Garipliklerle dikkat çekmenin amacı ne olabilir? Nasıl yorumlanacağı düşünülerek böyle bir tercihte bulunulur?
Bireysel tercihtir, kimse karışamaz, özgürlük var. Bu ayrı bir konu. Ben bireysel tercihin psikolojisini merak ediyorum.
İnsanın kafasının içiyle dışının bir ilgisi yok. Yani belli bir tarzda düşünmek öyle görünmeyi gerektirmez. Düşünen bir insan, dıştan bakınca düşüncelerinin bu türlü şeylerle ifade bulup anlaşılacağını düşünmez.
Dış görünüşle dikkat çekmek, düşünen bir insanın ihtiyacı olamaz. Peki nedir öyleyse? O saçı başı yıkamak temiz tutmak oldukça vakit israfına yol açan bir mesele ve düşünmeye çalışan insan vakit israfını sevmez, sevmemeli. Anlayamıyorum.
“Ben farklıyım” denilmek isteniyor ise, gerçekten farklı olanların böyle bir görüntü verme işinde tatmin araması, ciddi ve değerli farklılık halleriyle bağdaşmaz.
O türlü farklılıklar, garipsenecek çizgilerle değil, emek isteyen bir kavramlar diliyle ifade edilebilecek özellikler taşımalıdır. Gerçekten farklı olanların o işlerle uğraşacak vakti de mecali de olmaz.
Kendi nefsimize (maddemize) ne kadar az vakit ayırırsak o kadar iyidir. Sağlıklı olmanın kazandırdığı bir avantaj da budur.
Kendisiyle uğraşma durumunda olanın işiyle uğraşma imkânları azdır…
Genelde ve ilk bakışta dikkat çekmeyeceksin, özel dikkati olan farklı insanların sendeki tabiî pozitif farklılıkları fark etmesi sana yetecek.
Budur doğru tutum. Sanatta bile böyledir bu. İlgi çekme çırpınışı, gerçek ilgiye liyâkatsizliğin alametidir. Estetikte de, edebiyatta da, mimarîde de böyledir. Şıkır şıkır, zırıl zırıl, hatur hutur dikkat çekmek estetiğin ve sanatın hiçbir dalında güzel değildir.
Gerçek güzellik, baktıkça keşfedilir ve bakar bakmaz hemen göze çarpmaz, adeta bize nüfuz eder. Bunu tabiatta görüyoruz. Tabiîlik içinde etkileyicidir, bir derinliğe sahiptir.
Düşüncelere salar insanı. Ama sıradan biri bunu idrak etmez, içinde duymaz ve zihninde yorumlayarak bir özel heyecan haline dönüştüremez. Ah ne güzelmiş, deyip geçer.
Estetikte aslen kadın-erkek fark etmez. İlkelerin ve ölçülerin ruhu aynıdır.
Dikkat çekmeye çalışmak, önce tavır olarak güzel değildir. Derin güzellik, aslında liyâkata yöneliktir, layık olmayanı dürtmeye çalışmaz.
Saygı bekler, incelik bekler, duyarlılık bekler. Herkese güzel görünmeyi istemez; çünkü böyle bir kaygı onu gölgeler ve zedeler. Basitini düşünelim: Güzel bir şiirde de öyledir; şiir avamîleşemez.
Hayatın sadelik içindeki şiiri de öyledir; sadelik örtüsünü bir korunma tabiîliği olarak kullanır; “bana bak!” diye bağırıp çağırmak onun mayasıyla bağdaşmaz.
Bir yere herkes bakar ama farklı şeyler görür ve öyle olması da gerekir. Güzellik fark edilir; kimsenin gözüne farklılığını sokmaya çalışmaz. Bir vakarı ve asaleti vardır, güzellik hakikatinin gereği olarak.
İnsan güzelliği aramalı, keşfetmeye çalışmalı. Bu bilinç ister ve her imkân mertebesinde mümkündür. Ama insanlar bunu yapacağına taşıdıkları ve yaşadıkları güzellikleri göremiyor.
Düşünemeyen göremiyor da ve sadece gösterilenlere gözüne çarpanlara bakıyor. Maalesef böyle okuyoruz, böyle seçiyoruz, böyle yaşıyoruz ve güya güzelleşmeye çalışırken çirkinleşiyoruz.
Estetik günümüzde fikrî bir meseledir artık. Hakikati düşünmeyi bilmeyen, asgarî nisbette olsun bilmeyen, onun zahirine bakıp bir şeyler görmeyi de bilmez.
Gördüğü, gözüne çarpanlardan ibarettir. Gönül gözü de tefekkür gözü de kapalıdır. Gerçek güzellik zaten kendisini ona kapatır, onun dikkat menziline girmemeye çalışır, ona karşı tedbir alır, onun görüş alanını bir tehlike ve laubalilik sınırının ötesine iter.
http://www.zaman.com.tr/ahmet-selim/estetik-ve-dusunce_2070816.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder