Popüler Yayınlar

11 Mart 2013 Pazartesi

MEDENİYETLERİN KADER GÖSTERGELERİ

Ahmet DAVUTOĞLU
Tarihin ibresi model ve sembol şehirler etrafında döner. Medeniyetlerin çöküşü bu sembol şehirlerin marjinalleşmesi ile neticelenir. Islam medeniyetinin geleceği de bugün iki şehrin kaderi ile belirlenecektir: Kudüs ve Saraybosna. Bu iki şehrin Islam kimliğinin muhafaza edilmesi konusunda Islam dünyasının göstereceği gayret Islam medeniyetinin geleceğinin de en önemli göstergesi olacaktır.
 
Medeniyetlerin yükseliş ve düşüşü şehirlerin kaderlerinde tezahür eder. Tarihin ibresi model ve sembol şehirler etrafında döner. Medeniyetler yükseliş dönemlerini sembol şehir ya da şehirlerle taçlandırırlar. Bunalımlar ise önce şehirlerdeki kimlik krizi ile kendilerini ortaya koyarlar.
 
Şehirlerdeki ruh—maddî tecessüm, keyfiyet—kemiyet dengesizlikleri medeniyet içi dengesizliklerin akislerinden başka bir şey değildir. Medeniyetlerin çöküşü bu sembol şehirlerin marjinalleşmesi ile neticelenir.
Sodom ve Gomore'den New York'a kadar medeniyetler kurdukları şehirlerde tecessüm etmişler ve güçleri nisbetinde bu şehirleri insanlık tarihinin merkezî konumuna oturtmuşlardır. 
 
Antik Yunan medeniyetinin iniş çıkışları Atina şehrinin özellikleri ile aynîleşmiştir. Eflatun ideal şehir—devletini tanımlarken içinde yaşadığı şehrin bunalımlarını da ortaya koyma çabası içindedir. Iskender dönemi zengin kültür kaynaşmasının ve eklektrik oluşumunun en güzel misali Iskenderiye'dir. Sezar döneminde her yol Roma'ya çıkmış; Marcus Aurelius'dan sonra yollar yeni yörüngeler aramaya başlamışladır. Modern dönem için de durum farklı değildir. 
 
Fransız devrimi ve Napolyon Paris'i, endüstri devrimi ve 19. yüzyıl yeni sömürgeciliği Londra'yı tarih sahnesine çıkarmıştır. Üzerinde güneş batmayan imparatorluğun güneşi hep Londra'da doğmuştur. Dünya sisteminin merkez ülkeleri malları ile birlikte şehirlerini de ihraç etmişlerdir. 
 
1. Dünya Savaşı'ndan sonra New York'un yükselişi ABD'nin dünya sisteminin merkezî unsuru olma süreci ile koşut bir gelişmedir. 20. yüzyıl boyunca her para New York'a çıkmış ve New York'tan dünyaya dağılmıştır. Soğuk savaş dönemini Berlin şehrinin kaderinden daha iyi anlatabilecek hangi tasvir olabilir? Şehirlerin nabzını tutabilen tarihin nabzını da tutabilir.
 
Islam medeniyetinin iniş ve çıkışları da şehirlerin kaderi ile anlatılabilecek bir tarihî süreçtir. Yesrib'i Medinetü'l Münevvere yapan güç Islam medeniyetini de tarihin merkezine oturtan güçtür. Yesrip hicretle kimlik değiştirmiş ve adı ile özdeşleştiği medeniyetin yükselişinin de odak noktası olmuştur. 
 
Islam takviminin hicretle başlaması bir tesadüf değildir. Hicret bir Medine'den bir medeniyete geçişin başlangıcıdır. Bu başlangıç ile bütün bir medeniyet tarihinin akışı da yön değiştirmiştir. Islam medeniyeti bu başlangıçtan sonra hep yeni Medinelerin özlemi içindedir.
 
Medine kulluğun, hürriyetin ve gücün buluştuğu bir maddî mekandır. Mutlak kulluğa mutlak hürriyete ve mutlak güce açılmayan medinelerde Islam medeniyeti inişe geçmiş ve kendine yeni mekanlar aramaya başlamıştır.
 
Ikili kıyaslarla ortaya koymak gerekirse Delhi'nin fethi (1192) ve Bağdat'ın düşüşü (1258), Istanbul'un fethi (1453) ve Gırnata'nın nihaî sükutu (1492) birbirini takip eden olaylardır. Sanki ilahî irade bir düşüşün öncesinde başka bir merkezi hazırlamakta ve medeniyetin ruhuna sığınacak ve kendisinde tecessüm edecek maddî bir mekan oluşturmaktadır.
  
Şehirler medeniyetin tarihinin eksenindeki uzun dönemli devriliğinin odak noktalarıdır. Islam medeniyeti içindeki bunalım ve dönüşümler de en çarpıcı şekilde şehirlerin kimlik dönüşümleri ile ortaya konabilir. Delhi tarihin en eski medeniyetlerinden birini Islam medeniyetine eklemleyecek kimlik dönüşümünü yaşarken Bağdat yıkılmış, Istanbul yepyeni bir ruhî uyanışın maddî çerçevesini oluşturmaya çalışırken Islam medeniyetinin Batı eksenindeki en zengin kalesi Gırnata tarihe gömülüşün hüznünü yaşamıştır.
 
Islam medeniyetinin bu asırda yaşadığı bunalımı da en güzel şekilde şehirlerin serencamında yakalayabiliriz. Türk toplumunun bu asırda yaşadığı kimlik krizini Ayasofya'nın kimliksizliğinden daha güzel anlatabilecek hangi sembol olabilir? Türk toplumunun tarih içinde iddiasızlaştırılması ile Istanbul'un önemsizleştirilmesi ve çevreselleşmesi de birbiriyle uyumlu olgulardır.
 
Tarih içinde söyleyecek sözü, insanlığa sunacak mesajı olmayan toplumların gerçek anlamda kendilerine has şehirleri de yoktur. Bu asrın özellikle ikinci çeyreğinde sur—içi Istanbul'unda yaşanan cami katliamı ile aynı dönemde ideolojik düzeyde yaşanan redd—i miras aynı medeniyet bunalımının zihnî ve maddî akisleridir. 
 
Delhi'nin kesin bir kimlik değişimi ile Yeni Delhi olarak yeniden inşası Islam medeniyetinin hem sömürgecilik ve yeni—sömürgecilik karşısındaki gerileyişinin hem de uyanış çabalarının izlerini taşır. Tarih boyunca Islam medeniyetinin Hint eksenindeki Islamabad'ı olan Delhi terkedilmiş ve Islamabad yeni bir maddî çevrede yeniden kurulmuştur. 
 
Bu Islam medeniyetinin diğer medeniyetler ile karşılaştığı hattan merkeze doğru çekilmesinin de bir işareti olarak görülebilir. Hemen hemen bütün uluslararası Islamî kuruluşlarının bulunduğu Cidde şehri de bu medeniyet bunalımının tipik bir yansımasıdır. Cidde şehrinin yapılanması zihnî bunalımın maddî mekan içinde tecessüm edişinin en tipik misalidir. Yanlış yorumlanmış selefilik ile modernizmin gelenek—karşıtı çarpık sentezinin oluşturduğu bunalım Cidde şehrini doğurmuştur. Cidde Islam medeniyetinin kalbine 60 km. mesafede bir Amerikan şehridir.

Islam medeniyetinin geleceği de bugün iki şehrin kaderi ile belirlenecektir: Kudüs ve Saraybosna. Bu iki şehrin Islam kimliğinin mahfaza edilmesi konusunda Islam dünyasının göstereceği gayret Islam medeniyetinin geleceğinin de en önemli göstergesi olacaktır. Bu açıdan Ortadoğu Barış Konferansı ve Bosna krizinin uluslararası sistem ile Islam dünyası arasındaki ilişkilerin merkezine oturmuş olması da kesinlikle bir tesadüf değildir. 
 
Bugün Saraybosna ve Kudüs, Islam medeniyetinin Medine sembolleri olarak yaşatılmazlarsa gelecekte Istanbul için de benzer tehlikelerin ortaya çıkışına kimse engel olamaz. Inandıkları hayat tarzlarını şehir modelleri olarak hayata geçiremeyenler kendi kimliklerini de muhafaza edemezler. 
 
 
17.12.1994 - Ahmet Davutoğlu
 
 http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/columnistDetail_getNewsById.action?newsId=356   internet sayfasından alınmıştır.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder