Popüler Yayınlar

29 Mart 2013 Cuma

KULİS İYİ MİDİR?

Süleyman Sargın


Günümüzde oldukça yaygın olan ve adına “kulis” denen bir görüşme tarzı var. Kur’an bu tarz konuşmaları “necvâ” kelimesiyle anlatır. 

Bu kelime kısaca fısıltı ve fiskos demektir. Bununla iki ya da daha fazla insanın kendi aralarında fısıldaşması, başkalarının duyamayacağı şekilde gizli ve alçak sesle konuşması ve birbirine bazı sırları açması kastedilir.

Peki, bu tarz görüşmeler mutlak manada kötü müdür? Tabii ki hayır. Kur’an-ı Kerim, “necvâ” tabiriyle dile getirilen fısıldaşmaları ve gizli konuşmaları mutlak surette yasaklamamıştır.

Ancak bu tarz görüşmeler bazı şartlara bağlanmıştır. Öncelikle şuna kat’i bir surette inanmak gerekir; göklerde ve yerde bulunan her şeyi, meydana gelen her hadiseyi Allah mutlaka bilir.

Bir araya gelip fısıldaşan, gizlice konuşan üç kişinin dördüncüleri muhakkak Allah’tır. Ve O, gerek bundan az gerekse daha çok sayıdaki insanın konuşmalarını da mutlaka görüp duyar. O halde mü’minler, bu hakikate bağlı olarak konuşup görüşmelidirler.

Kur’an’da daha sonra, Cenâb-ı Hak yasakladığı hâlde günah, zulüm ve Peygamber’e isyan hususunda kulis yapan ve Müslümanların aleyhinde fısıldaşan münafıklar kınanmıştır.

Kınanmakla kalmamış, onların ikiyüzlü oldukları, inanmadıkları şeyleri söyledikleri, iman esaslarıyla alay ettikleri ve bu fena tavırlarından, kötü davranışlarından dolayı cehenneme atılacakları belirtilmiştir. (Mücadile, 58/7-8)

Münafıklar karakter itibarıyla her zaman asıl duygu ve düşüncelerini gizler ve gerçekten inanıyorlarmış gibi davranırlar.

Onlar, konuşurken yalan söyler; bugün söz verdikleri bir konuda ertesi gün vefasızlık edip sözlerinden döner ve hemen her zaman en haince düşmanlık duygularını dostluk tavırları içinde icra ederler.

Münafık, sürekli şartlara göre hareket edip ikiyüzlü davranır. Müslümanlara karşı hep açık-kapalı kötülük düşünür.

Onlar hakkında içten içe kin, nefret ve düşmanlık hislerini besler ve türlü türlü komplolar planlar.
Zaman zaman farklı değerlere ve dinlere inanlarla gizli gizli bir araya gelerek Müslümanlar aleyhine çirkin çirkin oyunlar tezgâhlar.

İman hakikatlerinin tebliğine mani olmak, İslam’a yakınlaşmakta olanları çeşit çeşit hilelerle inananlardan uzaklaştırmak için yapmayacağı hile, oyun yoktur.

En fazla zevk aldığı iş, samimi Müslümanların aralarını bozmak, uhuvvetle kenetlenmiş kitlelerin içine fitne fesat yaymaktır.
      
Şer etrafında dönen kulisler

Müslümanlarla beraber olduğu anlarda onların hoşuna gidecek sözler söyler. Duygu ve düşüncelerini açıkça ifade etmez ve hep olduğundan farklı görünür.

Dışarıdan bakılınca inananlarla aynı duygu ve düşünceleri paylaşıyormuş gibi davranır münafık… Ancak kendi yandaşlarıyla baş başa kalınca gerçek yüzünü açığa vurur.

Allah’a isyan, düşmanlık, haksızlık, zulüm, başka Müslümanlara ve Allah Resûlü’ne karşı husûmet içeren sözler söyleyerek fısıldaşıp durur ve sadece şer etrafında dönen kulisler yapar.

Cenâb-ı Allah, münafığın bu kötü tabiatını ve genel tavrını anlattıktan sonra, aynı şekilde kötülük üzere fısıldaşmamaları hususunda mü’minleri ikaz etmiştir; “Ey iman edenler! Şayet siz gizlice konuşacak olursanız sakın günah, zulüm ve Peygamber’e isyan hususlarında kulis yapmayın. Bunu hayır ve takvâ hususunda yapın. Dirilip huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının.” (Mücadele, 58/9)

Demek ki, günaha girme, suç işleme ya da düşmanlık, haksızlık ve zulüm irtikâp etme gibi hususların konuşulduğu, bu türlü meseleler hakkında planların yapıldığı bir meclis mü’minlere göre değildir.

İnananlar ancak iyilik yapmak, salih ameller ortaya koymak ve dinin yasak ettiği şeylerden uzak durmak gibi meselelerde dar dairede istişareler yapabilirler.

Bu konular üzerine ve Müslümanların dertlerine çare olmaya matuf birkaç kişi özel olarak görüşebilirler. Bu görüşmelerin başından sonuna kadar da takva mülahazasına bağlı kalmaya çalışmalıdırlar.

Cenâb-ı Allah’ın her zaman onlarla beraber olduğunu hep hatırda tutmalıdırlar. Allah’ı görüyormuşçasına ya da en azından O’nun tarafından görülüyor olma duygusuyla hep temkinli konuşmalıdırlar.

Dolayısıyla, mü’minlerin gizli konuşmalarında suizanlara, gıybetlere, yalan ve iftiralara asla yer olmamalıdır. Onlar, sadece hayır düşüncesiyle bir araya gelmeli ve hayır hasenat hesabına kararlar almış olarak ayrılmalıdırlar.

İstişare edelim derken...

Nitekim Allah Teâlâ bir başka ayet-i kerimede “Onların kendi aralarında yaptıkları gizli görüşmelerin, fısıldaşmaların çoğunda hayır yoktur. Bu görüşmelerde hayır olması için onların muhtaçlara yardımı, güzel bir davranışı yahut dargın insanların arasını bulmayı gözetmeleri gerekir. Kim Allah’ın rızasını arzulayarak bunu yaparsa, Biz de ona çok büyük mükâfat veririz.” (Nisâ, 4/114) buyurmuştur.

Görüldüğü gibi gıybeti âdet haline getirenlerin, sürekli koğuculuk edenlerin, yalan ve iftiradan çekinmeyen kimselerin meclisi hayır adına kısırdır.

Bir araya gelen üç-beş kişinin konuşmalarında bir hayır olabilmesi için, gündemlerinde muhtaçların ihtiyaçlarını giderme, dertlilerin derdine derman olma, birilerine iyilik ve ihsanda bulunma ya da dargınların arasını bulma gibi maksatların olması şarttır.

İyi niyetli ve Hak adına bir araya gelip görüşmelerde bu ince çizgi korunamazsa, farkında olmadan istişare edelim derken gıybetlere girilebilir.

http://www.zaman.com.tr/suleyman-sargin/kulis-iyi-midir_2071359.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder