KURŞUNU SIKANLAR ZEHİRLEDİ
Kartal Demirağ'ın düzenlediği suikastla başlayıp vefatıyla son bulan Turgut Özal'ın sır ölümü, gazeteci İdris Gürsoy'un kitabında aydınlatılıyor. Gürsoy, 1988'de suikastta ıskalayanların 5 yıl sonra amaçlarına ulaştıklarını belirtiyor.
İdris Gürsoy yeni kitabı Özal'ın Ölümündeki Sır: 'Suikast ve Zehir'de ortaya çıkan yeni belgeler, tanıklar, soruşturmalar ışığında Özal'a suikast girişimi ve ani ölümündeki şüphelerin hikayesini anlatıyor. "Türkiye'nin karanlık sayfalarının aydınlatılması bu şüphelerin üzerine gidilmesine bağlıdır." diyen Gürsoy, Özal'ın ölümündeki sırrın Kartal Demirağ'ın 1988'de düzenlediği suikastla ilişkili olacağına dikkat çekiyor.
'SİLAH BELİMDE ÇOK DOLAŞTIM'
Demirağ'ın suikasttan önceki beş ayının tam anlamıyla bir muamma olduğunu belirten Gürsoy, bu noktada gazeteci Çiğdem Anat'ın Demirağ'la yaptığı röportajda yer veriyor. O röportajda Demirağ, "Çok önemli olaylar geçti başımdan. Her insanın yaşayamayacağı maceralar geçti. Ocak ayından hazirana kadar şahane anılarım var. Silah belimde çok dolaştım. Polislerle arkadaşlık yaptım...." diyor. İdris Gürsoy, yüksek yargıda savcı olarak çalışan bir hukukçudan ise Özal suikastı ile ilgili soruşturma dosyasına yansıyan bilgi, belge ve ifadelerle savcıların hazırladığı iddianameyi değerlendirmesini istediğini ve o savcının tespitlerini sıralıyor.:
HEP ÇELİŞKİLİ İFADELER VERDİ
"1- Kartal Demirağ ilk ifadesi ve daha sonraki beyanlarında ısrarla 'Rastgele ateş açtım' diyor. Neden? İki kurşun da hedefe isabet ediyor. eğer biri mikrofona çarpmasa kalbine gelecek ve Özal ölecek. Ayrıca Demirağ'ı engellemeye çalışan muhtar Ali Ünal'ın beyanları arasında ilginç bir ayrıntı var. Demirağ'ın ateş ederken birisinin omuzundan destek aldığını söylüyor tanık Ünal. Demek ki Kartal Demirağ, Öazl'a rastgele ateş etmedi. Demirağ'ın ateş etmesi için biri bilerek önünde durdu ve omuzuna elini koymasına izin verdi. Peki kimdi bu kişi? Demirağ, 'Rastgele ateş ettim' diyerek onu korudu mu?
2- Savcı iddianamede Kartal Demirağ için çeşitli analizler yapıyor. Şöhret olmak için bu eylemi yapmış olabileceğini belirtiyor. İddianamedeki satırları okuyunca bunların bir kitaptan alıntı yapıldığı anlaşılıyor. Demirağ'ın psikolojisini savcılar hangi verilere göre ortaya koydular. Demirağ, şöhret olmak istediyse neden başından sonuna kadar çelişkili ifadeler verdi?
3- İddianamede savcı "örgüt var" diyor ancak davayı adi bir cinayete teşebbüs suçundan açıyor. İddianamede, örgüt şüphesini açık bir şekilde dile getiriyor.
4- Özal suikastı ve ani ölümü sırasında görevli olan bazı kişileerin daha sonra bazı soruşturmalarda ciddi suçlamalarla karşılaşmaları ve hatta bazılarının mahkum olmaları hayli dikkat çekicidir."
Gürsoy'un örgütün varlığını açıklayan suikast iddianamesinin tamamına yer verdiği kitabında suikastın nasıl örtbas edildiği de anlatılıyor. Bu girişimin hemen 5 yıl sonrasında gelen zehirlenme olayına da ışık tutan kitapta, Özal'ın GATA'ya geldiğinde el yazısıyla anbean tutulmuş notların tamamı ve zehirin ayrıntıları da okura sunuluyor. Özal'ın 'sır ölümü'nü aydınlatmaya çalışan bu kitaptan bazı bölümleri sizler için derledik.
SEÇİLMİŞ BÖLÜMLER...
GÜCÜ DARBECİLERE YETMEDİ
Turgut Özal'ın görev verdiği emekli Savcı Uğur Tönük'ün iddiasına göre; Demirağ'ı azmettirdiği söylenen işadamı Kemal Horzum bu işlerde sadece bir işçi ya da mutemet olabilirdi. Kartal Demirağ da sadece bir tetikçi idi. her ikisinin de üsütnde çok daha büyük güçler vardı. Önemli bilgilere ulaşan Tönük, kendisini MİT elemanı olarak tanıtan üç kişi tarafından bu olayın üzerine gitmemesi için uyarıldı. Özal'la görüşmesinde bazı isimleri verdi. Daha sonra davadan sessizce çekildi. Erken emekli oldu. aslında Tönük, Türkiye'nin 2007'de adını duyacağı Ergenekon örgütüne çarpmıştı. Özal da suikast girişiminin arkasındaki derin bağlantıları görünce geri adım attı. Köşk'e çıkacaktı, reformalara devam edecekti ve kavga istemiyordu. savcı Tönük'e göre; 'Darbeci yapının üzerine gitmeye Özal'ın gücü yetmedi.' ( Sayfa 9 )
SUİKAST NASIL ÖRTBAS EDİLDİ
Kitapta, Kartal Demirağ'ın gerçekleştirdiği Özal suikastı soruşturmasına bakan ilk Savcı Uğur Tönük'ün başının dertten kurtulmadığı detaylı bir şekilde viriliyor. İşte savcının başına gelenler: "Tönük'ün 'suikast girişimini araştırmaması için dönemin MGK Genel Sekreteri Sabri Yirmibeşoğlu tarafından tehdit edildiğini ve kızının kaçırıldığını' ifade ettiği, 15 Ağustos 2011 tarihinde konuya ilişkin ifade veren Tönük'ün; soruşturmanın örtbas edilmesi için dönemin MGK Genel Sekreteri ve Özal Harp Dairesi Başkanı Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu tarafından gönderilen üç kişi tarafından tehdit edildiğini, aynı dönem kızının da kaçırıldığını ancak kaçırma olayının arkasında kimlerin olduğunu bilmediğini ifade ettiği, belirtmektedir." ( Sayfa 276 )
POLONYUM 210'UN ÖMRÜ EN FAZLA 3 YIL
İdris Gürsoy kitabında, Özal'ın mezarının açıldıktan sonra yapılan otopsi sonuçlarına da genişçe yer veriyor. Gürsoy, 19 yıl sonra kemikte Polonyum 210'un bulunmasının normal olmadığını belirtiyor. Bu maddenin kemikte en fazla üç yıl kalabileceğini vurgulayan Gürsoy şöyle devam ediyor:"Devlet Denetleme Kurulu, radyoaktif maddeden zehirlenme konusunda Küçükçekmece Nükleer Araştırma Merkezi ve TÜBİTAK'tan destek aldı. Özal'ın naaşından alınan örnekler, bu iki kurumda değerlendirildi. Elde edilen sonuçlar sonrası bazı kurul üyeleri Özal'ın zehirlendiği, bazıları ise radyoaktif maddenin zaman içinde biriktiği görüşüne vardı. Rapora göre; Özal'ın naaşındaki dört zehirli madde, zehirlemeyi kanıtlayacak dozda değildi. Yüksek dozda olduğu iddia edilen DDT, yıllar içinde çeşitli sebze ve meyvelerden tarım ilaçları aracılığıyla alınarak vücutta yağ tabakasında biriken bir maddeydi. Polonyum 210 adlı radyoaktif maddenin ise çevresel etkenler vesilesiyle vücuda girdiği kanaatine varıldı." ( Sayfa 86 )
YILLAR GEÇSE DE HESABI SORULMALI
Devlet Denetleme Kurlu raporunu ilk defa yazan gazeteci olarak şu bilgiyi paylaşayım; Kurul üyeleri, raporu hazırlarken, Özal'ın yıllar sonra mezarının açılıp açılmamasını da kendi aralarında tartıştılar. Kemikler özelliğini kaybettiği için sonuç alınamayabilirdi. Bir üye şüphelere dikkat çekti ve 'Mezar açılmalı. Gerekirse zehirlenerek öldürüldüğü iddia edilen Fatih Sultan Mehmet'in bile mezarı açılmalıdır. Bu ülkeye hizmet eden devlet adamlarını öldürenlerin yıllar geçse de yakasına yapışılacağını, hesap sorulabileceğini göstermeliyiz' dedi. ( Sayfa 10 )
ŞAHİNKAYA GATA'DAN GÜLEREK ÇIKTI
GATA'da nöbetçi subay olan Tabip Binbaşı Mustafa Sarsılmaz, 17 Nisan'da tarihi bir olaya şahitlik yapacağını elbette bilmiyordu. Bir gün öncesinde kendisine Cumhurbaşkanı Özal'ın rutin sağlık kontrolü için hastaneye geleceği haber verilmişti. Nöbeti devralır almaz , gerekli hazırlıkları yaptı ve Özal'ı beklemeye başladı. Ancak dakikalar ilerliyor ve Özal2dan haber gelmiyordu. Saat 11.00 civarı Cumhurbaşkanlığı'ndan Özal'ın rahatsızlandığı ve acilen Hacettepe'ye götürüldüğü haberini aldı. 14.30'da öldüğünü öğrendi. O sabahtan itibaren GATA'da olup bitenleri el yazısı ile not aldı. İşte o notlardan bir bölüm: "Tv'de maçlar iptal edilmiş ve bayraklar yarıya indirilmişti. bunu da görünce Destek Kıtadan tören kıtasını çağırttım. Saygı duruşu ile bayrağı yarıya indirdim. Emrimdeki okulları aradım, meğer onlar benden önce yarıya indirmiş. Tahsin Şahinkaya geldi. 'Başınız sağ olsun' dedim. Önce inanmadı. sonra dönüşünde gülümsyerek GATA'dan ayrıldı. ( Sayfa 10 )
VEHBİ DİNÇERLER:
"Derin Devlet' ile Özal'ın kavgası, Savunma Sanayii Müsteşarlığı kurulması ve silah alımlarına müdahalesinden sonra başlamıştı. Ölümü ile 1988'deki suikast ilişkiliydi." ( Sayfa 94 )
Bu özet, ERDAL DOĞAN editörlüğündeki BUGÜN GAZETESİ 11 Şubat 2013 Pazartesi 3678 sayısı - BİR KİTAP BİR ÖZET sayfasından alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder