EMEL TEMİZAY
Sayı: 106 | 11 Nisan 2013
Kavl-i leyyin (yumuşak söz) sadece hitabet sanatıyla
ilgilenenleri değil, herkesi ilgilendiriyor. Muhabbetlerinde nezakete
dikkat edenler, muhataplarına aslında en güzel ikramı sunmuş oluyor.
Asr-ı Saadet’te bir gün ezan okunurken
bir grup çocuk ezanı hafife alıp müezzinle dalga geçer. Peygamber
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) çocukları yanına çağırır ve
ezanla kimin dalga geçtiğini sorar.
Hepsi içlerinden birini gösterir.
Peygamberimiz, Mahzûre isimli küçüğe dönüp sesinin ne kadar güzel
olduğunu söyler. Daha sonra ondan ezan okumasını ister.
Okumayı bilmeyen
çocuk, mahcup olur. Resûlullah, tebessüm edip önce kendisi ezan okur
sonra ona dönerek, “Hadi, tekrar et!” buyurur.
Ebû Mahzûre (ra) ezanı
okuduktan sonra Allah’ın Resûlü ona bir kese para verir. Kendisinin
cezalandırılacağını bekleyen küçük, böylesi bir mükâfatla karşılaşmanın
şokunu üzerinden atamadan Efendimiz mübarek elini onun alnına koyar,
diğer elini göğsüne getirip, “Allah seni mübarek kılsın, Allah sana
bereket yağdırsın.” diyerek dua eder.
Çocuk o ana kadar ürküp korktuğu
Kâinat’ın Sultanı’na sevgi duymaya başlar. Efendimiz’e “Beni Mekke’ye
müezzin olarak tayin eder misiniz?” diye sorar. Nebiler Serveri de
tebessüm ederek onun bu isteğini kabul eder.
Paylaştığımız kıssa, Efendimiz’in (sallallahu aleyhi
ve sellem) ‘kavl-i leyyin’ yani yumuşak ve nazik üslubunu en iyi
anlatan örneklerden sadece biri.
Anlıyoruz ki insanlarla iletişime
geçerken ne söylendiği kadar nasıl söylendiği de önemli. Her ortamda
yumuşak bir dil, sert olandan daha hoş gelir muhataplarımıza.
Bazen
ufacık bir sözle karşımızdakinin kalbini kırarken tatlı bir ifadeyle
gönüllere taht kurabiliriz. Nezaketin zirvesinde duran Peygamberimiz’in
bu hasleti, ayette şöyle ifade ediliyor: “İnsanlara nazik davranman da
Allah’ın merhametinin eseridir. Eğer katı yürekli, kaba biri olsaydın
insanlar senin çevrenden dağılırlardı.” (Al-i İmran, 3/25).
Nebiler
Serveri, bir hadisinde, nazik ve tatlı dilli olanın cennetlik olacağını
müjdeliyor: “Allah sert davranışa vermediğini yumuşaklığa verir.”
(Müsned, İmam Ahmed)
Resûlullah’ın biz ümmetine tavsiye ettiği kavl-i
leyyine, Taha Sûresi’nde yer veriliyor. Allahu Teala azgınlıkta haddi
aşan Firavun’a Hz. Musa ile Hz. Harun’u (as) hak dine davet için
görevlendirdiğinde, “Firavun’a gidin, zira o iyice azdı. Ona tatlı,
yumuşak bir tarzda hitab edin.
Olur ki aklını başına alır yahut hiç
değilse çekinir.” (Taha, 43-44) buyuruyor. Tefsir Profesörü Suat
Yıldırım, ayeti, “Ayetteki tebliğden maksat, muhatabı doğru yola
getirmektir, yoksa bir güç ve hitabet gösterisi değildir.
Karşıdaki
insan güçlü bir hükümdar olunca, sert bir tavırla öğüt vermeye karşı
kibirlenir. Muhatabın faydasını gözetmek, hidayetini kolaylaştırmak için
Rabb’imiz bize kavl-i leyyin yani tatlı dil kullanmayı emrediyor.”
şeklinde yorumluyor. Yıldırım, ayetten yola çıkarak, muhatabımıza
inanmaması halinde karşılaşacağı cezayı, onun kibrine dokunmamak için,
dolaylı bir üslupla bildirmemiz gerektiğini aktarıyor.
Çünkü tatlı söz, gurura dokunmuyor ve azgınlığı
kabartmıyor. Yıldırım’a göre bu ayetle Müslümanlara bir strateji
gösteriliyor.
Nitekim Hz. Musa (as) da Yaradan’ın bu emri üzerine
Firavun’a karşı daima nazik bir şekilde hitap ediyor.
Yumuşak üslup, sadece konuşmalarımızı değil beden
dilimizi de kapsıyor. Çünkü davranışlarımızla da insanlara mesajlar
veriyoruz.
Diksiyon ve hitabet eğitmeni Tufan Yakar’a göre ses ve beden
ayrılmaz iki enstrümandır ve asıl güzellik kişinin dilinde,
söylemlerinde ve tavırlarındadır. Öyle ki güler yüz ve tatlı bir çift
söz, her insan üzerinde müspet bir tesir bırakıyor.
Prof. Dr. Suat Yıldırım, Peygamberimiz’in bu
düsturuyla ilgili başka bir noktaya dikkatlerimizi çekiyor.
Yıldırım’a
göre, bazen bizi üzen ve kızdıran bir durum karşısında hiçbir şey
söylemeksizin öfkemizi yutmak da kavl-i leyyin. Allahu Teala,
“Öfkelerini yutan ve insanların kusurlarını bağışlayanları över.” (Al-i
İmran, 134) ayetiyle kullarından böyle davranmalarını istiyor.
Efendimiz
de “İnsanın yuttuğu şeyler arasında, yudumladığı öfke kadar Allah
katında sevap kazandıran hiçbir şey yoktur.” (İbn Mace ve İmam Ahmed)
buyuruyor.
Çocuklara kavl-i leyyin aşılanmalı
Kişinin nazik bir üsluba sahip olması karakteri
kadar yetiştirilme tarzına da bağlı. Çünkü çocuk, anne-babasını rol
model alarak hayata adım atıyor.
Ebeveynlerin özellikle gelişim
çağındaki çocuklarına karşı konuşma ve tavırlarına özen göstermeleri
gerekiyor. Ailelerin çocuklarıyla iletişime geçerken yumuşak olmalarını
tavsiye eden Psikolog Yasemin Eyüpoğlu’na göre temel sorun muhataba göre
hangi ifadeyi kullanacağını kestirememek.
Nitekim Eyüpoğlu’nun
danışanları arasında çocuklarıyla sorun yaşayanlar; sert, kuralcı,
hoşgörüsüz olan ve kavl-i leyyin hassasiyeti taşımayan anne-babalar. Bu
sebeple o, ailelere öncelikle üsluplarını yumuşatmaları tavsiyesinde
bulunuyor.
Nezaketin hakim olmadığı bir iletişim tarzı eşler
arası ilişkiyi de olumsuz etkiliyor. Eyüpoğlu, evli bir danışanın eşiyle
yaşadığı olayı bizimle paylaşıyor:
“Eşinin kendisiyle ilgilenmediğini
söyleyen kadın danışanım, kocasıyla diyaloğa geçtiğinde ‘İşine daha çok
vakit ayırıyorsun, hep maç izliyorsun, annenle benden daha çok
konuşuyorsun.’ şeklinde ifadeler kullanıyordu. Yani hep karşı tarafı
suçlayıcı ve eleştirel bir üslup takınıyordu. Bu durum karşısında eşi
hep savunmaya geçiyordu. Haliyle sürekli kavga ediyor ve birbirlerinin
kalplerini kırıyorlardı. Benim kavl-i leyyin tavsiyemin ardından
ilişkileri düzeldi.”
e.temizay@zaman.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder