Bu kitapta keramet var!
14 Nisan 2013
AYŞE ALTUNKÖPRÜ
Yüzyıllardır yıpransa da değişmeyen bir kurumdur evlilik.
Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın çıkardığı ‘Aile Tarihinden Belgeler’
kitabı, Anadolu topraklarının 4 bin yıllık evlilik tarihini ele alıyor.
Sümerlerden Bizans’a, Osmanlıdan Cumhuriyete…
Mahallenin delikanlısı babaysa Yeşilçam artistlerine taş çıkartıyordur o vakitler. Siyah beyaz, kenarları yıpranmış düğün fotoğraflarına bakılır defalarca. Kimi zaman sandıktan naftalin kokulu gelinlik çıkarılır. Evin kızı, annesinin gelinliğini dener, genelde dar gelir. Anne tığ gibi gelin olduğunu, kızı da yıllarca bekleye bekleye çektiğini iddia eder. Tatlı tatlı atışır ana-kız. Sonra anne burun kıvırarak, “Eskilerin evliliği böyle miydi?” der, kınar yeni evlilikleri. Öyledir, evlerimizde bitmez düğün hikâyeleri…
Duygusallığı ve nostaljiyi bir kenara bırakırsak, evliliğin bütün dünyada evrensel bir kabul olduğunu söyleyebiliriz. Meşruiyeti ve mahremiyeti içine alan, sırların kapısı olan güzide bir kurumdur. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı Aile ve Toplum Hizmetler Genel Müdürlüğü, bu konuda güzel bir esere imza atmış. Anadolu topraklarındaki yaklaşık 4 bin yıllık zamana tanıklık eden evlilik tarihini, belgelerle ortaya koymuş.
‘Aile Tarihinden Belgeler/Documents Related to Family History’ isimli eser, M.Ö. 1900’lü yıllardan Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar evlilik tarihinde yolculuğa çıkarıyor. Sümerler, Asurlular ve Babiller kil tablet ve mühürleriyle, Bizanslılar yüzükleri ve karı-koca betimlemeli metal paralarıyla, Osmanlı hanedan evlilikleriyle, Türkiye Cumhuriyeti nikâh cüzdanı, evlilik başvurusu ve doğum belgeleriyle Anadolu’da yaşayış sırasına göre kitapta yerini alıyor.
Aile arşivleri ve müzeler tarandı
Eser için yapılan hummalı çalışmaysa takdire şayan. Nerelerden yararlanılmamış ki: İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Çorum ve Sivas Arkeoloji Müzeleri, Osmanlı Devlet Arşivleri, Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, İstanbul Müftülüğü, 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi, İstanbul Latin Kilisesi, Kınalıada Rum Kilisesi… Her yerden belge, bilgi toplanmış. Tarih sırasına göre sözlü görüşmeler ve resmi yazışmalar yapılmış. Kil tabletler, sikke ve diğer materyalin görüntüleri tespit edilip fotoğraflanmış.
Sahaf ve antikacı koleksiyonları tarayarak özel bir koleksiyon oluşturan Dursun Ayan, belgeler kısmında çalışmanın bel kemiği olmuş. Bu belgelerden 40 panoluk bir sergi de hazırlanmış. Belgeler aile tarihinde evlilik, boşanma, doğum, ölüm gibi kronolojik sıraya göre ayarlanmış. Kitabın ve serginin içeriğiyle bilgilendirme kısmı Türkçe ve İngilizce. Kitabın sunuşunu da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin yazmış.
Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürü Ömer Bozoğlu, “Hem Türkiye’den hem yurtdışından dostlarımızın bu ilgisi ve samimiyeti, çalışmayı zenginleştirdiği gibi kapsamını da genişletti. Özellikle Rum, Ermeni ve Yahudi komşularımızın bu konudaki samimiyeti de dikkate değerdi.” diyor. Çalışma için aile arşivini açanlara teşekkür eden Bozoğlu, “Çok emek verildi ama bu tarihi belgeleri Aile Bakanlığı bünyesinde bir araya getirmek güzel oldu.” ifadelerini kullanıyor.
Evlilik sözleşmesi Asurlularda da vardı
Aile tarihindeki belgeler oldukça dikkat çekici. Mesela M.S. 15. yüzyılda kadının çeyizinin bir boşanma durumunda teminat altına alınmasıyla M.Ö. 20. yüzyılda Asurlu bir kadının çeyizinin teminat altına alınması neredeyse aynı. 3500 yıllık bir zaman aralığında bazı kuralların aynen devam etmesi, hukuki uygulamalarla sosyolojik uygulamaların çoğu zaman paralel gittiğini gösteriyor.
Üç ya da dört bin yıl öncesinden kalma kil tabletler, kadın ve erkek arasındaki evlilik sözleşmeleri bugünün ‘mal ayrılığı ilkesine dayalı evlilik’ olgusuna işaret ediyor. Bir Hitit seramiğindeki yüz görümlüğü betimlemesi bugünün evlilik geleneğini yansıtıyor. Bizans paralarındaki betimlemelerse üç olguyu vurguluyor: Karı-koca birlikteliği (aile), yönetim (devlet) ve dini semboller (Tanrı).
Osmanlı kadını, kocasını mahkemeye veriyordu
13. yüzyıl Uygur-Türk belgeleri nikâhın vergilendirildiğini, vasiyetin resmi olarak tanındığını gösteriyor. Yani resmi nikâhı, Asya Türk devlet geleneğinde de buluyoruz. İslam’dan sonra, Selçuklu ve Osmanlı’daysa nikâh, mihir-i muaccel, mihir-i müeccel, boşanma, iddet süresi, nafaka, velayet, vesayet, fıkıh, kadı, mahkeme gibi büyük bir bilgi ve uygulama birikimi kendini gösteriyor.
Kocanın kadını kolayca boşadığı, kadının söz hakkı olmadığı söylentisi de belgelerle çürütülüyor. Birçok Osmanlı kadınının kocalarından şikâyetleri ve boşanma talepleri de kitapta mevcut. Hatta erken yaşta evliliğin önüne geçilmesi, frengi hastalığının yayılmaması için uyarı belgeleri bile var. Hukuk-ı Aile Kararnamesi’deki mahkemeden izinname almadan dinî nikâh kıyılmamasıyla ilgili hükümler de dikkat çekiyor.
Evlilik cüzdanı Arapça, bilgiler Latince
Türkiye Cumhuriyeti dönemi aile belgeleri Osmanlı’yla benzerlik gösterse de büyük dönüşümü gözler önüne seriyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında evlenenlerin şahit ve mihir miktarının belirtilmesi, evlenme cüzdanının verilmesi Adliye Vekâleti’nin (Adalet Bakanlığı) görevi.
İlginç olansa evlenme cüzdanlarının Harf Devrimi’nden sonra bir süre Arap harfleriyle basılı olması, bilgilerin Latin harflerle doldurulması. Sonraki yıllarda evlenme cüzdanları Maliye Vekâleti tarafından verilmeye başlanıyor. Cumhuriyet döneminde Musevi, Ortodoks-Rum, Ermeni Gregoryen ve Latin Katolik cemaatler dinî nikâh işlemlerine devam etmiş ancak, Medeni Yasa gereği resmi nikâh onlar için de zorunlu olmuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder