MARILYN SALENGER
Detroit şehrinin iflas ilanıyla birlikte ülkeyi bir hüzün kapladı.
Böyle bir ihtimalin olduğu biliniyordu.
Yine de Birleşik Devletler’in
dördüncü en büyük şehrinin bu kadar derine batması insanı umutsuzluğa
sürüklüyor.
1960’ların sonunda ırklar arasındaki gerilimleri ülkemizin bazı kısımlarına hâkim olmuştu. Bu gerilimleri bazılarının hayatına mal oldu.
1967 yazında Detroit’te de bu gerilimler mevcuttu. Ülkenin gördüğü en kötü ayaklanmalar burada gerçekleşti. Detroit’in ilk siyahi belediye başkanı olan Coleman Young şöyle yazmıştı: “En büyük kaybımız şehrin kendisi oldu.” Bir zamanların gururlu şehri için bu yaz sonun başlangıcı oldu. Çok daha alttan gelen bir toplumsal hareketin başlangıcıydı bu.
“Beyazların kaçışı” son zamanlarda çok kullanılan bir tabir değil. Bunun sebebi bu kaçışın en büyük dalgalarının ırklar arasındaki gerilimin azalmasıyla durmuş olması. Genç nesiller bu tabirin ne olduğunu bile bilmiyor olabilirler.
Fakat o dönemde yaşayanlar “beyazların kaçışını” çok iyi hatırlıyorlar. Ayaklanmalar, özgürlük mücadeleleri ve çok da sivil olmayan itaatsizlikler döneminde siyahlarla beyazların bir arada yaşadığı bölgelerden beyazların kaçışını anlatıyor.
Onların taşınmalarının sebebi korku ve bazen de karşı ırka dair önyargılardı. Beyazlar mahallelerinden taşındıkça, azınlıklar buralara yerleşti. “Mahalle değişti” denirdi. Bu aslında ‘beyaz bir mahalle siyah oldu’ demenin başka bir yoluydu.
1950’lerde insanlar şehirlerden banliyölere taşındılar. Detroit’in demografisi ve mahalleleri ise 1967 isyanlarından sonra hızlıca değişti. Binlerce beyaz mahalle sakini bir anda taşınıyor, şehrin altyapısı, vergi gelirleri ve istihdam dengesi bundan çok etkileniyordu. Burada olanlar, ülkenin diğer yerlerinde ırk temelli göçlere zemin hazırlamış oldu.
Benim kasabam Gary, Ind. 1960’ların sonunda ufak ama gelişmekte olan bir kentsel yerleşimdi. Eklektik bir ırk ve din toplamı vardı, fakat birlik içinde yaşıyorduk. İkinci kez bir siyahi belediye başkanı seçilmiş olmasına rağmen Detroit ayaklanmalarının ardından başlayan beyazların kaçışını hiçbir şey durduramadı.
Bugün mahvolmuş bir şehir var, kendini yeniden inşa etme kapasitesinden yoksun çökmüş bir şehir. Beyazların kaçışı kalıcı bir iz bıraktı. Farklı grupların oturduğu şehir merkezlerinin gücü ve önemi azaldı. Irklar arasındaki bölünme hayalet kasabalar yarattı. Bazıları bir süre dayandılar fakat son yılların korkunç ekonomik şartlarında daha fazla ayakta kalamadılar.
Detroit’in iflasının sadece ekonomik boyutu değil kentteki bozulmuş ırklar arası ilişkilerin bu iflas üzerindeki etkisi de bize bir ders olmalı. Bir zamanların büyük şehri Detroit’in önündeki esas mesele, düşüşünü kendini yeniden inşa etmenin yeni bir örneğine çevirerek cemaatleri tekrar oluşturmaktır.
Esas zafer bu olacaktır. 46 yıllık öfke, korku, önyargı ve geride kalışı silmek kolay olmayacak. Fakat şehirlerin ayakta kalabilmek için ırkların çeşitliliğine kucak açmayı ve bu çeşitlilik içerisinde yeşermeyi öğrenmeleri gerekiyor.
Washington Post 22 Temmuz 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder