Popüler Yayınlar

9 Mart 2013 Cumartesi

Bir Portre: ALBERT EINSTEIN - Salih ADEM

Einstein 1879'da Almanya'da doğdu. Annesi, kabiliyetli bir piyanistti ve oğlunu erken yaşlarda müzikle tanıştırdı. 10 yaşında Kant'ın 'Saf Aklın Tenkidi' gibi ağır felsefe kitaplarını okumaya başladı. 15 yaşında, 'manyetik alanlarda esir' konusunda ilk makalesini yazdı. 16 yaşında bilinen ilk düşünce deneyini yaptı.

 "Elime bir ayna alıp ışık hızıyla koşsam aynada ne görürüm?" diye düşünüyordu. 17 yaşında İsviçre Millî Teknoloji Enstitüsü'nün matematik programına kaydoldu. 1900 yılında fizik bölümünden mezun oldu. Fakat öğretim görevlisi kadrosu bulamadı. Eski bir sınıf arkadaşının babasının yardımıyla Bern'deki Patent Ofisi'nde iş buldu. Buradaki vazifesi, elektromanyetik cihazların patent başvurularını değerlendirmekti. Bern'deki arkadaşlarıyla her hafta toplanıp bilim ve felsefe tartışmaları yapıyorlardı.

Okuma listeleri arasında Poincare, Mach ve Hume gibi düşünce dünyası üzerinde büyük tesiri olacak kişiler vardı. Bu dönemde fizikçilerle hemen hiç diyalogu olmadı. Mileva Maric ile evlendi ve 1902 yılında bir kızları oldu. 1904 ve 1910 yıllarında iki oğulları oldu. 1919'da boşandılar; aynı yıl Einstein, Elsa ismindeki kuzeniyle evlendi. 1905'te dört önemli fizik makalesi yayımladı:

1 Işığın foton denen parçacıklardan oluştuğunu kabul ederek, fotoelektrik hâdisesini (ışığın metallerden elektron koparması) açıkladı.

2 Atomların varlığına bir delil teşkil eden çok küçük nesnelerin madde içindeki hareketlerini açıkladı. Atomların değişik yönlerden çarpmasından dolayı çok küçük nesnelerin sağa-sola, aşağıya-yukarıya hareketler yapmasına Brownien hareketi denmektedir.

3 Işık hızının gözlemcilerin hareketinden bağımsız olarak hep aynı kaldığından yola çıkarak Özel İzafiyet Teorisi'ni geliştirdi. Eşzamanlılığın gözlemciye göre değiştiğini, hareket eden nesnelerin boyunun kısaldığını gösterdi.

4 Kütle ve enerjinin özdeşliğini gösteren makalesinde meşhur E=mc2 denklemini ispatladı. Buna göre çok küçük bir kütle muazzam bir enerji barındırmaktadır.
Bu dört makale fizikte çok büyük başarı olarak kabul edilmektedir. Einstein bu buluşlarını, düşünce ve fizik formülasyonlarının simetrik olması gerekliliğinden yola çıkarak gerçekleştirmiştir. Meselâ, bir mıknatısla bir iletkenin birbirlerine göre hareket ettiği durumda oluşan elektrik ve manyetik hâdiseleri zihninde canlandırarak İzafiyet Teorisi'ne ulaşmıştır. Einstein 26 yaşında Zürih Üniversitesi'nde fizik doktorasını tamamladı.

Işık ve Genel İzafiyet

Einstein 1910'da, gökyüzünün neden mavi olduğunu açıklayan bir makale yayımladı. 1911'de profesör oldu. Aynı yıl, ışığın çekim kuvvetinden nasıl tesir göreceği ve yolunun nasıl değişeceği hakkında bir makale yayımladı. 1915'te, Genel İzafiyet Teorisi'ni (maddenin çekim kuvvetinin tesiriyle uzay-zamanın yapısının değişmesi) geliştirdi. 1917'de lazerin yapılmasına imkân sağlayan fizik hâdiseleriyle ilgili bir makale yayımladı. Aynı yıl, kâinatın hareketini modellemek için 'kozmolojik sabit' adında bir kavram ortaya attı. 

1919'da yapılan gözlemlerle Einstein'ın Genel İzafiyet Teorisi doğrulandı. Zamanın en çok satan İngiliz gazetesi The Times bu gelişmeyi 'Bilimde Devrim-Kâinatın Yeni Teorisi-Newtoncu Fikirlerin Sonu' şeklinde manşetten verdi. Bir mülâkatta Nobel Mükâfatı sahibi fizikçi Max Born, Genel İzafiyet Teorisi'ni 'insan düşüncesinin tabiat üzerindeki en büyük başarısı' diye övdü. Meşhur fizikçi Paul Dirac, Einstein'ın teorisini 'bilimin gelmiş geçmiş en büyük buluşu' olarak vasıflandırdı. 

Einstein'ın bu başarılarında en büyük sebep, kâinatın nasıl işlediğine dâir sezgilerinin çok kuvvetli olmasıydı. Bir nevi, büyük resmi görme ve kanunların yapısını hissetme diyebileceğimiz bu sezgi pek çok bilim adamının başarısındaki temel faktördür. Belki de Einstein'ı farklı kılan husus, "Ben Allah'ın kâinatı nasıl yarattığını merak ediyorum; gerisi sadece detaydır." sözüdür. Başka bir ifadeyle, Einstein'ın yaptığı, bir sistemin parçalarını sabırla gözlemleyip anladıktan sonra, Yaratıcı'nın o sistemi nasıl yarattığını ve işlettiğini anlamaya çalışmaktır.

1922 yılında, teorik fiziğe katkılarından dolayı Einstein'a Nobel Fizik Mükâfatı verildi. İlmî buluşları nasıl yaptığı sorulduğunda, Einstein, 'bilimsel' çalışmanın fizikî gerçekliğin incelenmesiyle ve bunun bütün hâdiselere uygulanabilir, genel geçerliliği olan ve birbiriyle çelişmeyen ne gibi aksiyomlarla açıklanabileceğinin araştırılmasıyla ilerlediğine inandığını söylemiştir.

Birleşik Alan Teorisi

Einstein hayatının geri kalan yıllarında genel çekim ve elektromanyetizma teorilerini tek çatı altında birleştirebilmek için uğraştı; fakat bunda başarılı olamadı. Pakistanlı Müslüman fizikçi Abdüsselâm zayıf kuvvet ile elektromanyetik kuvveti birleştirmiş ve bu çalışmaları neticesinde 1979'da Nobel Fizik Mükâfatı'nı kazanmıştır. Elektromanyetik kuvvet, zayıf ve güçlü nükleer kuvvetlerle genel çekim kuvvetini birleştirme gayreti hâlen, ciddi tenkitler de alan Süpersicim Teorisi adı altında sürdürülmektedir. Einstein'ın hayal ettiği birleştirme gerçekleştirilebilirse, kâinatın nasıl yaratıldığı, uzay ve zamanın mâhiyeti gibi fizikteki en temel konular açıklığa kavuşabilecektir.

Bohr ve Einstein

Einstein kuantum fiziğinin Kopenhag yorumunu beğenmiyordu. Bu yorum Niels Bohr ve Werner Heisenberg tarafından geliştirilmişti. Kuantum hâdiselerini ihtimal hesaplarına bağlı kabul eden bu yoruma göre, kesin neticeler sadece klâsik sistemlerle etkileşim neticesi oluşuyordu. Meselâ bir elektron gözlenmeden nerede olduğu teorik olarak söylenemezdi. Çünkü her yerde bulunma ihtimali vardı. Einstein ve Bohr arasında uzun yıllar sürecek bir tartışma başladı. 

1926'da Max Born'a yazdığı bir mektupta Einstein şöyle diyordu: "Ben kesinlikle biliyorum ki, O [Allah] zar atmaz." 1935'te Podolsky ve Rosen'le birlikte kuantum fiziğinin non-lokal yani problemli veya geçersiz olduğunu göstermek için EPR (Einstein-Podolsky-Rosen) paradoksunu ortaya attı. Sonra yapılan deneyler kuantum teorisinin tahminlerini doğruladı. Einstein'ın Bohr'la olan tartışması determinizm konusuna dayandığı için felsefe çevrelerinde de büyük ilgi gördü.

Dinî fikirleri ve diğer çalışmaları

Determinizme, yani her şeyin fizik kanunlarıyla kesin olarak belirlendiğine inanması, Einstein'ın dinî fikirlerine de tesir etmiştir. Einstein bir keresinde, Kendisi'ni âlemin âhenkli işleyişinde ifade eden bir Tanrı'ya inandığını belirtmiştir. Başka bir konuşmasında, kâinattaki düzene rağmen Yaratıcı'yı inkâr edenlere hayret ettiğini, ateistlerin sözlerine destek olarak kendisinden alıntı yapmalarına ise kızdığını söylemiştir. Einstein'ın Tanrı anlayışı, kâinatta bilimin ortaya koyduğu düzenli yapı karşısında sınırsız bir hayranlık duymaktan ibarettir. 

Einstein'a göre, inancın insanda hâsıl ettiği mânevî tecrübe, "içine nüfuz edemediğimiz, kavrayamadığımız bir şeyin var olduğunu bilmek, en muazzam bir hikmet ve en parlak bir güzelliğin tecellilerini kapasitemiz ölçüsünde hissetmek" gibi bir şeydir. Einstein'a göre din ve bilim arasında anlaşmazlık olduğunu söylemek hatalı düşünmekten kaynaklanmaktadır. Dinsiz bilim kör, bilimsiz din topaldır.

Einstein, şöhret ve zekâsından dolayı teorik fizik veya matematikle hiç alâkası olmayan meselelerde de görüşü alınan biri hâline geldi. Hemen her konuda görüşlerini açıkça anlattı ve yazdı. Nazi hareketine karşı çıktı. İsrail Devleti kurulurken aşırılıklardan uzak orta bir yol tutulması gerektiğini ifade etti. ABD'de anti-komünizm ve insan haklarıyla ilgilendi. 1927'de Belçika'da yapılan sömürgecilik karşıtı kongreye katıldı. 

Yahudi olduğu için 1932'de Almanya'dan ayrıldı ve ABD'ye geçti. 1940 yılında ABD vatandaşı oldu ve hayatının sonuna kadar orada yaşadı. 1952'de Einstein'a İsrail Devlet Başkanlığı teklif edildi; fakat Einstein bunu kabul etmedi.

Einstein tek bir dünya devleti fikrini savundu. Nükleer silâhsızlanma konusunda aktif olarak çalıştı. Çeşitli insan hakları gruplarına üye oldu. Almanya ve Siyonizmle bağlantıları, sosyalist görüşleri ve komünistlerle bağlantıları sebebiyle FBI Einstein hakkında 1.427 sayfalık bir dosya oluşturdu.

Einstein, İkinci Dünya Savaşı'nda Almanların nükleer fisyona dayalı bir atom bombası yapma ihtimaline binaen, Macar göçmeni Leo Szilard adında bir bilim adamı tarafından yazılan ve zamanın devlet başkanı Roosevelt'e ABD'nin vakit kaybetmeden böyle bir bomba yapmasını tavsiye eden mektubu imzaladı. 1942'de Manhattan Projesi başladı ve ABD geliştirdiği atom bombalarını 1945'te kullandı.

Einstein'ın atom bombasının geliştirilmesinde bu mektubu imzalamaktan başka rolü olmadı. Linus Pauling'e göre, Einstein daha sonra mektubu imzaladığından ötürü pişmanlık duyduğunu söylemiştir.
Einstein, 1955 yılında 76 yaşında iç kanamadan dolayı kaldırıldığı Princeton Hastanesi'nde öldü. Einstein'ın beyni, bu kadar zeki olmasına neyin sebep olduğunu bulmak maksadıyla gelecekte yapılabilecek araştırmalar için korumaya alındı. 1979 yılında Amerikan Millî Bilimler Akademisi, Washington D.C.'de Albert Einstein adına bronz mermerden bir hatıra heykel diktirdi. Keşfedilen bir elemente Einsteinium adı verildi.

Einstein'ın fikirleri, kâinattaki düzenin mükemmelliğini ve âhengin muazzamlığını vurgulaması bakımından önemlidir. Bir bilim adamı olarak ilmî hakikatlerin Allah'ın varlığını gösterdiğini söylemesi ve bu kadar açık görünen bir hakikatin inkâr edilmesine şaşırması çok mânidardır. Einstein'ın hayatı örnek bir bilim adamı hayatıdır ve başarılarla doludur. 

Fakat asıl önemli yanı, Einstein'ın sıradan bir bilim adamı olmaması, zamanının 'bilimsel' teorilerini sorgulaması ve fiziğe yeni bir yön vermesidir. Bunda felsefeyle içli-dışlı olması, orijinal düşünmesi ve sorgulayıcı olması büyük rol oynamıştır. Einstein aslında bir filozof-bilimadamıdır. Yani akademik sistemin içinde işleyen küçük bir çark olmak yerine, bütün sistemi tepeden kuşbakışı görüp, bilim câmiasının hâdiselere bakışındaki eksik veya problemli yanları fark edip yeni bir model kurma yolunda çalışmalar yapmıştır.

Albert Einstein, fiziğe çok büyük katkılarda bulunmuş, hattâ bu sahada devrim yapmıştır. Ama fizik dışındaki konularda yaptığı yorumlarda bazen isabetli olmuş, çoğu zaman da yanılmıştır. Bir kişi belli bir alanda çok iyiyse, bundan her alanda doğru ve mantıklı şeyler söyleyebileceği neticesi çıkarılmamalıdır. Albert Einstein'ın bilhassa din ve ahlâk konularındaki düşünceleri isabetli değildir. 

Buradan da anlaşılıyor ki, salt akılla veya gözlemle Allah'ı ve bizden ne istediğini tam doğru olarak bilmek çok zor, hattâ imkânsızdır. Onun, birçok muasırı gibi, iki büyük dünya savaşı yaşamış, karanlık bir fetret devri insanı olduğunu unutmamalıyız.

Einstein, yakın zamanda Physics Today dergisinin bilim adamları arasında yaptığı ankette gelmiş geçmiş en büyük fizikçi seçildi (İkinci Newton...). Time dergisi de Einstein'ı yüzyılın adamı seçmişti. Onun, buluş ve görüşleriyle dünya üzerinde büyük iz bırakan, sağlam Yaratılış inancına sahip biri olduğunda şüphe yoktur. 

http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/bir-portre-albert-einstein.html        internet sayfasından alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder