Popüler Yayınlar

19 Şubat 2013 Salı

BÖLÜNMEZ BÜTÜN, İMAN



"İman altı rüknünden çıkan öyle bir vahdani hakikattır ki, tefrik kabul etmez. Ve öyle bir küllidir ki, tecezzi kaldırmaz. Ve öyle bir külldür ki kabil-i inkisam olmazlar"

Bediüzzaman Said Nursi - Asa-yı Musa


rükn:                  Esas, şart, prensip.
vahdani:             Bir tek elden çıkan, bir tek zâtı gösteren.
tefrik:                 Ayırt etme, ayırma.
küll:                    Bütün, hep, her, tüm, parçalardan meydana gelen.
külli:                   Bütüne mensup parçalardan ve fertlerden meydana gelen, umumî, bütün.
tecezzi:               Bölünme, parçalanma.
kabil-i inkısam: Kısımlara ayrılması mümkün


1. İman, altı rüknün tamamına inanma manası taşır.

2. İmanın altı rüknü;
  • Allah'ın birliğine inanmak. 
  • Meleklere inanmak. 
  • Kitaplara inanmak. 
  • Peygamberlere inanmak. 
  • Ahiret hayatına inanmak. 
  • Hayır ve şerrin Allah'dan geldiğine inanmak. 

3. İman; bir vahdani hakikattır, tefrik kabul etmez, küllidir, tecezzi kaldırmaz.

İmân, bu altı rükünden, yani esastan çıkan tek bir hakikattir. Bölünme ve ayrılma kabul etmez. Kısımlara ayrılamaz. Bazısına inanıp bazısına inanmamak olamaz. Zira her bir îmân rüknü, kendisini ispat eden deliller ile diğer îmân rükünlerini de ispat eder.


4. KÜLL bölünebilir. ( Cümle, kelimelerden oluşan bir KÜLL dür ve kelimelere bölünebilir. )

5. KÜLLİ  bölünemez. ( Kelime, harflerden oluşan bir KÜLLİ dir. Harfin biri dahi kelimeden çıkarılsa, kelime anlamını yitirir. )

6. İnsan varlığı beden ve ruhtan meydana gelir.

7. İnsan, bedenindeki bazı rahatsızlıklar sebebi ile irade, görme, işitme vb gibi sıfatlarını kaybedebilir fakat ruhta bu sıfatlar varlığını devam ettirir.

8. Beden bir çok organdan teşekkül etmiş / şekillenmiş bir külldür, bu küll parçalara / cüzlere / organlara bölünebilir.

9. Ruh küllidir, ruhtaki hisleri, duyguları ondan ayırmak mümkün değildir.

10. KÜLLİ olan RUH, teşahhusattan mücerret bir mahiyettir.
  
Teşahhus; kelime olarak zaman ve mekan ile sınırlı ve kayıtlı şahıs
Mücerret ise; yalnız, tek, hâlis, saf, katışıksız, karışık olmayan, çıplak, soyulmuş, tek başına, demektir.

Mesela; bir insan maddi cesedi ile Ankara'da iken, aynı anda Türkiye’nin diğer illerinde bulunamaz, diğer illerde bulunabilmesi için maddi kayıtların merkezi olan cesedinden tecerrüd edip, yani sıyrılıp ruh hiffetine yani ruh derecesine çıkması gerekir. Ceset bir iş yaparken, bölünür takip ile iş görür, yani aynı anda iki işe teveccüh edemez, bu yüzden işleri sırası ile ve teveccüh ile görür. Ama ruh aynı anda milyonlarca işe teveccüh edebilir, ruhun bir anda bir işe yönelmesi, diğer işlere yönelmesine mani değildir.


11. Nur Külliyatı'nda iman için NUR tabiri kullanılır.             "İman hem nurdur, hem kuvvettir."  Sözler

12. NUR un bölünmezliği, RUH un bölünmezliğinden daha ileri seviyededir.

13. Nur Müellifi, imanın da bir KÜLLİ gibi bölünemeyeceğini ifade eder.

14. İslam'ın beş rüknüne de iman etmek şarttır. Bu imanı amel alemine aksettirmeyerek, bazı mü'minler ihmalkar davranıyor olabilir.

15. İslam'ın beş rüknü:

*Kelime-i şahadet getirmek (Eşhedu enlâ ilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasuluhu).
*Namaz kılmak.
*Oruç tutmak.
*Zekat vermek.
*Hacca gitmek.


 16. Amelin terki mü'mini günahkar yapar, fasık yapar ama kafir yapmaz.


"Kebairi işlemek, imansızlıktan gelmiyor, belki hiss ve hevesin ve vehmin galebesiyle akıl ve kalbin mağlubiyetinden ileri gelir." Lem'alar

 "Büyük günahları serbest işleyip istiğfar etmemek ve aldırmamak, o imandan hissesi olmadığına delildir." 

İki cümle zıt değil mi?..


 “O imandan hissesi olmadığına delildir.” cümlesindeki “o iman” ibaresinde işaret edilen iman, tahkiki imandır. Yoksa imanın en alt birimi olan taklidi iman kast edilmiyor. Şayet taklidi iman kast edilmiş olsa, Ehl-i sünnetin, "Kebair imansızlıktan değildir." hükmüne ters olmuş olur. Bir insan bütün günahları serbestçe işlemiş de olsa, inkar etmedikçe imansız olmaz.
Tahkiki İman, Allah’ın isim ve sıfatlarının kainattaki tecellilerini okuyarak, her şey üzerinde Allah’ın Rablık ve ilahlık unvanını görerek, Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmek demektir. Kainatta her şeyin Allah’a açılan bir pencere olduğunu ve bu pencerelerden Allah’ın isim ve sıfatlarını seyrederek, sağlam ve kuvvetli bir iman getirmek anlamındadır. Yani tahkiki iman, sarsılmaz ve şüphelere mağlup olmaz derecede ispat ve deliller ile Allah’a ve onun bildirdiklerine iman etmek anlamına geliyor ki, böyle bir iman, kebairi serbest bir şekilde işlemeye manidir.
Günahı serbest ve gizli işlemek tabirlerinde şöyle bir nükte var: Günahı serbest işleyen adamın iman ve hayası öyle bir dejenere olmuş ki, adeta  yok olma derecesine yaklaşmış, ama yok olmamış. Fakat imanın kemali ve güzelliği namına hiçbir şeyi hissedemiyor. Bu adamın imanı ne kadar var ve sahih de olsa, çok tehlike ve risk içindedir, her an imanı kaybetmek ile yüz yüzedir.
Günahı gizli işleyen adam ise, imandan gelen haya ile utanır, çekinir, ama tam da hissiyatını terk edemediği için, o günahı gizli saklı işler. Bu adam imanın kemalinden ve güzelliğinden bazı şeyleri tadıyor ve hissediyor demektir.



Kelimeler Cümleler (2 Cilt) Risale-i Nur'dan, Prof. Dr. Alaaddin BaşarRisale- i Nur'dan Kelimeler Cümleler
Prof. Dr. Alaaddin Başar - Zafer Yayınları
( Sayfa 19 - 1. Cilt ) ve http://www.sorularlarisale.com/  adresinden alıntılar yapılmıştır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder