Bugünlerde yine, liselere öğrenci geçişleri ve üniversiteye giriş
tartışılıyor. 1980'lerin sonlarına doğru merkezî sınavların popüler
olmasından beri gündemimizde hep sınavlar var.
Doğru ölçme değerlendirmenin öğrenmeyi artırdığında kuşku yoktur ve bunu destekleyen, sayıları binlere ulaşan araştırma mevcuttur. Geniş çaplı bir meta analiz olan, Black ve Wiliam tarafından 1998 yılında 681 makale arasından seçilerek incelenen 250 makalenin sentezinden çıkan sonuç, iyi bir ölçme değerlendirmenin gerçekten yararlı olduğunun açık bir kanıtıdır. Yani konu etrafında konuşurken nitelikli ölçmenin gerekliliğini temele almak gerekir.
Üstelik başarıyı kaydetmede ortak formata sahip olma düşüncesi bütün dünyada gittikçe daha fazla kabul görüyor. Türkiye'de 1974'ten beri merkezî ölçme ve yerleştirme sistemi vardır. Bunun temelinde de aday öğrencilerin üniversiteden üniversiteye dolaşmalarının altından kalkılamaz bir hale gelmesi vardır. Birçok üniversite aynı dönemde seçme sınavı yapmakta, öğrenciler de bu sınavlara yetişememekte idi. Şu anda çok daha fazla üniversite ve çok daha fazla bölüm var ve dezavantajlı öğrencilerin bunun altından kalkmasının olanağı yok.
Çok sayıda ülke, yükseköğretime geçiş için merkezî sınavları kullanmaktadır. Japonya'da bir milli sınav bir de ilgili üniversite tarafından yapılan sınav vardır. Rusya, üniversitede okumak isteyen öğrencilerin katılmasının zorunlu olduğu Birleşik Devlet Sınavı yapmaya başlamıştır. Brezilya, ülkedeki devlet üniversitelerinin yerel sınavlarının yerini alacak şekilde daha iyi bir seçenek olarak Ulusal Lise Sınavları kullanmaya başlamıştır. İspanya (PAU), Çin (Gaokao) ve İran (Concours) gibi ülkeler de merkezî sınavlar yapmaktadırlar. Son 30 yılda Kuzey Amerika'da da büyük ölçekli ölçme genişlemeye devam etmiştir.
Birçok ülke, yerelliğin ortaya çıkarabileceği birçok soruna cevap olarak bu sınavları kullanmayı tercih etmektedir. Ülkelerin bu sınavları kullanmaya devam etmeleri, ortaya çıkabilecek daha büyük sorunların önüne geçmek için merkezî sınavın sıkıntılarına katlandıkları anlamına gelmektedir. Bir kısım ülkelerde ise merkezî sınavlar olmakla birlikte merkezî yerleştirme yoktur; lise bitirme sınavları (bakolorya, matura, exit exam, A/O-Level Exams vb.) adı altında merkezî sınavlar vardır.
Bunların hemen tamamı temel dersler ve alan dersleri olarak ayrılmakta ve büyük kısmı yazılı olarak yapılmaktadır. Ancak bu tür sınavların yapılabilmesi için öğrenci sayısının oldukça sınırlı olması ve çok sayıda uzman değerlendirici olması gerekmektedir. Yine bu tür sınavlar birden fazla kişi tarafından değerlendirildiği için sonuçların açıklanması çok uzun sürmektedir.
Merkezî yerleştirme sınavlarının yapılmadığı ülkelerse iki gruptur: Bir kısmının büyük oranda nüfus artış hızı çok düşük ya da negatif olan, öğretmen başına düşen öğrenci sayısının başa çıkılabilecek kadar olduğu, kişi başına düşen gayri safi milli hasılanın oldukça yüksek olduğu, herkesin istediği yerde eğitim alma fırsatına sahip olduğu görülmektedir.
Bu bağlamda örneğin nüfus artışı çok düşük, kişi başına düşen gayri safi milli hâsılası Türkiye'nin 3 katından fazla olan Finlandiya gibi ülkeleri, ya da öğrenci başına harcamanın Türkiye'nin 2 katı olduğu Almanya gibi ülkeleri Türkiye için örnek göstermek elma ile armudu karıştırmak kadar basit bir yanılgıdır.
Kaldı ki meslekî eğitimin ekonomik getirisinin düşük olmadığı bu ülkelerde öğrencileri farklı eğitim alanlarına yönlendirmek oldukça kolaydır. Sınav yapılmayan ikinci grup ülkelerse imkânları yeterli olmayan dezavantajlı ülkelerdir. Özetle merkezî sınavlar belli bir gelişmişlik seviyesinde olan ülkelerde yapılabilmektedir.
Yerel sınavlar ve eşitsizlik üzerine
Merkezî sınavlar sonucunda dereceye giren öğrencilere bakıldığında çok büyük kısmının öğretmen, memur, esnaf, işçi gibi orta ve alt sosyal sınıflardan oldukları görülmektedir. Türkiye'nin son 20 yılı merkezî sınavların sosyal sınıflarda oluşturduğu değişimin, yukarı doğru sosyal hareketliliğin büyük bir kanıtıdır.
Nitekim merkezî sınavlar, birçok ülkede başarı dışındaki etkenlerin göz ardı edilmesini sağlamak için kullanılmaktadır. Büyük çaplı sınavlardan elde edilen veriler, çoktan seçmeli soruların dezavantajlı gruplarla avantajlı gruplar arasındaki farkı en aza indirdiğini göstermektedir.
YGS, SBS gibi sınavlarda anne-babaların sorumluluğu göz ardı edilmemelidir. Bu sınavlarla ilgili sorun bizzat sınavın kendisinde değil, uygulama şeklindedir. Merkezî sınavlarımızdaki en temel iki sorun çoktan seçmeli sorular ve öğrenci üzerinde oluşturduğu baskıdır. Yoksa, merkezî sınavlar öğrencilerin ders çalışması için çok temel bir etkendir.
Türkiye'deki uzman yetersizliği, güncel siyasetin eğitime çok karışması, akademinin siyaset sorumluluğu, medyanın ajitasyonu konuyu özünden uzaklaştırmaktadır. Şu anda okullarda öğretmenler okul idareleri, okul idareleri de merkezî yönetim tarafından yüksek not vermeleri konusunda baskı altında tutulmaktadır ve buna bağlı olarak verilen notlar öğrencilerin gerçek başarı düzeylerini göstermekten belli ölçüde uzaktır.
Herhangi bir güce sahip kimseler kendilerini ilgilendiren öğrencilerin notlarının yüksek olması konusunda etkide bulunarak sosyo-ekonomik düzey olarak dezavantajlı olanlar aleyhine durum oluşturmaktadırlar.
Yerel sınavların esas olarak kullanılması durumunda çok büyük sorunlar ortaya çıkacağı aşikârdır. Öğretmenler tarafından hazırlanan testler birçok yönden kusurludur.
Literatür, öğretmenler tarafından hazırlanan sınavların standart ölçme araçları ile kıyaslanamayacağını göstermektedir. Nitekim öğretmenlerin çoğu (bilişsel düzeyleri, belirtke tablolarını, madde güçlük ve ayırıcılık düzeylerini, geçerliği dikkate almadan) soru bankalarını kullanmaktadır: Öğretmenler tarafından hazırlanacak bir sınav, merkezî sınavların ancak çok kötü bir taklidi olabilir.
Soru hazırlamak gerçekten uzmanlık isteyen bir iştir ve bu zamana kadar Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmenlerin ihtiyacını giderecek şekilde bu konuda bir çalışma yapmamış olması da ayrı bir eksikliktir. Evet, yerel sınavlar yerel ihtiyaçları daha iyi giderebilir ama daha fazlası değil. Öte yandan yerel olarak hazırlanan sınavlar objektiflik yönünden de kusurludur. Bu sınavlarda istendiği takdirde fark ettirmeden sorularla cinsiyet, inanç, bölgesel ayrımlar yapılabilir.
Asıl mesele merkezî sınavların temel problemlerine çözüm üretmektir, 1-2 arızası olan aracı hurdaya göndermek değil.
*Fatih Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Anabilim Dalı
http://www.zaman.com.tr/yorum_merkezi-sinavlar-ve-sosyal-adalet_2063203.html internet sayfasından alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder