Fatmanur Erdogan
04 Dec 2011
Y kuşağı ile çalışmayı seviyorum.
1970-2000 arası doğumlular olarak tanımlanıyor onlar. Ancak bu kuşağa ait olup olmadığınız, doğum yılınızdan ziyade çalışma anlayışınızla alakalı.
Sosyal medya’yı aktif kullanıyorsanız, bu mecraları anlıyorsanız, hiyerarşik çalışma anlayışı değil de işbirliğine dayalı bir çalışmayı tercih ediyorsanız, fikirlere açık, bilgiyi paylaşmaktan korkmuyorsanız, online dünya ile offline dünyanın iyi bir sentezi olabiliyorsanız, y kuşağına ait olduğunuzu söyleyebiliriz.
Y jenerasyonunun teknolojiyi geliştirdiğini ve bu değişime en önce adapte olanlar olduğunu düşünecek olursak, onlar bugünü ve geleceği yaratan en önemli unsurlar.
Bakın Y kuşağı kurumları nasıl dönüştürüyor.
Yeni iletişim teknolojilerinden pek anlamıyor, hiyerarşik iletişimi ve bu tür bir çalışma anlayışını destekliyor, kontrol odaklı, bilgiyi sadece kısıtlı bir kesimden alıyor, paylaşmayı pek tercih etmiyor ve konumunuzu korumaya odaklanıyorsanız X kuşağı ve Baby Boomer olarak adlandırılan jenerasyondan olduğunuzu söyleyebiliriz.
Geleceği yaratan şirketler hiyerarşik hatta matrix işletme yapılarından “collaborative” yani işbirliğine dayalı çalışma anlayışına geçebilenler olacak.
Bugün Y kuşağıyla çalışmayı beceremeyen yönetimler, onlardan sürekli şikayet edenler, aslında değişimi ıskalayanlar yani öğrenemeyen ve yeniliklere adapte olamayan yönetimler.
Bu yüzden de işbirlikçi çalışma stiline geçişte ciddi sancılar yaşamaları mümkün.
Günümüzde pazarda başarıyı “community” yaratarak elde edebiliyoruz artık. Pazarda başarılı olabilmek için Y kuşağı insanına ihtiyacımız var.
Onlar gibi düşünmeye ve davranmaya ihtiyacımız var. Çünkü bu işi en iyi onlar yapıyor.
Harvard Business Review’ın “Social Networks and Collaboration” isimli yayınında Hermina Iberra’nın “Are you A Collaborative Leader” konulu yazısını tüm yönetim kadrolarının okuması ve kendini değerlendirmesi gerekir.
Aşağıda bu makalede yayınlanan 3 çeşit liderlik stilini anlatan şemayı bulacaksınız.
Kurumunuzun ve kendinizin hangi quadrantta olduğunu görebileceğiniz ve “işbirlikçi” organizayonun ne anlama geldiğini ifade eden güzel bir özet.
Eğer kurumunuzda yenilikçiliği artırmak istiyorsanız, dünyanın 3. Quadrantta bulunan yani “işbirlikçi” organizasyonlara doğru yol aldığını bilmenizde fayda var.
Bunu sağlayabilmek için yönetim kademelerinin ciddi bir düşünsel dönüşümden geçmesi esastır.
Y kuşağı öğrenmeye ve gelişmeye açık. Oysa başarısını kanıtladığını düşünen, bildiğinin üzerine bilgi koymakta zorlanan, gerektiğinde bildiğini unutup yerine yenisini koyamayan ve kalıpları yıkamayan yönetimlerin öğrenmeye ve gelişmeye açık olması gerekiyor.
Bu yıl Pensilvanya’da Harvard’ın “Finding Your True North” isimli programını öğrenme fırsatım oldu. Hepinize öneririm.
Önce Bill George’un aynı isimli kitabını okumanızı öneririm.
Daha sonra bu ekibin çalışmasının tüm yönetim kadrolarına uygulanması için ihtiyacın farkedilmesi ve uygulanması şirketlerde ihtiyaç duyulan dönüşümü ve gelişimi/büyümeyi hızlandıracaktır.
1970-2000 arası doğumlular olarak tanımlanıyor onlar. Ancak bu kuşağa ait olup olmadığınız, doğum yılınızdan ziyade çalışma anlayışınızla alakalı.
Sosyal medya’yı aktif kullanıyorsanız, bu mecraları anlıyorsanız, hiyerarşik çalışma anlayışı değil de işbirliğine dayalı bir çalışmayı tercih ediyorsanız, fikirlere açık, bilgiyi paylaşmaktan korkmuyorsanız, online dünya ile offline dünyanın iyi bir sentezi olabiliyorsanız, y kuşağına ait olduğunuzu söyleyebiliriz.
Y jenerasyonunun teknolojiyi geliştirdiğini ve bu değişime en önce adapte olanlar olduğunu düşünecek olursak, onlar bugünü ve geleceği yaratan en önemli unsurlar.
Bakın Y kuşağı kurumları nasıl dönüştürüyor.
Yeni iletişim teknolojilerinden pek anlamıyor, hiyerarşik iletişimi ve bu tür bir çalışma anlayışını destekliyor, kontrol odaklı, bilgiyi sadece kısıtlı bir kesimden alıyor, paylaşmayı pek tercih etmiyor ve konumunuzu korumaya odaklanıyorsanız X kuşağı ve Baby Boomer olarak adlandırılan jenerasyondan olduğunuzu söyleyebiliriz.
Geleceği yaratan şirketler hiyerarşik hatta matrix işletme yapılarından “collaborative” yani işbirliğine dayalı çalışma anlayışına geçebilenler olacak.
Bugün Y kuşağıyla çalışmayı beceremeyen yönetimler, onlardan sürekli şikayet edenler, aslında değişimi ıskalayanlar yani öğrenemeyen ve yeniliklere adapte olamayan yönetimler.
Bu yüzden de işbirlikçi çalışma stiline geçişte ciddi sancılar yaşamaları mümkün.
Günümüzde pazarda başarıyı “community” yaratarak elde edebiliyoruz artık. Pazarda başarılı olabilmek için Y kuşağı insanına ihtiyacımız var.
Onlar gibi düşünmeye ve davranmaya ihtiyacımız var. Çünkü bu işi en iyi onlar yapıyor.
Harvard Business Review’ın “Social Networks and Collaboration” isimli yayınında Hermina Iberra’nın “Are you A Collaborative Leader” konulu yazısını tüm yönetim kadrolarının okuması ve kendini değerlendirmesi gerekir.
Aşağıda bu makalede yayınlanan 3 çeşit liderlik stilini anlatan şemayı bulacaksınız.
Kurumunuzun ve kendinizin hangi quadrantta olduğunu görebileceğiniz ve “işbirlikçi” organizayonun ne anlama geldiğini ifade eden güzel bir özet.
Eğer kurumunuzda yenilikçiliği artırmak istiyorsanız, dünyanın 3. Quadrantta bulunan yani “işbirlikçi” organizasyonlara doğru yol aldığını bilmenizde fayda var.
Bunu sağlayabilmek için yönetim kademelerinin ciddi bir düşünsel dönüşümden geçmesi esastır.
Y kuşağı öğrenmeye ve gelişmeye açık. Oysa başarısını kanıtladığını düşünen, bildiğinin üzerine bilgi koymakta zorlanan, gerektiğinde bildiğini unutup yerine yenisini koyamayan ve kalıpları yıkamayan yönetimlerin öğrenmeye ve gelişmeye açık olması gerekiyor.
Bu yıl Pensilvanya’da Harvard’ın “Finding Your True North” isimli programını öğrenme fırsatım oldu. Hepinize öneririm.
Önce Bill George’un aynı isimli kitabını okumanızı öneririm.
Daha sonra bu ekibin çalışmasının tüm yönetim kadrolarına uygulanması için ihtiyacın farkedilmesi ve uygulanması şirketlerde ihtiyaç duyulan dönüşümü ve gelişimi/büyümeyi hızlandıracaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder