Popüler Yayınlar

16 Mart 2013 Cumartesi

BEN DÜNYA'YIM

Varlığım sizin için oldukça mühimdir, değerim ise, sizin varlığınızla ölçülebilir. Ben, Güneş’in çekimine bağlı hareket eden gezegenler içinde, sizin yaşamanız için en müsait şekilde yaratılan Dünya’yım.

Yaklaşık 5–6 milyar yıl önce, Güneş’in yaratılışından kalan malzemelerden teşekkül etmeye başladım. Bunlar zaman içinde toplanarak bir yığın hâline geldi; sonra büyüyerek yaklaşık bir kilometre çapındaki cisimleri oluşturdu. Güneş’in yörüngesinde bulunan gezegenlerle çarpışmalarımız devam etti.

Yüzeyimi tahrip eden bu çarpışmalardan birinde, benden kopan parçayla ‘Ay’ meydana getirildi. Çarpışmanın neticesi açığa çıkan enerji, yüzeyimdeki sıcaklığın 6.000 oC civarına yükselmesine sebep oldu. Sizin anlayacağınız, kaynayan lavlar içinde erimiş, büyük ölçüde metalik malzemeden oluşan dev bir küre hâlindeydim. Aynı zamanda binlerce göktaşı ve kuyrukluyıldız tarafından bombardımana tutuluyordum. Yaratıcı’mız yaşadığım bütün bu süreçlerde, sizin keşfetmeniz için çeşitli mesajlar saklamıştır.

Yavaş yavaş soğumaya başladığımda, yüzeyim kabuk hâlinde sertleşmeye başladı. Bu devirde atmosfere bugünkü gibi dünyayı koruyucu rol verilmediği ve tam bir manyetik kalkan henüz teşekkül etmediği için, göktaşları tarafından sürdürülen amansız bombardımanlar neticesi kabuğum neredeyse oluşur oluşmaz yok oldu. Bu dönüşüm milyonlarca yıl boyunca devam ettirildi. Nihayet göktaşı akını azaldığında, az da olsa olgunlaşmaya başlamıştım. Bu sırada soğumaya devam ediyordum.

4,4 milyar yıl önce… Üzerimde bugünkü yedi kıtaya hiç benzemeyen ilk kara parçaları yaratılmaya başlandı. Bunlar yalnızca manto tabakam üstünde yüzen küçük kara parçaları idi. Derinliklerim sıcak olduğu için, yüzeyde oluşan kabuk kısmım alttan gelen büyük basınç sebebiyle kırılmalara mâruz kaldı. Yaklaşık on bir büyük parçaya ayrılan bu kabuk, zamanla çeşitli deformasyonlar, levha hareketleri, çukurlaşma ve dağ oluşumları gibi hâdiseler geçirdi.

Okyanus havzaları ve kıta yükseltileri bu şekilde ortaya çıkmaya başladı. Yüzeyimde, bugün üzerinde bulunduğunuz kıtaların çekirdeğini oluşturacak magma menşeli yeni tip kayaların (granitler) ve okyanus tabanlarının (bazaltlar) meydana getirilmesi bu devre rastlar. Bugün bilim adamlarınız zamanın tahribatına karşı ayakta kalmış, en iyi şekilde korunmuş çok eski (milyar yıl yaşındaki) granitleri araştırarak ilk kıtaların nasıl meydana getirildiğini bulmaya çalışıyorlar.

Granitler üzerimdeki en yaşlı kayalardan biridir. Bu kayalar kroton (kıtaların çekirdekleri) olarak bilinen en eski kabuğun ana parçasını meydana getirir. Kroton, manto tabakam üzerinde yüzebilecek kadar hafif ve çevresinde kıtaların oluşmasına imkân sağlayacak şekilde yaratılmış bir sistemdir. Bu krotonlar Güney Amerika, Avustralya, Kuzey Amerika, İskandinavya ile Afrika’nın bilhassa merkezî kısımlarında bulunmaktadır.

Yüzeyim -sizin tabirinizle yer kabuğu- tektonik levhalar denen birbirine geçmiş parçalardan ibarettir. Manto katmanım kayalardan meydana getirilmiş olsa da, derinlerden gelen ısı ve basınç sayesinde üzerinde bulunan levhaların yılda birkaç cm hareket etmesine izin verecek kadar esnek bir yapıda yaratılmıştır.

Bugün sahip olduğum kıtaların konumları; kıta ve okyanus levhalarının (kabuklarının) mantoya bağlı dinamik yapısından kaynaklanan yer değiştirme hareketiyle meydana getirilmiştir. Sizler bunu, birbiriyle aynı fosilleri farklı okyanuslarda ve aralarında uzak mesafeler bulunan iki ayrı kıtada herhangi bir tatlı su organizması veya kara canlısı bularak anlayabildiniz.

Üzerimdeki levhaların hareketinin asıl sebebi, iç kısımlarımın yüzeye nispeten çok daha sıcak olmasıdır. Merkezimde bulunan çekirdeğin sıcaklığı 5.500 oC kadardır. Bu sıcaklığın büyük kısmı ilk zamanlarımda karşı karşıya kaldığım çarpışmalar ve bombardımanlar neticesi ortaya çıkmıştır.

Kalanı ise, çekirdek ve bilhassa manto kısmıma yerleştirilmiş radyoaktif elementlerin bozunması ile alâkalıdır. Çekirdeğimden yayılan ısı dalgaları bir sonraki katmanım mantoya aktarılır. Isı, manto tabakamın bir kısmını eritir ve magma, erimiş kayalarımı yüzeye doğru yükseltir. Levha kırıkları arasına dolan erimiş kayalar, yeni kayaların ortaya çıkmasını sağlar ve levhaları birbirinden ayırır.

Yine bu devirlerde yeni kayaların teşekkülü ile birlikte levhalarım ve onların üzerinde bulunan kıtalar birbirlerinden ayrıldı. Bugün yeni kayaların meydana gelişi genellikle su altında gerçekleşmeye devam etmekte ve buna bağlı olarak okyanuslarım altında birbirine bağlantılı büyük volkanik sıradağların yaratılışı sürmektedir. Deniz altındaki bu sıradağlar aşağı Antarktika ve Kuzey Kutbu arasında yaklaşık 20.000 km boyunca uzanır. Birkaç bölgede de su yüzeyine çıkar.

İzlanda olarak isimlendirdiğiniz bölge, Kuzey Amerika ve Avrasya plâkları arasında gerçekleşmiş büyük ölçekli bir volkanik püskürme neticesi meydana getirilmiştir. Burası, kıtaların birbirlerinden ayrıldığının açıkça görüldüğü birkaç yerden biridir. Bir yanında Kuzey Amerika, diğer yanında Avrupa levhası bulunan İzlanda yarığı yaklaşık 5 km genişliğindedir. Bu yarık, ortasında git gide büyüyen yeni kaya oluşumları ile genişlemekte ve Kuzey Amerika ile Avrupa’nın birbirinden uzaklaşmasına sebep olmaktadır. Bilim adamlarınız kıtaların birbirinden yılda ortalama 2,5 cm civarında uzaklaştığını hesapladılar. Dolayısıyla yüz yıl içinde Amerika ve Avrupa birbirinden yaklaşık 2,5 metre daha uzaklaşmış olacaktır.

3,4 milyar yıl önce… Levha tektoniğine bağlı sebeplerle iteklenen ön kıtalar bir araya getirilerek, daha önce görülmemiş büyüklükte bir kara parçası yaratıldı. Bugün bu kıtadan geriye kalan, yalnızca Güney Afrika’dır.

2,7 milyar yıl önce… İlk süper kıtam hâlen hükümranlığını devam ettirmektedir. Fakat merkezimden gelen ısıdan güç alan levha tektoniği onu ayırmak üzere… Merkezimden gelen ısı sebebiyle, ana kara parçalanarak Sina Yarımadası’ndan Mozambik’e kadar devasa derin bir vadi oluşturuldu. Klimanjero gibi volkanik dağlar, geçmişte manto tabakasının yükseldiği yerlerden geriye kalan izlerdir.

1,1 milyar yıl önce… Neredeyse yerkürenin yüzeyinde tek kara parçasından ibaret olan, adına Rodinya denen bir süper kıta yaratıldı. 750 milyon yıl önce merkezimdeki ısı, bu süper kıtayı parçalamaya başladı. Neticede Rodinya yok edilerek, bugün bilinen bütün kıtaların üzerinde yer aldığı, adına Pangea dediğiniz yeni bir süper kıta yaratıldı.

Yaklaşık 200 milyon yıl sonra -yani 565 milyon yıldan önceki zamanda- mavi-yeşil alglerle; bakteriler ve mantarlarla; süngerler, solucanlar, yumuşakçalar, halkalı solucanlar ve eklembacaklılarla tanıştım.

Bu canlıların yaşadığı yaklaşık 565–495 milyon yıl arasında, iklim ılımandı. Bu devirde kara parçalarının çoğu sığ denizlerle kaplandı ve mühim volkanik hâdiseler cereyan etti. Size bu devirde binlerce canlı çeşidinin âniden ortaya çıkmış olması şaşırtıcı gelebilir. Hattâ ‘kompleks yapılı’ olarak adlandırdığınız omurgalılar da ilk defa bu zamanda yaratıldılar.

495–435 milyon yılları arasında, kırmızı ve yeşil su yosunları ile tanıştım. Balıklar gibi birçok deniz canlısı da ilk olarak bu zamanda yaratıldı.

Bu dönemde dev bir kara parçası olarak bulunan Pangea hem benim çok farklı görünmeme sebep olmakta, hem de iklim üzerinde mühim tesirler yapmaktaydı. Bunun sebebi, karanın büyük bir bölümünün denizden çok uzakta kalıyor olmasıydı. İç bölgelerdeki iklim, mevsimden mevsime köklü değişiklikler gösteriyordu. Meselâ, yılın belli zamanları çok sıcak, belli zamanları da son derece soğuk oluyordu. O zamanlar, okyanusların bugünkü gibi iklime tesiri çok yoktu. Bu yüzden iklim, bugünkünden çok daha farklıydı. Yaşanan iklim değişmesinin birçok türün neslinin tükenmesinde rolü oldu. Bu hâdise, üzerimde o devre kadar yaratılmış canlıların % 90’ının yok olmasına sebep oldu.

Aradan geçen milyonlarca yıl içinde yaratılış farklı boyutlarıyla devam etti ve 340–275 milyon yılları arasında çok büyük ebatta ve çeşitlilikte bitkiler yaratıldı. Bu bitkiler kısa zamanda, dev ağaçlar şeklinde her yeri kapladı. Gayeli yaratılışın misâlini göresiniz diye, ileride sizlerin hayatını kolaylaştıracak olan kömür rezervlerinin büyük bir kısmı, bu ağaçların fosilleşmesi neticesinde oluşturuldu. İleride gelecek olan sizlerin hayat şartlarını kolaylaştıracak hazırlıklar, milyonlarca yıl öncesinden yapılıyordu.

Diğer taraftan bu devre, karaların yaklaşık Ekvator düzleminde bir araya toplanmaya başladığı ve bu uçsuz bucaksız kara parçasının büyük bir bölümünün günümüz Amazon ormanlarına benzetilebilecek yağmur ormanlarıyla kaplı olduğu bir dönemdi. Bu uçsuz bucaksız yeşil alanlar, bugün artık var olmayan eğrelti otu ve benzeri bitkilerle ilk tohumlu bitkilerin dâhil olduğu, pek çok farklı grubun oluşturduğu bataklık ormanlarıydı.

Bu yoğun bitki örtüsünün sakinleri olan böcek, kırkayak ve akrep gibi hayvanlar günümüzdekilere göre dev boyutlardaydı. Bu bitki örtüsü, devrin sonlarında birden yok edildi. Dönemin sonuna doğru, dev kıta Pangea şekillendikçe ve buzullar büyüdükçe, çekilen deniz suları ve kuraklaşan iklimle birlikte bitkilerin ve ormanların yapısı da değişti ve yeni birçok hayvan yaratıldı.

250 milyon yıl önce... Süper kıta Pangea kırılıyor. Bu büyük kara parçalanarak Kuzey Yarım Küre'deki Lavrasya ile Güney'deki Gondwana'nın meydana gelmesine vesile oldu.

Milyonlarca yıllık bir süreç boyunca Güney Amerika, Afrika’dan uzaklaşmaya, Kuzey Amerika, Avrupa’dan ayrılmaya, kıtalar bugün bildiğiniz ve tanıdığınız hâllerini almaya başladı. Avustralya, Antarktika’dan ayrılarak kuzeye, daha ılıman iklimlere doğru ilerledi.

Üzerimdeki uçsuz bucaksız sıradağlar, Alpler, Himalayalar ve Amerika’daki Büyük Kanyon gibi vadiler meydana getirilmek üzere kıtaların hareketleri devam etti.
Bu devir içinde sürüngenler ve dinozorlar, 200 milyon yıl boyunca, yeryüzünün baskın omurgalı grubu olarak hem yaygınlıklarını hem de çeşitliliklerini devam ettirdi.

225–190 milyon yılları arasında memeliler, 190–135 milyon yılları arasında kuşlar ile yosunlar -daha sonraki devirlerde de tohumlu bitkiler- yaratılarak benim sizler için hazır hâle getirilmem neredeyse tamamlanmaktaydı.

100 milyon yıl önce… Bugünkü kıta haritası belirginleşmeye başladı.

Bazen üzerimdeki kara parçaları, levhaların kesişme bölgelerinde çarpıştırılarak dağların meydana gelmesine vesile olacak hareketler yaratıldı. Bu levha hareketi olmasaydı, gezegende dağlar hiç yaratılmamış olacaktı. Ama diğer taraftan bu devrenin ortalarında dinozorlarla pek çok farklı sürüngen grubu, sizlerin şimdilik bilemediğiniz bazı sebeplerle ortadan kaldırıldı.

Sonraki 100 milyon yıl boyunca kıtaların birbiriyle çarpışması devam ettirilerek Himalayalar gibi mühim sıradağların yaratılışı gerçekleşti. Bu kıta levhaları her yıl 5–10 santimetre hareket ettirilerek çarpışmalar günümüzde de devam etmektedir.

20 milyon yıl önce… Bugünkü haritam neredeyse tamamlandı. Pasifik ve Atlantik okyanusları arasında serbestçe hareket eden su, Kuzey ve Güney Amerika’yı birbirinden ayırmaya devam etmekteydi. Milyonlarca yıl sonra Pasifik levhası, Karayib levhasının altına doğru kaymaya başladı. Ortaya çıkan basınç, su altı volkanlarının püskürmesine sebep oldu. Volkanlardan bazıları büyük bir güçle patlatılıp Kuzey ve Güney Amerika arasında bir ada dizisinin yaratılışı gerçekleşti.

3 milyon yıl önce de ince ve uzun bir kara parçası olan Panama vasıtasıyla Kuzey ve Güney Amerika birleştirildi. Böylece Pasifik ve Atlantik olarak isimlendirdiğiniz iki okyanus birbirinden ayrılmış oldu. Okyanus akıntıları, aralarına giren engel yüzünden kendisine yeni bir rota çizerek iklimde mühim değişikliklerin ortaya çıkmasına vesile oldu.

Anadolu Yarımadası’nın durumu

360 milyon yıl önce yerkabuğu hareketleri (Tektonizma) fazla değildi. Anadolu’nun su yüzüne çıkan masif (sertleşmiş) alanları dış kuvvetlerce aşındırmalara mâruz kaldı.
160 milyon yıl önce Alp-Himalaya kıvrım kuşağı, Anadolu arazisinin yükselmesine sebep oldu ve Anadolu Yarımadası genel görünümünü aldı. Bunun neticesinde Toroslar ile Kuzey Anadolu dağ kuşakları meydana getirildi. Diğer taraftan bugün yakıt olarak kullandığınız linyit gibi kömür yataklarının oluşturulması da bu devre rastlamaktadır.

Bugün Ege Denizi’nin bulunduğu bölgedeki Egeit karası çökerek Ege Denizi, bunu takiben İstanbul ve Çanakkale Boğazları meydana getirildi. Bugün bu çökme Marmara, Karadeniz ve Akdeniz Havzalarında hâlâ devam etmektedir.

Bugün yedi kıtaya sahibim. Afrika-Avrasya; Afrika, Avrupa ve Asya’yı barındıran dev bir süper kıtadır. Rusya’daki Sibirya plâtosundan başlar ve Afrika’ya kadar uzanır. Yine de Afrika-Avrasya benim tek süper kıtam değildir. Panama sayesinde bir araya gelen Kuzey ve Güney Amerika uçsuz bucaksız bir kara parçası olarak kabul edilebilir. Eğer Rusya ile Alaska’yı ayıran Bering Boğazı donarsa, Güney Amerika’nın ucundan yola çıkan bir kişi, yürüyerek yaklaşık 40.230 km’lik uzun bir yolculukla Güney Afrika’nın sonuna varabilir.

Sizler pek farkında olamasanız bile, bugün de kıtalar hareket ettirilmeye devam ediyor. Milyonlarca yıl önce başlayan hayatım, geleceğe -yani ölümüme- doğru (siz ona Kıyamet diyorsunuz) devam etmektedir.

Kıtalarda meydana gelen hareketlerin sizi doğrudan alâkadar eden bir tesiri daha vardır. Bu tesir, sizin âfet olarak gördüğünüz hâdiseler şeklinde ortaya çıkar. Meselâ milyonlarca yıldan beri devam eden ve deprem dediğiniz tabiî hâdise, levha kesişmelerinde, kıta çarpışmalarında veya okyanus levhasının kıtanın altına dalması durumunda oluşan hareketler neticesi ortaya çıkan bir yaratılış hâdisesidir. 2004’teki Endonezya tsunamisi de bu korkunç ve yıkıcı levha hareketinin bir neticesidir.

Çok uzun olan yaratılış sürecim; yaratılmışların en azizi ve şereflisi olan sizlere uygun hâle getirilene kadar, ne çok dönüşüm ve değişimlerden geçtiğimi anlatıyor. Ümit ederim, her ânı ve her noktası ilim, hikmet, kudret ve irade tecellisi olan hayat hikâyemi, öncesiyle ve muhtemel sonuyla bundan sonra daha fazla merak eder, Yaratıcı’mızın önünde saygıyla eğilirsiniz.

 http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/ben-dunyayim.html   internet sayfasından alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder