Tarihçe ve Tanım
Ordu kavramının Fransızca karşılığı olan militaire (İngilizce: military) etimolojik olarak Latince "askerlik ve savaşa dair" anlamına gelen militaris'e dayanmaktadır. Dolayısıyla, militarizm (Fr. militarisme, İng. militarism) kavramını Türkçe’ye orduculuk veya askercilik olarak çevirmek mümkündür.Militarizm kavramı ilk olarak 1860’larda Fransız anarşist düşünür Pierre-Joseph Proudhon tarafından kullanılmaya başlanmış; bu kavramın yüzyılı aşan tarihçesi bir yandan tarihsel olaylar, bir yandan da düşünsel gelişmelerle şekillenmiştir.
Tarihçi Volker R. Berghahn’a göre militarizm tartışmalarının önemli bazı referans noktaları şöyledir: 19. yüzyılda zorunlu askerlik pratiğinin gelişmesi ve yaygınlaşması, I. ve II. Dünya Savaşı, Japonya ve Almanya’nın militarist saldırgan politikaları, liberalizm ve Marksizmin farklı militarizm tanımlamaları, özellikle "üçüncü dünya" ülkeleri bağlamında yürütülen "asker-sivil ilişkileri" tartışmaları ve Batı’da gelişen ‘askeri-sinai kompleks’.
Berghahn’ın 1980’lerin başında yaptığı bu listeyi güncellemek gerekirse, uzaya kadar uzanan silahlanma yarışı ve nükleer silahların yaygınlaşması (1980’ler), Soğuk Savaş'ın sona ermesi, feminist ve post-yapısalcı militarizm eleştirileri, İsrail-Filistin çatışması ile Amerika Birleşik Devletleri’nin küresel askeri hegemonyası eklenebilir.
Militarizm ve militarizasyon (veya militaristleşme) kavramları çoğu zaman eşanlamlı olarak kullanılmışlardır. Ancak, son yıllarda birçok yazar, ideolojik oluşumları incelerken militarizm kavramına, militarizmin yaygınlaşma ve kurumsallaşma süreçlerini incelerken ise militarizasyon (veya militaristleşme) kavramına başvurmaktadırlar (Chenoy 1998, 101; Enloe 2004, 219).
Militarizmin birçok tanımında ‘savaş’ ve ‘savaş hazırlığı’ ön plana çıkmaktadır. Örneğin, Michael Mann’a göre militarizm “savaş ve savaş hazırlığını normal ve arzu edilir bir sosyal etkinlik olarak algılayan tüm yaklaşımlar ve kurumsal oluşumlardır.”
Mann’ın tanımındaki ‘savaş hazırlığı’ ifadesi önemlidir zira militarizmin savaşlarla özdeşleştirilmesi, yalnızca savaş bağlamında düşünülmesi yanıltıcıdır. Geçtiğimiz yüzyılda militarizm üzerine en kapsamlı çalışmalardan birini yapmış olan tarihçi Alfred Vagts’ın deyimiyle, “militarizm savaş zamanından çok barış zamanında gelişir.”
Başka militarizm tanımlarında, ordunun siyasal ve toplumsal hayatta etkin rol alması, sorunların çözümünde şiddet kullanımının meşru görülmesi, hiyerarşinin yüceltilmesi, erkekliğin şiddet kullanımı kadınlığın ise korunma ihtiyacı ile özdeşleştirilmesi gibi özellikler de vurgulanmaktadır.
Militarizmin en genel tanımlarından birini Avrupa tarihçisi Michael Howard yapmıştır: “askeri altkültüre ait değerlerin toplumun egemen değerleri olarak algılanması.” Bu ifade biraz daha genişletilerek militarizm, askeri değer ve pratiklerin yüceltilmesi ve sivil alanı şekillendirmesi olarak tanımlanabilir.
Ancak bu şekillendirmeyi tek taraflı, öznesi belli bir ilişkiyle sınırlı görmek yanlış olacaktır. Askeri darbelerde olduğu gibi bazı durumlarda ordu veya askeri kesim militaristleşme süreçlerinde doğrudan etkin bir rol oynarken birçok başka durumda militarizm, öznesi/özneleri belli olmayan, sivillerin aktif katılımı ve rızasını içeren süreçlerle yaygınlaşır.
Bu tespitlerden yola çıkan araştırmacılar, son yıllarda militarizmi incelerken savaşlar ve askerler kadar ‘barış’ dönemleri ve ‘sivil’ pratikleri de ciddiye almaya başlamışlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder