Popüler Yayınlar

14 Nisan 2013 Pazar

Bir ‘süper güç’ün orta yaş bunalımı olarak Irak Savaşı


13 Nisan 2013

Geçtiğimiz sene oldukça ses getiren, Ben Fountain'in “Billy Lynns's Long Halftime Walk” romanı Irak'ta önemli kahramanlıklar gösteren bir grup askerin kısa bir süreliğine halkın moralini düzeltmek ve yönetimin halkla ilişkiler kampanyasını yapmak için Amerika'ya getirilmesini konu alır.

Romanın kahramanı Billy Lynn, çevresinde olanları seyrederken yaşları ve pozisyonları ne olursa olsun Amerikalıların adeta çocuklara benzemeye başladığını düşünür.

Akıllı çocuklarda olan cesaret, gurur ve kendine aşırı güven Amerikalılar tarafından o kadar benimsenmiştir ki savaşın ne kadar kötü olduğunu onlara anlatmak adeta imkânsız bir hal almıştır artık.

Billy Lynn, bunları, savaşın sebepleri ile savaşta neler olduğunu değil savaşın yarattığı kahramanlar ve atmosferi önemseyen bir Amerika'yı görmeye devam ederken söylemektedir. Bu sırada Irak Savaşı devam etmekte ve her gün Irak'ta Billy Lynn ve arkadaşları ölümle burun buruna gelmektedir.

Billy Lynn'in romanda çocukça bulduğu Amerika aslında Irak Savaşı'nda bir ergenlik heyecanı değil, bir orta yaş bunalımı yaşamaktaydı aslında.

Soğuk Savaş'ın bitmesinden sonra ortaya çıkan tek kutuplu dünyada “dengelenemez bir güç” ve tarihteki ilk “küresel hegemon” olmuş, gücünün zirvesine ulaşmıştı.

Birçokları bu dönemin belki on yıllarca devam edeceğini ve dünyanın çok kutuplu sistemin yarattığı iki dünya savaşı ve iki kutuplu dünyanın yarattığı uzun Soğuk Savaş sonrasında, tek kutuplu bir dünyada hegemonun sağladığı istikrar dönemini yaşayacağını düşünmekte ve hatta bazıları ummaktaydı.

Ancak bu dönem, beklenildiğinden çok kısa sürdü. Bir dönem olacağı düşünülen tek kutuplu dünya göz açıp kapayana kadar sorgulanır hale gelmişti.

Amerika'nın Irak Savaşı tartışmalarıyla içine girdiği maceralar çocukça hayaller, ergen heyecanları çok geride bırakan bir hal almıştı. Kevin Spacey'nin American Beauty filmindeki orta yaşlı karakterin kovaladığı maceraların yerini bu sefer ulus inşa etme fantezileri almıştı.

Savaşın başlaması ve sonrasında ortaya çıkan görüntüler işi daha da zora soktu. Bir taraftan savaş Ortadoğu'daki tüm etnik ve sekteryan fay hatlarını tetikleyerek bir iç savaşa neden olurken bu tip bir çatışma durumu beklemeyen ve buna hazırlıksız olan bölgedeki Amerikan ordusu da zor duruma girmekteydi.

Bağdat Müzesi'nin talan edilmesi ve sayıları hızla artan bombalamalar ve ölümler, bölgede gündemin ilk maddesini oluşturmaya başladı.

Bunun yanında bölgedeki diğer ülkeler Irak'ta baş gösteren anarşinin yayılma riskini ciddi bir şekilde tartışır oldu.

Bunun yanında savaşın en netameli anlarının birinde ortaya çıkan Ebu Garib Hapishanesi fotoğrafları özelde bölgede, genelde ise dünya kamuoyunda Amerika'nın imajına unutulmaz bir darbe vurdu.

Tüm bunlar olurken Amerika'da durum daha farklıydı. Amerikalıların pek görmediği ama çok sık duyduğu bir savaştı Irak'taki.

Savaş sırasında harcanan milyarlarca dolara rağmen ABD yönetiminin vergilerde indirime gitmesi, Amerika'da bir savaş ekonomisi ve atmosferinin ortaya çıkmasını engellemişti.

Savaşın henüz iki ayını doldurmadığı bir sırada Başkan Bush'un yaptığı “mission accomplished” (görev tamam) konuşması, sanki meseleyi kamuoyunda bitirmeye yetmişti.

Vietnam Savaşı'ndan daha uzun sürmesine rağmen o dönemdeki toplumsal hareketler meydana gelmemiş, medya da bu savaşı son senelerine kadar tam manasıyla tartışmaya açmamıştı.

Bu ilgisizlik Hollywood'da da kendini göstermiş, Irak Savaşı konusunda yapılan az sayıda film de gişede hayal kırıklığına yol açmıştı.

Kimse duymak ve bilmek istemezken savaş neredeyse 10 sene sürdükten sonra sona erdi. Amerikan askerleri eve dönerken ne zafer kutlamaları ne de aileler dışında onları heyecanla karşılayanlar vardı.

İkinci Dünya Savaşı ve Kore'den dönen askerler için yapılan karşılama törenleri ve artık poster haline gelmiş kavuşma sahnelerini Irak'tan dönen askerler için göremedik.

Ancak bu görünmezlik Amerikan halkının savaş sürmenajını engelleyemedi. 2008 yılında savaşın beşinci yılı dolmuşken sıfır dış politika tecrübesine sahip Barack Obama, Irak Savaşı'na verdiği ret oyunu en büyük seçim malzemesi yaparak önce bir iki sene öncesine kadar kesin başkan olarak görülen Hillary Clinton'u ön seçimlerde, sonrasında da Cumhuriyetçilerin en önemli isimlerinden Vietnam gazisi John McCain'i seçimlerde devirerek başkan oldu.

Savaş, Amerikan dış politikasını da derinden etkiledi. Amerika'da hem kamuoyu hem de dış politika yapıcılar Irak Savaşı sonrası yeni bir askerî müdahale fikrinden şiddetle kaçınmaya çalıştılar.

Irak'taki savaşın bu şekilde sonuçlanması, Obama yönetimine, savunma bütçesinde kısıntıya gitmesi için gerekli zemini sağladı.

Bununla birlikte Amerikan savunma yapısının son 70 yıldır temelini oluşturan kara ordusunun olağanüstü güce dayalı doktrinini de tamamen değiştirilerek yeni bir kara işgalinin önü de alındı.

Libya'da Amerika'nın isteksiz olarak ve sınırlı bir biçimde giriştiği müdahale sonrası Suriye konusunda yaşanan eylemsizlik ve isteksizliğin de temel sebeplerinden biri Irak'ın hayaletinin Amerikan dış politikasında hâlâ canlı olmasıydı.

Uzun süren savaş, aynı zamanda Amerika'nın gerilemesi ve düşüşü konusundaki tartışmayı tetiklemiş oldu. Birçok gözlemci için Irak Savaşı, Amerika'nın uluslararası meşruiyetini sarsması bakımından Amerikan yüzyılının sonunu getirmişti.

Savaş öncesi ortaya konulan kanıtların çoğunun asılsız çıkması, Amerika'nın uluslararası ilişkilerdeki inandırıcılığına da ciddi darbe vurmuş oldu.

Bunun yanında Amerika'nın Irak Savaşı sırasında BM'yi de by-pass ederek izlediği tek taraflı politika diğer önemli dünya güçlerinin Amerikan politikalarına olan yaklaşımını da derinden etkiledi.

Savaş ve sonuçları aynı zamanda uluslararası sistemdeki güç dengelerini de derinden etkiledi. Hillary Clinton, dışişleri bakanlığı sırasında Asya politikası konusunda yazdığı uzun makalede Amerika'nın son on senedir Irak ve Afganistan ile karmaşık bir çatışma yaşarken dünyada Amerika'nın rakibi olan diğer ülkelerin özellikle de Çin'in bunu fırsat bilerek özellikle Asya'da Amerika'nın ulusal ve uluslararası çıkarlarına darbe vuracak bir şekilde etkisini artırdığını yazıyordu.

Daha sonra yapılan analizler, Amerika'nın Irak'ta kaybettiği on yılın Amerikan yüzyılının kaderini belirleyen belki de en önemli zaman dilimi olduğunu ortaya koyuyordu.

Bazılarına göre Irak Savaşı'nın sonuçlarını değerlendirmek için erkense de şimdiye kadar savaşın Amerika'nın çıkarlarına ve bölgenin geleceğine yaptığı olumlu bir etkiden bahsetmek oldukça zor görülüyor.

*SETA Vakfı Washington, DC

 http://www.zaman.com.tr/yorum_bir-super-gucun-orta-yas-bunalimi-olarak-irak-savasi_2077564.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder