Devletin ideolojisi ya yoktur denilmeli yahut da demokratik hukuk devleti ilkesi korunarak millete hizmet etmelidir denilmeli; aslında devletin bir ideolojisi yoktur denmesine taraftarım ama mutlaka devlete bir ideoloji belirlenecekse bence sadece şu olmalıdır: Demokratik hukuk devleti ilkesi korunarak millete hizmet.
Bizde devletin ideolojisi vardır ve Kemalizmdir, Atatürkçülüktür veya bir başkası da İslamcılıktır, bir başksı Marksizmdir, Kominizmdir denildiği zaman mutlaka o ideolojiye inanç, vicdan ve fikir olarak katılmayan insanlarla -ki o insanlar da elbette millet içerisinde vardır- devlet veya devleti temsil eden kurumlar arasında kırılma meydana gelir.
Devleti bunun dışında mücerret bir
varlık olarak düşünmeyelim. Devlet mücerret bir varlık değil, bu kurumlar ve
kurallar çerçevesinde vardır. O kurumlar ve kurullar ve bunu yönetenler bir
takım sakatlıklar yapıyorlarsa devlet denildiği zaman o mücerret kavram değil
bunlar kasdediliyordur ve tenkit ona yöneliktir.
Bu tehdit ve tehlike meselesi istismara, kötüye kullanmaya ve belli bir kuruluşa yıkmaya, yok etmeye çok müsait kavramdır. Onun için böyle analizler yaparak mesela bağımsızlık savaşı verdiğimizde Türkiye neredeyse bugünkünün aynıydı, demek çok tartışma götürür bir şeydir.
Bu tehdit ve tehlike meselesi istismara, kötüye kullanmaya ve belli bir kuruluşa yıkmaya, yok etmeye çok müsait kavramdır. Onun için böyle analizler yaparak mesela bağımsızlık savaşı verdiğimizde Türkiye neredeyse bugünkünün aynıydı, demek çok tartışma götürür bir şeydir.
Objektif, elle tutulur bir
şekilde tehlikeden korunması lazımdır Türkiye'nin ve hangi özgürlükler
tanındığında o tehlike gerçekleşecekse o özgürlükler sadece sınırlanmalı veya
askıya alınmalıdır. O da fevkalade hallerle sınırlı olmalıdır. Bunun dışında
genel kural olarak "bugün Türkiye bir tehdit içerisindedir. Sevr
hortlatılmak isteniyor. O halde biz insan hak ve özgürlüklerini biraz askıya
alalım.
Önce ekmek, sonra din, önce ekmek sonra demokrasi" gibi bir
yaklaşımın çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. İnancı yaşama hürriyeti, insan
haklarına sahip diğer inanç sahiplerinin veya genel olarak insan haklarına
zarar vermeksizin azami ölçüde tanınırsa İslam manasında bir çatışma olmaz.
Bizim ülkemizde inancı yaşama hürriyeti Müslümanlar ve müslüman olmayanlar,
inancı olanlar veya olmayanlar o inançlarını yaşamayı, din hürriyetini talep
ediyorlar. Din hürriyetinde 4 unsur vardır: İnanma, ibadet, ifade, örgütlenme.
Bugün sadece müslümanlar değil, Türkiye'de yaşayan insanlar da bunları talep
ediyor. Bunlar çağdaş dünyaca kabul edilmiş evrensel demokratik hukuk devleti
ilkeleri çerçevesindedir; onlara karşı bir tehlike oluşturmadığı sürece de
İslam manasında din ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti manasında devlet arasında
bir problem yoktur.13
13 Bu bölüm, 9-11 Temmuz 1999 tarihinde yapılan II. Abant toplantısı müzakerelerinden alınmıştır.
http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/turkiyeveislam/0109.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder