Yan tarafta yer alan resim Cengiz Çatalkaya’nın bloğundan almış olduğum bir resim.
2012’deki İK eğilimlerini gayet güzel bir şekilde özetlemiş olan resmi ilk gördüğümde sizinle paylaşmadan geçmek istemedim.
Özellikle yetenek yönetimi kısmında bahsedilen Y kuşağı oldukça dikkatimi çekti çünkü son birkaç gündür tesadüfen de olsa hep Y kuşağını ilgilendiren yazılar makaleler vb. ile karşılaştım.
Ancak son okuduğum twitter cümlesinin beni bu yazımı yazmaya itelediğini belirtmek istiyorum:
“Bu memlekette işsizlik yok!!! Sadece iş beğenmeyen, sözüne sadık olmayan, sorumsuz bir Y kuşağı problemi var…”
Amerika’da yapılan bir araştırma sonucu Y kuşağının %37’si işsiz, çalışan her 10 kişiden 6’sı da mutlaka iş değiştirmiş.
TÜİK’in Eylül 2011 verilerine göre de Türkiye’de genç nüfustaki (genç nüfus 15 – 24 yaş grubundaki nüfus olarak kabul edilmiş) işsizlik oranı %17,3.
Her ne kadar ABD’nin verileri ile karşılaştırdığımızda ülke olarak daha iç açıcı bir sonuç elde etmiş olsak da bahsetmek istediğim nokta biraz daha farklı:
Yüzdelik dilim içerisinde yer alan genç nüfus yani Y kuşağı, iş arayıp işsiz kalanlardan mı yoksa iş beğenmediği için işsiz kalanlardan mı?
Şimdi aslında Y kuşağından bahsederken geniş bir aralığa (1977 – 1994) hitap ediyoruz.
Keskin çizgiler ile sınırları çizmek doğru olmasa da, bir Y kuşağı mensubu olarak para kaygısından ziyade kariyer kaygısı içerisinde yoğunlaştığımızı, başarılı bir kariyerin maddi düşüncelerden daha değerli bir kavram olduğunu dile getirmek istiyorum.
Bu nedenle iş ararken / iş yaparken ister istemez diğer kuşaklara (hatta kendi içimizde birbirimize bile) biraz daha “ukala” gelebiliyoruz .
Giriş paragrafında bahsetmiş olduğum tweetin de bu düşünce ile yazıldığı kanısındayım.
Y kuşağı hayalleri ile gerçek dünyasının birebir eşleştiği bir çalışma ortamında sonsuz sadakat gösterebilecek bir kuşak.
Fakat yapmak istemediği bir görev tanımına sahip ise, çalışma atmosferi ile uyumlu değil ise “idare ederim” mantığında davranış sergileyecek bir yapıya sahip değil.
Bu nedenle sadakati düşük olarak görülebilen bir nesil. Ayrıca Y kuşağının tatmin düzeyleri de oldukça yüksek.
Bu hem kendilerine hem de çevrelerine dezavantaj yaratabilse de geleceğin taze çalışanlarını yönetmek adına yöneticilere bu konuda büyük bir pay düşmekte.
Bence Y kuşağına karşı biraz daha özverili ve yüksek empati ile yaklaşmak bu kuşak karmaşasını tatlıya bağlayacaktır .
Son söz olarak sizlerle Cengiz Çatalkaya’nın “X,Y,Z Kuşakları ve Kuşak Savaşları” isimli yazısını da paylaşmak istiyorum. Benim fikrimi sorarsanız başarılı bir kaynak olmuş.
Bol “değer”li günler
Merve
http://hroad.wordpress.com/2012/01/13/y-kusaginda-farkedilmeyen-denklem/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder