29 Mart 2013
SAMET ALTINTAŞ - İSTANBUL
Risale-i Nur halkasının ilk kahramanlarından biri Zübeyir Gündüzalp.
İman hakikatlerini yaymadaki bitmek bilmeyen azmi nedeniyle ona
‘durdurulamayan kafa’ denir.
Vefatının 42. yıldönümünde Gündüzalp’i
gençlere verdiği tavsiyelerle analım istedik.
Hayatının son demlerinde rahatsızlığı gittikçe artar. Kendisini tedavi etmek isteyen doktorlara şu cevabı verir: “Ben Risale-i Nurlarla insanların ve İslamların imanını kurtarmaları için gece-gündüz çalışma diye bir kara sevda hastalığına tutulmuştum.
Sizin tıbbiyenizde, doktorluğunuzda ‘kara sevda’ hastalığının ilacı ve tedavisi var mıdır?” Nurlu halkanın ilklerinden Zübeyir Gündüzalp’tir bu dava adamı.
Bediüzzaman Said Nursî’nin hakkında “Ben Zübeyir’i 80 evliyaya değişmem.” dediği ve Nur hizmetlerindeki koşturmalarından dolayı ‘durdurulamayan kafa’dır o.
Gündüzalp, 1920 senesinde Konya’nın Ermenek kazasında dünyaya gelir. İlkokulu burada, ortaokul tahsilini ise Silifke’de tamamlayan Zübeyir abi, 1939’da memleketine döner.
Zübeyir Gündüzalp (elinde sepet olan), Bediüzzaman Said Nursi ile. |
Görüşme esnasında heyecandan titrer ve ağlamaya başlar. Bu hali gören Üstad, neden ağladığını sorar Zübeyir abiye. Ve onu alır bağrına basar.
Üstad, elini, yüzünü yıkaması için dışarı yollar. Tekrar içeri giren Zübeyir abi, ayrılık vakti gelince, Üstad’a hitaben: “Memuriyetten ayrılıp yanınızda hizmet etmek istiyorum.” der.
Bu sözden memnun olan Said Nursî, “Vazifene devam et. Konya’da daha çok hizmet edersin. İnşallah ileride alırım seni yanıma.” diye mukabelede bulunur.
İki sene sonra Risale-i Nur okuduğu ve yaydığı gerekçesiyle tevkif edilir ve Afyon’da Üstad’la altı ay beraber kalır. Üstad’a öyle bir bağlılığı vardır ki, hapis süresi dolduğunda yanlışlıkla serbest bırakıldığını söyleyip yeniden cezaevine girer.
Zübeyir Gündüzalp’in tutuklu bulunduğu Afyon Hapishanesi’nde Ağır Ceza Hakimliği’ne karşı verdiği müdafaa onun nasıl sarsılmaz bir imana sahip olduğunun misalidir.
Epey uzun olan müdafaa 15. Şua’da da yer alıyor: “Sorgu hâkimliğinde, ‘Sen Risale-i Nur’un talebesiymişsin.’ denildi.
Bediüzzaman Said Nursî gibi bir dâhînin şakirdi olmak liyakatini kendimde göremiyorum. Eğer kabul buyururlarsa, iftiharla ‘Evet, Risale-i Nur şakirdiyim.’ derim.
Risale-i Nur’un emsalsiz müellifi Üstadım Bediüzzaman Said Nursî, müteaddit defalar gizli düşmanları tarafından iftira edilerek mahkemeye verilmiş ve hepsinde de beraat etmiştir.
Risale-i Nur Külliyatı profesör ve İslâm âlimlerinden müteşekkil bir heyet tarafından satırı satırına tetkik edilerek bu eserlerin fevkalâde bir vukufiyetle telif edildiğini ve Kur’ân-ı Hakîm’in hakikî bir tefsiri olduğunu bildiren raporlar verilmiştir.
Hakikat böyleyken, yine neden mahkemeye veriliyor? Bu husustaki kat’î kanaatimi şu şekilde arz ediyorum: Risale-i Nur’u okuyan kimseler, bilhassa idrakli gençler, kuvvetli bir imana sahip oluyor, sarsılmaz ve fedakâr bir dindar, bir vatanperver oluyorlar.
Yıpranmaz bir imanın bulunduğu bir yere, menfî bir ideolojinin aşıladığı ahlâksızlık ve sefahet giremez. Bu sarsılmaz imana sahip olanlar çoğaldıkça masonluğun ve komünizmin dairesi asla genişleyemiyor.”
Zübeyir Gündüzalp’in 4 Nisan 1971 Pazar günü Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazı. |
M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “Zübeyir Ağabey’i tanımayı şeref kabul ederim.” dediği bu Nur kahramanı, 1971 yılında, 51 yaşında Hakk’ın rahmetine kavuşur.
Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Eyüp Sultan Mezarlığı’na defnedilir. Gündüzalp’in kendi notlarından derlediği kitapları da mevcut.
Zübeyir abi, Gençliğin El Kitabı’nda şu tavsiyelerde bulunuyor:
İnsan dikkate, tahlile ve muhakemeye alışmalıdır.Şuurlu çalışmalı ve düşünerek okunmalıdır. Böyle zihnî egzersizler, idmanlar, münazaralar yapmalı; zihni inkişaf ettirmeli, hafızayı kuvvetlendirmeli.
Her şeye el atan her şeyi terk eder.
Umumî bir göz gezdirmek, tembel ruhların usulüdür. Mütekamil ruhlar, zihinde tefekkürün muhtelif noktalarının damla damla takattur etmesine ve bal gibi süzülmesine imkan verirler.
Aklını çalıştırarak oku.
Az da olsa devamlı okumak...
Büyük zatların sözünde bazen 70 mana bulunur.
Kalemen, amelen, lisanen çalış.
İnsanın 40 yaşına kadar istidatları ve kabiliyetleri alışkanlık haline gelir.
Günlük içtimaî hadiselerle meşguliyet, kabiliyetlerin inkişafına manidir. Bu noktaya dikkat lazımdır. Zira bugün buna ‘genel kültür’ ism-i herzesi takılmış.
İnsan kalben ne düşünürse kendisi odur.
Tuğlaları üst üste koymak tekrar değil, tesistir.
Meşakkat bizim gıdamızdır.
İnsan yaşlandıkça enaniyet gençleşir; insan yaşlandıkça imtihan şiddetleşir.
Her hatayı yapabilirsin, fakat bir hatayı iki defa yapma.
Herkesin kaldıracağı şekilde konuş.
Sabır insana zehir gibi olur, fakat fıtrata yerleşince bal olur.
Evrad, hizmetin zevk ve tesirini çoğaltır.
Senin yolunda şöyle bir kuyu var diyen insan senin hayırhahındır.
Din ve dava kardeşlerinden gelen acı, tatlıdır; hakaret takdir, tokat şefkattir; tükürük misk ü amberdir. Bu da Nur-u Kur’an hizmetkârlığının şiarı ve şenidir.
http://www.zaman.com.tr/cuma_zubeyiri-80-evliyaya-degismem_2071349.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder