyolog, atlet, şarkıcı, ressam, fizikçi ya da kimyacı var mıdır?

Her gün kullanılan 10 liralık banknotların arkasındaki adam kimdir diye çoğu kimseye sorsak, Arf Teoremi'nin sahibi Cahit Arf bilinmediği gibi, 20 liralık banknotun arkasındaki Mimar Kemalettin de bilinmez.

Zaten Mimar Kemalettin'in şu anda Gazi Üniversitesi rektörlük binası olarak kullanılan binası da paranın arkasında biraz özensizce perspektif hataları ile çizilmiştir. Kısacası mimarlar gibi başka konularda başarılı olan kişiler de akılda değildir.


Ülkemizde kimsenin memnun olmadığı mimarinin suçlusu mimarlardır. Suçluyu bulduk da, zengin bir muhitte 15 katlı bir apartmanda milyon lira eden daireye özenmek belki de almak için on yıllarca fahiş faizli kredi borcuna girmek, daireyi alınca da ilk iş balkonunu plastik doğramayla kapatanın suça ortaklığı yok mu?

Şehirden şikâyet edip, kendisine bir kat fazla versin diye siyasiyi sıkıştıranlar, Mimar Sinan dışında mimar görmezler etraflarında.

Deprem korkusu unutuldukça kat yüksekliğinin artması da, imar affının istenmesi de olağan karşılanır.

Bayındırlıktan sorumlu bakan, yoğun işi olmasına rağmen yarışma! ile elde edilmiş bir binanın haline “Osmanlı-Selçuklu” tadı katmak için müdahil oluyor ve sonra yaptığı değişiklikleri basına rapor olarak veriyorsa, ciddi bir sorun var demektir.

Maliyeden sorumlu bakanın bilgisayarlı muhasebe kursundaki eğitmenlerin dersi nasıl vereceklerine karışmak gibi bir durumdur bu, zaten teşbihte hata olmaz.

Yani mimarları serbest bırakıp gerçek bir yarışma ortamında çalıştırılsa, belki de aynen New York'ta yıkılan Dünya Ticaret Merkezi binası için halkın da dahil olduğu gibi bir seçim süreci yaratılsa özgünlük yakalanabilirdi.

Fakat “cami cami gibi” çıkmayabilirdi. Önce caminin nasıl olacağını belirleyip, sonra yarışma açıp, yarışmada ikinci olanı da düzeltmek gereklidir. Mimarî görüş ve özgünlük bu kadar önemsiz bir detaydır.

Çamlıca Camii sadece bir bina değil, bir milletin mimarî açıdan çağı ile muhasebesidir. Şu kadar yükseklikte, şu kadar beton, şu kadar demir kullanılmış, şöyle heybetli, bu kadar muhteşem, şu kadar milyon dolara mal olan…

Bu istatistiki bilgiler Allah'a yakarmak için yapılan bir toplu ibadet mekânının fiziksel özellikleridir. Bunlarla övünmek yerine zor olanı tercih edip özgün ve değerli bir şey çıkartmaktan körü körüne kaçmak kime yakışır? Fırsatı kaçırdık.

Belki de sadece cuma ve bayram namazlarında dolup büyüklüğü ancak o zaman işe yarayan devasa bir yapı olması yerine şehre gelenlerin, sürdürebilirlik, verimlilik, teknoloji ve özgün İslam mimarî örneği olarak kabul edip uğrak yeri sayacağı, simge yapı olması sağlanabilirdi.

“Her yerden görülebilmesi ve Osmanlı-Selçuklu mimarisini taklit ederek yüceltileceği!” iddia edilen bu bina yerine, İslam ülkelerine de örnek olacak kadar değerli bir sonuç ortaya çıkartılabilirdi.

Suriçi'nde Sultanahmet, Ayasofya, Rüstempaşa ve bir de üzerinde Süleymaniye görmüş herhangi bir yerli ya da yabancı turist, Osmanlı-Selçuklu sentezi rötuşlara sahip bu betonarmeden taklit camiyi görmek için heyecanlanır mı ve orijinal güzellikleri görmüşken hem de bu yapıyı ziyaret için zaman harcar mı? Böyle bir camiye sahip olma hakkını, milletimize kim iade edecek?

*Yrd. Doç. Dr., Mimar, Zirve Üniversitesi


http://www.zaman.com.tr/yorum_selcuklu-osmanli-sentezini-asmak2_2074920.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder