Ahmet DAVUTOĞLU
Tarihin ibresi model ve sembol şehirler
etrafında döner. Medeniyetlerin çöküşü bu sembol şehirlerin
marjinalleşmesi ile neticelenir. Islam medeniyetinin geleceği de bugün
iki şehrin kaderi ile belirlenecektir: Kudüs ve Saraybosna. Bu iki
şehrin Islam kimliğinin muhafaza edilmesi konusunda Islam dünyasının
göstereceği gayret Islam medeniyetinin geleceğinin de en önemli
göstergesi olacaktır.
Medeniyetlerin yükseliş ve düşüşü
şehirlerin kaderlerinde tezahür eder. Tarihin ibresi model ve sembol
şehirler etrafında döner. Medeniyetler yükseliş dönemlerini sembol şehir
ya da şehirlerle taçlandırırlar. Bunalımlar ise önce şehirlerdeki
kimlik krizi ile kendilerini ortaya koyarlar.
Şehirlerdeki ruhmaddî tecessüm,
keyfiyetkemiyet dengesizlikleri medeniyet içi dengesizliklerin
akislerinden başka bir şey değildir. Medeniyetlerin çöküşü bu sembol
şehirlerin marjinalleşmesi ile neticelenir.
Sodom ve Gomore'den New York'a kadar medeniyetler kurdukları şehirlerde tecessüm etmişler ve güçleri nisbetinde bu şehirleri insanlık tarihinin merkezî konumuna oturtmuşlardır.
Sodom ve Gomore'den New York'a kadar medeniyetler kurdukları şehirlerde tecessüm etmişler ve güçleri nisbetinde bu şehirleri insanlık tarihinin merkezî konumuna oturtmuşlardır.
Antik Yunan medeniyetinin iniş çıkışları
Atina şehrinin özellikleri ile aynîleşmiştir. Eflatun ideal
şehirdevletini tanımlarken içinde yaşadığı şehrin bunalımlarını da
ortaya koyma çabası içindedir. Iskender dönemi zengin kültür
kaynaşmasının ve eklektrik oluşumunun en güzel misali Iskenderiye'dir.
Sezar döneminde her yol Roma'ya çıkmış; Marcus Aurelius'dan sonra yollar
yeni yörüngeler aramaya başlamışladır. Modern dönem için de durum
farklı değildir.
Fransız devrimi ve Napolyon Paris'i,
endüstri devrimi ve 19. yüzyıl yeni sömürgeciliği Londra'yı tarih
sahnesine çıkarmıştır. Üzerinde güneş batmayan imparatorluğun güneşi hep
Londra'da doğmuştur. Dünya sisteminin merkez ülkeleri malları ile
birlikte şehirlerini de ihraç etmişlerdir.
1. Dünya Savaşı'ndan sonra
New York'un yükselişi ABD'nin dünya sisteminin merkezî unsuru olma
süreci ile koşut bir gelişmedir. 20. yüzyıl boyunca her para New York'a
çıkmış ve New York'tan dünyaya dağılmıştır. Soğuk savaş dönemini Berlin
şehrinin kaderinden daha iyi anlatabilecek hangi tasvir olabilir?
Şehirlerin nabzını tutabilen tarihin nabzını da tutabilir.
Islam medeniyetinin iniş ve çıkışları da
şehirlerin kaderi ile anlatılabilecek bir tarihî süreçtir. Yesrib'i
Medinetü'l Münevvere yapan güç Islam medeniyetini de tarihin merkezine
oturtan güçtür. Yesrip hicretle kimlik değiştirmiş ve adı ile
özdeşleştiği medeniyetin yükselişinin de odak noktası olmuştur.
Islam
takviminin hicretle başlaması bir tesadüf değildir. Hicret bir
Medine'den bir medeniyete geçişin başlangıcıdır. Bu başlangıç ile bütün
bir medeniyet tarihinin akışı da yön değiştirmiştir. Islam medeniyeti bu
başlangıçtan sonra hep yeni Medinelerin özlemi içindedir.
Medine kulluğun, hürriyetin ve gücün
buluştuğu bir maddî mekandır. Mutlak kulluğa mutlak hürriyete ve mutlak
güce açılmayan medinelerde Islam medeniyeti inişe geçmiş ve kendine yeni
mekanlar aramaya başlamıştır.
Ikili kıyaslarla ortaya koymak gerekirse
Delhi'nin fethi (1192) ve Bağdat'ın düşüşü (1258), Istanbul'un fethi
(1453) ve Gırnata'nın nihaî sükutu (1492) birbirini takip eden
olaylardır. Sanki ilahî irade bir düşüşün öncesinde başka bir merkezi
hazırlamakta ve medeniyetin ruhuna sığınacak ve kendisinde tecessüm
edecek maddî bir mekan oluşturmaktadır.
Şehirler medeniyetin tarihinin eksenindeki
uzun dönemli devriliğinin odak noktalarıdır. Islam medeniyeti içindeki
bunalım ve dönüşümler de en çarpıcı şekilde şehirlerin kimlik
dönüşümleri ile ortaya konabilir. Delhi tarihin en eski
medeniyetlerinden birini Islam medeniyetine eklemleyecek kimlik
dönüşümünü yaşarken Bağdat yıkılmış, Istanbul yepyeni bir ruhî uyanışın
maddî çerçevesini oluşturmaya çalışırken Islam medeniyetinin Batı
eksenindeki en zengin kalesi Gırnata tarihe gömülüşün hüznünü
yaşamıştır.
Islam medeniyetinin bu asırda yaşadığı
bunalımı da en güzel şekilde şehirlerin serencamında yakalayabiliriz.
Türk toplumunun bu asırda yaşadığı kimlik krizini Ayasofya'nın
kimliksizliğinden daha güzel anlatabilecek hangi sembol olabilir? Türk
toplumunun tarih içinde iddiasızlaştırılması ile Istanbul'un
önemsizleştirilmesi ve çevreselleşmesi de birbiriyle uyumlu olgulardır.
Tarih içinde söyleyecek sözü, insanlığa sunacak mesajı olmayan
toplumların gerçek anlamda kendilerine has şehirleri de yoktur. Bu asrın
özellikle ikinci çeyreğinde suriçi Istanbul'unda yaşanan cami katliamı
ile aynı dönemde ideolojik düzeyde yaşanan reddi miras aynı medeniyet
bunalımının zihnî ve maddî akisleridir.
Delhi'nin kesin bir kimlik değişimi ile
Yeni Delhi olarak yeniden inşası Islam medeniyetinin hem sömürgecilik ve
yenisömürgecilik karşısındaki gerileyişinin hem de uyanış çabalarının
izlerini taşır. Tarih boyunca Islam medeniyetinin Hint eksenindeki
Islamabad'ı olan Delhi terkedilmiş ve Islamabad yeni bir maddî çevrede
yeniden kurulmuştur.
Bu Islam medeniyetinin diğer medeniyetler ile
karşılaştığı hattan merkeze doğru çekilmesinin de bir işareti olarak
görülebilir. Hemen hemen bütün uluslararası Islamî kuruluşlarının
bulunduğu Cidde şehri de bu medeniyet bunalımının tipik bir
yansımasıdır. Cidde şehrinin yapılanması zihnî bunalımın maddî mekan
içinde tecessüm edişinin en tipik misalidir. Yanlış yorumlanmış
selefilik ile modernizmin gelenekkarşıtı çarpık sentezinin oluşturduğu
bunalım Cidde şehrini doğurmuştur. Cidde Islam medeniyetinin kalbine 60
km. mesafede bir Amerikan şehridir.
Islam medeniyetinin geleceği de bugün iki şehrin kaderi ile belirlenecektir: Kudüs ve Saraybosna. Bu iki şehrin Islam kimliğinin mahfaza edilmesi konusunda Islam dünyasının göstereceği gayret Islam medeniyetinin geleceğinin de en önemli göstergesi olacaktır. Bu açıdan Ortadoğu Barış Konferansı ve Bosna krizinin uluslararası sistem ile Islam dünyası arasındaki ilişkilerin merkezine oturmuş olması da kesinlikle bir tesadüf değildir.
Bugün Saraybosna ve Kudüs, Islam
medeniyetinin Medine sembolleri olarak yaşatılmazlarsa gelecekte
Istanbul için de benzer tehlikelerin ortaya çıkışına kimse engel olamaz.
Inandıkları hayat tarzlarını şehir modelleri olarak hayata
geçiremeyenler kendi kimliklerini de muhafaza edemezler.
17.12.1994 - Ahmet Davutoğlu
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/columnistDetail_getNewsById.action?newsId=356 internet sayfasından alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder