20 Nisan 2013
NAZIF ÖZASLAN - FATIH ÜNIVERSITESI
Mart ayının sonunda edebiyat dünyasında yeri doldurulamayacak bir
boşluk bırakıp giden Chinua Acebe, şu anda 50'den fazla dilde 12
milyondan fazla basılmış kitabıyla yaşıyor.
Böyle bir Afrikalı efsanenin cenazesini kaldırmak, ona yakışır bir tören yapmak, elbette kolay değil. Şu an Achebe için birçok devlet adamı, birçok kuruluş, taziye mesajı yayınlamakta.
Bu taziyeler Achebe'nin farklı toplumlar için ne ifade ettiğini göstermesi bakımından önemlidir: Afrika'nın en büyük edebiyat ihracatçısı, Afrika edebiyatının efsanesi, şeref pınarı, Nijerya'nın sosyal şuuru, nadir çıkacak bir yurtsever, mütevazılığın ta kendisi, alçakgönüllü bir yurtseverin yeri doldurulamayacak kaybı vs..
Afrika kıtası bu edebiyat devine çok şey borçludur. Çünkü Chinua Achebe kitaplarıyla Afrika'nın emperyalist Batılılar tarafından tahrif edilen, alçaltılan imajını yeniden kurmuş, Afrikalılara kültürel miraslarının önemini, itibarlarını hatırlatmıştır.
Nelson Mandela, Achebe hakkında, “Onun kitaplarının dostluğuyla hapishane duvarları yıkıldı.” demiştir. Chinua Achebe, Afrika edebiyatının babası olarak kabul edilmesinin yanında 20. yüzyılın dünya edebiyatının da en önemli yazarlarından biridir.
İngiliz sömürgesindeki Nijerya'nın doğusundaki İgboland'da 1930'da Anglikan misyonerlerince Hıristiyanlaştırılmış bir anne-babanın çocuğu olarak dünyaya gelir Achebe. Eğitimini İngilizce alır ve birkaç sınıfı bir senede atlayacak kadar zekidir.
Achebe, Batılı tarzda eğitim almasının yanında, kendi İgbo kültürünün sözlü geleneğinden beslenmeyi de ihmal etmez. Misyonerlerin açtığı okulunun kütüphanesindeki Batı klasiklerini okur.
Batılı tarzda yetişir ve beyazların romanlarını okurken kendi ifadesiyle Afrikalılara karşı beyaz adamın tarafını tutar o yıllarda.
Daha sonra İbadan Üniversitesi'nde tıp fakültesinde başlayan eğitimini edebiyatta devam ettirir. Üniversite yıllarında, Joyce Cary'nin Bay Johnson ve Joseph Conrad'ın Karanlığın Yüreği gibi Batı romanında çizilen Afrika imajından rahatsızlık duyar.
Bu romanlarda Afrika olumsuz her şeyi temsil eder: Afrika “ ışık geçirmez bir karanlık”, Kongo nehri “ …kafasını denize sokmuş, kuyruğunu kıtanın en ücra köşelerinde kaybetmiş, koskoca bir kıtada kıvrıla kıvrıla uzanan, muazzam bir yılan”,.., bu nehirde seyahat sanki dünyanın başlangıcına geri dönmek, Afrikalılar ise nehrin kıyısında ara sıra görülen ellerini histerik bir şekilde çırpıp, zıp zıp zıplayan, hırıltımsı seslerle iletişim kuran vahşi hayvan benzeri yaratıklar…” Roman kahramanı Kurtz ise, “elinde Avrupa'nın medeniyet meşalesi, Afrika'nın ışık geçirmeyen vahşi karanlığına, onu aydınlatmak için dalmakta”.
Achebe bu romanları okuyunca, Afrika'nın, Avrupa'nın antitezi olarak yansıtıldığını fark eder ve bu kitaplara savaş açar. Achebe, Ruhum Yeniden Doğacak'ı 1958 yılında yazar.
Bu romanla Achebe, Afrika edebiyatının babası kabul edilir. Bir bakıma Achebe'nin kelimeleri de sömürgeci beyaz adamın karanlık yüreğinden geçecek tank olur.
Yazarın bu kültür savaşında silahı, kalemi ve kâğıdıdır. Onun cümleleri harp düzeni almışlardı Joseph Conrad'ın Karanlığın Yüreği'ne karşı.
Achebe'yi farklı kılan, yazdığı romanları İngilizce kaleme almasıydı. Birçok tartışmaya rağmen, Achebe'nin Batı dünyasında kabul görmesini ve dünyaca tanınmasını sağlamıştır.
BEYAZ ADAM’LA KARŞILAŞMALAR
Achebe, Afrika'yı Afrika'nın içinden çıkmış birisi olarak tasvir etmiştir. Yazar, romanın ilk bölümlerinde İgbo köyündeki gelenekleri, törenleri, aile yapısını, İgbo kültür ve inançlarını, eleştirilecek yanlarını da saklamadan, kendi gerçekliği içinde bir belgesel niteliği taşıyan roman tadında anlatır.
“Afrikalılar medeniyet kelimesini ilk defa Avrupalılardan duymadı.” diyen Achebe, sömürgeci zihniyete meydan okumakta ve Batı'nın Afrika'yı anlatan yazarlarına Afrika'nın da kendine özgü bir medeniyetinin var olduğunu haykırmaktadır.
Yazar, kitabın son bölümlerinde, beyaz adamın, yani misyonerlerin, İgbo köyüne gelişini, oraya yerleşmesi, kiliselerini kurup, önce toplumdaki zayıflardan ve dışlanmışlardan başlayarak, halkı Hıristiyanlaştırmalarını, böylelikle buradaki düzenin, insanlar arasındaki birlik ve beraberliğin günbegün paramparça yok olmasını ve bu durum karşısında roman'ın asıl kahramanı Okonkwo'nun beyaz adama karşı giriştiği soylu isyanını anlatır.
Roman, Okonkwo'nun acıklı ama muhteşem yenilgisiyle son bulur. Beyaz adamın gelişiyle artık her şey paramparça olup dağılmıştır ve Okonkwo yenilmiştir.
Ama Achebe bu romanı yazarak, Okonkwo'nun öcünü almaktadır beyaz adamdan. Roman teknik olarak bir Avrupa ürünüdür. Achebe, Avrupa'nın silahıyla Avrupalı yazarlara savaş açmıştır ve belki de bu yüzden, 50 dilden fazla dile çevrilen ve 12 milyondan fazla satan 2008'de baskısının 50. yılı münasebetiyle dünya çapında adına sempozyum düzenlenen Things Fall Apart'a Nobel Edebiyat Ödülü çok görülmüştür.
Achebe, 23 Mart'ta fani dünyadan göçtü. Ama Achebe şu an 50'den fazla dilde milyonlarca kitapla milyonlarca okurun kalbinde, liselerin, üniversitelerin müfredatında capcanlı yaşıyor ve koruyucu kanatlarını Afrika'nın edebiyat göklerine germiş soylu bir kartal olarak bütün Afrika'ya sadece bayrak bağımsızlığı değil, kültürel hegemonyaya karşı da özgürlük ilham ediyor.
http://www.zaman.com.tr/yorum_chinua-achebe-afrikanin-soylu-isyani_2080505.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder