Hangi
insanlar evlenmesin’i ‘Hangi insanlar evlensin?’ şeklinde de
okuyabilirsiniz. Takdir size kalmış. Fakat yazının sonunda hangi
kategoride yer aldığınızı kendinize sormayı unutmayın.
İradi cehd ve gayretle elde edilecek bu sevgidir, evlilik binasının temeli, duvarı, harcı, çatısı. Siz hiç temelsiz, duvarsız, harçsız, çatısız ev gördünüz mu?
Saygı nedir bilmeyenler evlenmesin. Çünkü saygı evlilikle aranan huzurun olmazsa olmazıdır. Ayrıca saygı sevgi ile birlikte olursa bir mana ifade eder. Eşler arasında sevgisiz saygı riya, saygısız sevgi de koca bir yalandan ibarettir.
Ümit etmeyi, ümitle bugüne ve yarına bakmayı bilmeyenler evlenmesin. Çünkü ümit, evlilikte bir hazinedir. Ümitsiz insan, hayata bugün penceresinden bakan, hayatı sadece bugünden hatta yaşadığı an’dan ibaret gören insandır. Halbuki evlilik uzun soluklu bir maratondur.
Bugün kötü olan ya da kötü gözüken nice şeyler vardır ki yarın iyi olabilir. “Her şerde bir hayır vardır” özdeyişini hatırlayın. “Sizin şer gördüğünüz nice şeyler vardır ki hayır, hayır gördüğünüz şeyler de şerdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” ayeti kime, ne anlatıyor bir düşünsenize!
Sabır bir kenz-i mahfi, özür dilemek erdemdir.
Sabretmeyi bilmeyenler evlenmesin. Çünkü sabır, hamları kemale erdiren bir ateştir. Bu ateşi çıplak eliyle tutmaya hazır olmayanlar evliliğe de hazır değildir. Sabır, evli çiftin ömür boyu ihtiyaç duyacağı, her gün kapısını çalıp dilencilik yapacağı, susuzluğunu gidermek için deniz suyu içen insan misali ‘daha yok mu” diye sesleneceği bir kenz-i mahfidir.
Özür dilemesini bilmeyenler evlenmesin. Çünkü özür insan olan insan için bir eksik, bir kusur değil aksine erdemdir, fazilettir.
Özür dilemeyi erdem görme, insanı sürekli tetikte tutar, hata yapmamaya sevk eder. Aksi bir hal, “ben mükemmel bir insanım” iddiasını içinde barındıran çiğ bir tavırdır.
Böyleleri hiçbir zaman kendi hatalarını görmez. Hatanın görülmediği yerde ise hatadan dönme olmaz ve gün gelir hatalar zinciri fasit bir daireye sokar o yuvayı.
Sonuçta testi kırılır, huzursuzlukla başlayan süreç boşanmaya uzar ve Allah muhafaza günümüzde çok örneğini gördüğümüz gibi karısını öldüren kocalar, kocasını bıçaklayan kadınlar alır başını gider.
Böylesi ailelerden müteşekkil toplum kendini N.Fazıl’ın ifadesiyle ‘cinnet müstatili’ içine salmış deli bir toplumdur.
Ağlamasını bilmeyenler evlenmesin. Kocalar ne “kadındır ağlar”, “kadının gözyaşları silahıdır” ne de kadınlar “erkek adam ağlamaz” desin.
Çünkü gözyaşı haneyi cennetnümun çemenzara döndürecek olan sihirli bir iksirdir. Ağlamayı unuttuk biz bütün bir toplum olarak.
Onun için teklif-i mâlâyutâk yapmayacak ve ceyhun gibi akıtın gözyaşlarınızı demeyeceğim ama hiç olmazsa damlatın; pınarınız kurumasın.
Gülmesini bilmeyenler evlenmesin. Çünkü gülme, ağlamayı tamamlayan bir unsurdur. Bu ikisi bir bütünün iki eşit yarısından ibarettir. Gülme ve ağlama, hayat ve ölüm gibidir.
Biri olmadan diğeri, diğeri olmadan berikinin kadr ü kıymeti bilinmez. Öyleyse, bozmayın Yaratıcının kainata koyduğu bu dengeyi.
Affetmeyi bilmeyenler evlenmesin. Çünkü affetmemek, affedememek öfkelerin birikmesini, onların kin ve nefrete dönüşmesini netice verir.
Eşini affetmeyen, affedemeyen insan, zamanla kine ve nefrete dönüşen bu öfkesi ile onu düşmanlaştırır, hatta şeytanlaştırır. Adı üzerinde düşman ve şeytan. İnsan hiç düşmanıyla, şeytanıyla aynı yastığa baş koyar mı?
Çok şeyler sıralayabilirim; ama bununla bitireceğim; kanaat etmesini bilmeyenler evlenmesin. Çünkü kanaat iki yüz adamın ancak anahtarlarını taşıyabildiği Karun’un bile kapısında dilencilik yapacağı büyük bir hazinedir. Evlilikle kurulan yuvanın kıyamete kadar devamı ancak böyle bir hazineye sahip olmakla mümkündür .
Uzun sözün kısası; insan olan insanlar evlensin ve unutulmasın hayvanlar çiftleşir, insanlar ise evlenir.
http://www.zaman.com.tr/ahmet-kurucan/hangi-insanlar-evlenmesin_2076811.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder