Popüler Yayınlar

3 Mart 2013 Pazar

İSLAMİYETİN EKONOMİ SİSTEMİ, LİBERAL EKONOMİYE BENZER Mİ? Sami USLU



Farklılıkları nelerdir? 

Soru: İslâmiyetin ekonomi sistemi, liberal ekonomiye benzer. İslâmın ekonomi sistemi de arz ve talep esasına göre yürüdüğü için, liberal ekonomi deniyor. Fakat devletin ekonomik hayata dokunmamasını isteyen Adam Smithin liberalizminden veya gayrı Müslimlerin uyguladığı diğer liberal sistemlere benzerliği var mıdır? Açıklar mısınız?

Cevap: Adam Smith 'ekonominin babası' olarak tanımlanır; serbest piyasa ekonomisinin temellerini attığı kabul edilir. 'Ulusların Refahı (Welfare of Nations)' adlı kitabı 1789'da yayımlanmıştır. Kitabın özü şu fikre dayanır: Ekonomi konusunda yapılacak en doğru şey, piyasaya hiç müdahale etmemektir. Zira, piyasa daima en doğrusunu yapar. Bu görüş meşhur 'Bırakınız yapsınlar (Laissez fairez)' sloganıyla ifade edilir. 

Smith'in fikirlerine dayanak yaptığı gerekçe pek ilginçtir. Piyasayı yöneten görülmeyen bir el (invisible hand) vardır; gizli elden kastettiği ise Tanrı'dır. Peki, hâlâ iktisatta temel öğreti olarak kabul edilen bu fikirler insanlara takdim edile geldiği gibi gerçekten ilk kez onun tarafından mı ortaya atılmıştır? Cevabı bulmak için İslam tarihine bakalım.

Devr-i saadette fiyatlara narh konulmasını talep edenlere karşılık, Hz. Muhammed; fiyatlara kesinlikle müdahale edilmemesi düsturunu ortaya koymuş ve gerekçe olarak; "Fiyatların nereye gideceğini ancak Allah bilir." hadisini vazetmişti. Liberal ekonomi sistemini en veciz biçimde açıklayan bu sözler ile Smith'in tarifi çarpıcı bir şekilde örtüşüyor. O kadar ki, birinin diğerinden alıntı yaptığı açıkça belli.


Peygamberimiz, Smith'ten takriben 11 asır önce yaşadığına göre kimin kimden alıntı yaptığı ortada. Öte yandan, "İşçinin ücretini teri kurumadan ödeyin." şeklindeki sosyal adaletçi yaklaşımıyla, Peygamberimiz liberal ekonominin vahşi kapitalizm tarzında seyretmesine karşı çıkmıştır. 

Ayrıca, zekat, sadaka ve karz-ı hasen (faizsiz borç verme) gibi uygulamalar, gelir dağılımında adaletsizliği gidermeye yönelik kurumlar olarak İslamiyet'in yenilikleri arasındadır. Buna mukabil, Batı'nın işçiyi insan olarak görmesi ve sosyal adalet kavramının benimsenmesi için aradan 12-13 asır geçmesi ve toplumun inanılmaz acılar çekmesi gerekti.


Ticaret, iktisadi hayatın can damarıdır. Hatta, geniş anlamda iktisat = ticaret bile denebilir. İslam Peygamberi'nin bu konudaki hadisi çok açık bir mesajdır: "Cesur olun ve ticarete atılın. Rızkın onda dokuzu ticarettendir." Peygamberimiz ticaretin risk taşıdığını ifade etmiş, ama bu riskten kaçınılmamasını öğütlemiştir. 

İlaveten, günümüzün genel kabul görmüş bir makro ekonomik fenomenini dile getirerek, ulusal ve global planda gayri safi milli hasılanın (rızkın) tamamına yakın bir bölümünün direkt veya dolaylı olarak ticaretten kaynaklandığı bilgisini insanlığa sunmuştur. Halbuki, Hıristiyan dünyasının papazları daha yakın çağlara kadar, ticareti sahtekârlıkla eşdeğerde görüyor, bir malın maliyetinden fazla bir bedelle satışına hırsızlık diyorlardı.

İslam'ın kutsal kitabı Kur'ân-ı Kerîm'de alışverişle ilgili bilgilerin kayıt altına alınması emredilmiştir. Böylece, şirketler âleminin en temel konulardan birini teşkil eden ticari işlemlerin ait olduğu kuruluşun defterlerine sağlıklı bir şekilde intikal ettirilmesi ve birçok kötülüğün kaynağı olan kayıt dışılığın önlenmesi için yol gösterilmiştir. Nitekim, Kur'an'ın bu hükmü sayesinde çağdaş muhasebe sistemi ilk kez Araplar tarafından icat edilmiştir. Batı'nın muhasebe ve şirketleşme mevzuunda bu seviyeye ulaşması asırlar sürmüştür.

Resulullah, "Bizim topluluğun başı, topluluğa en çok hizmet edendir." sözleriyle, dünyadaki tüm liderlere başarı için ilahi bir kılavuz bahşetmiştir. Hizmetkâr lider konusu çağdaş yönetim biliminin yeni yeni incelenen konularından biridir. 

 http://m.sorularlaislamiyet.com/index.php?oku=7446       internet sayfasından alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder