Popüler Yayınlar

5 Mayıs 2013 Pazar

Eyalet sistemi Osmanlı'yı nasıl yıktı?


1 Mayıs 2013


Bugünlerde Türk siyaseti çok önemli kavramlar, süreçler ve konularla hayli meşgul görünüyor.
Yerel yönetimlerle ilgilenen birisi olarak, özellikle yerel yönetim, adem-i merkeziyet, demokratik özerklik, bölge yönetimi, federal sistem ve son olarak “eyalet yönetimi” konuları, fazlasıyla “algıda seçicilik” oluşturuyor ve bir biçimde ilgileniyorum. Güneydoğu sorunu, etnisite sorunsalı, “barış/çözüm süreçleri” gibi bir yığın sorun eşliğinde, yerel yönetim ve bölge yönetimi tartışmaları da sık sık gündeme geliyor. 

Hatta Başbakan Erdoğan katıldığı bir TV programında “eyalet yönetimi”nden söz ederken “Osmanlı'da Lazistan ve Kürdistan vardı.” dedi. Bu söylem eyalet tartışmalarını yeniden alevlendirdi. 

Acaba Osmanlı sözü edilen eyaletlerle mi Osmanlı'ydı? 1299'dan 1922'ye kadar Osmanlı'yı ayakta tutan, bu eyalet sistemi miydi? Yoksa sözü edilen eyalet sistemi kendine özgü koşullarda var olmuş; 

Osmanlı'nın yükselişinde işlevsel haldeyken, Osmanlı'nın çöküşünde rol oynayan en başat faktörlerden birisi mi olmuştu? Bu sorunun cevabını ararken biraz tarihte yolculuk yapmak gerekiyor.

Mısır, Habeş, Bağdat, Basra, Yemen, Tunus, Cezayir, Trablus, Rumeli, Budin, Anadolu, Karaman, Dulkadir, Sivas, Erzurum, Diyarbakır, Halep, Şam gibi eyaletlerin bir kısmından yıllık vergi alınırken, bir kısmında da dirlik (zeamet) sistemi uygulanırdı.  


Osmanlı'nın kuruluş, yükseliş ve duraklama yıllarında etkili olan eyalet sistemi, 1700'lü yıllardan itibaren çözülmeye başlamış ve bozulan ordu ile birlikte Osmanlı'nın çöküşünü hızlandırmıştır. 

Osmanlı, sistem olarak bu yıllardan itibaren hem orduyla büyük sorunlar yaşamaya başlamış (aslında Genç Osman'dan itibaren-1618), hem de eyalet yönetimlerinin başında olan ayanlarla sıkıntılar artmaya başlamıştır. 

Bu arada Rusya ile yaklaşık iki yüzyıl sürecek bir savaş başlamıştır. Çeşitli aralıklarla, bu savaş hem Balkan hem de Doğu cephesinde devam etmiştir. 

Dolayısıyla Yeniçeri ve ayan sorunlarıyla birlikte diğer ülkelerle savaşan Osmanlı bir türlü ne merkezi ne de eyaletleri kontrol edebilmiştir. Osmanlı'nın küçülmeye başladığı bu süreçte, “Osmanlı'yı eyaletler yıkmıştır.” demek hiç de yanlış olmayacaktır.

Özellikle Tepedelenli Ali Paşa (Arnavutluk) ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa (Mısır), 1800'lü yıllarda Osmanlı'nın deyim yerindeyse iflahını kesmiştir. 


Tepedelenli ile diğer ayanlar Balkanlar'da Osmanlı'yı fena hırpalamıştır. Üçüncü Selim'in ölümü de ayanlarla yeniçerinin işbirliği sonucudur. 

Tahta geçen II. Mahmut (Yeniçeri Ocağı'nın varlığına da son vermiştir) ayanların çoğunu ortadan kaldırıp yerine resmi görevliler atasa da özellikle Kavalalı Mehmet Ali Paşa ile baş edememiştir. 

Fransızların yardımıyla güçlenen Kavalalı, Osmanlı'ya isyan etmiş ve çok başarılı olmuştur. Konya ovasında Sadrazam'ın ordusunu yenen Kavalalı'nın ordusu Kütahya'ya kadar gelmiştir. 

Ne hazindir ki, Rusya'yla savaşan Osmanlı, Kavalalı'ya karşı Rusya'dan yardım istemiş ve Kavalalı ile Kütahya'da anlaşmak zorunda kalmıştır. 

1839'da Kavalalı'nın ordusu Nizip'te Osmanlı ordusuna öldürücü darbeyi vurmuştur. Kavalalı'nın işini Abdülmecid döneminde Avrupa devletleri bitirebilmiştir. Çünkü, Kavalalı'nın güçlenmesi çıkarlarına aykırıydı.

Osmanlı hem Balkanlar'daki hem de Mısır'daki eyalet yöneticileriyle uğraşırken Rumlar ve Sırplar bağımsızlığını ilan etmiştir. 


Bu tarihten itibaren Osmanlı'da merkez hızla çökerken 1839'dan itibaren Osmanlı yoğun bir biçimde Avrupa etkisine girmiş ve Osmanlı yönetimi “elçilikler”in baskısından kurtulamamıştır. 

1839 sonrası yerel yönetimlerin temelini atan Osmanlı yönetimi, 1860'lı yıllardan itibaren eyalet sistemini terk ederek “vilayet sistemi” için nizamnameler çıkarmaya başlamıştır. İlk başarılı uygulama da Tuna vilayetinde Mithat Paşa ile gerçekleşmiştir.

Balkanlar 1830'lu yıllardan itibaren elden çıkmaya başlamış ve ‘93 Harbi (1877-1878) Osmanlı'nın Balkanlar'ı tamamen kaybettiği bir savaş olmuştur. Bundan sonra da II. Abdülhamit'in başarılı siyasetine rağmen Osmanlı dikiş tutturamamıştır. 


Merkez gücünü kaybedince, çevre kendi güçlerini üretmiş ve Osmanlı yönetimi çevredeki bu güçleri denetleyememiştir. İttihatçılar içinde Prens Sabahattin, eyaletçi bir yaklaşımla adem-i merkeziyet düşüncesini savunmuştur. Ancak, Avrupa'nın uluslaşma süreci gölgesinde bu yaklaşım ütopik kalmıştır.

Aralık 2012'de büyükşehir belediyeleriyle ilgili çıkarılan 6360 sayılı yasa, gereksiz bir biçimde mülki sınırlarla belediye sınırlarını eşitledi ve bir biçimde bölge yönetimini çağrıştıran bir yapı ortaya çıktı. 


Barış süreci inşallah Türkiye'nin birliğine, dirliğine ve halkın beklentilerine uygun bir biçimde sonuçlanır. Bu süreç, bir umut sürecidir. Bütün soru işaretlerine karşın, umutlu olmak zorundayız. 

Ancak, nüfusun büyük çoğunluğunun yoksulluk sınırında olduğu, demokrasi kültürünün son derece yetersiz olduğu bir ülkede “eyalet yönetimi”nden söz etmek çok büyük riskler taşıyor. 

Vilayet sistemi yani mülki idare sistemi zayıflatılmamalıdır. Yerel yönetimler güçlendirilmelidir. Ancak, mülki idare birimleri de güçlü bir “denge mekanizması” olarak korunmalıdırlar. “Osmanlı'da eyalet vardı” önermesi ile yola çıkmak, çok yanlış yerlere götürür.


Prof. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR
Selçuk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Kamu Yönetimi Bölümü, Kentleşme ve Çevre Sorunları Anabilim Dalı

2 yorum:

  1. Osmanli bir ummetti eceli geldi mevta oldu, ama mevta olmasini cabuklastiran eyalet sistemi degil bilakis 19 yy'dan itibaren Fransiz Devrimi yan urunu Hayali Ulus'a dayali HerkeseYekYasal devlet ideolojisidir. Ama HerkeseYekYasalcilar zevahiri kurtarmak (salvare apparentias) HerkeseYekYasa zulmunu surdurebilmek icin yeniden tarih yazmaktan kacinmazlar.

    YanıtlaSil
  2. Bir baska deyisle Osmanlilar eyalet sistemleriyle genisleyip 500 yil saltanat surduler, HerkeseYekYasalci HayaliUlusDevletciler Fransizlardan bulasma ideolojileriyle 100 yilda Osmanlilarin Eyalet sistemlerinin anasini bellediler. Simdi PKK'ya "Hadi silahlarinizi alin Eyaletinize gidin!" diyorlar, halbuki Osmanli olsa Barbaros'a "Eyaletinizi bize katin sizi Kaptan-i Derya yapalim!" derdi.

    YanıtlaSil