Kolay değil, basit bir meseleyi çözmüyoruz; bambaşka bir Türkiye’ye doğru yol alıyoruz.
Bahçeli bile, hamasî konuşmalarının içine biraz tarih, biraz kavram bilgisi kokan cümleler serpiştirmeye başladı.
Henüz aydınları “laçkalaşmış demokrasi taraftarları” gibi, biraz dikta özlemi kokan sözlerle eleştirmeye devam ediyor; ama eyalet sisteminin geçmişine dair kamuoyunu aydınlatmayı da ihmal etmiyor.
Demokrasinin en laçkalaşmış biçimi bile, ülkeyi silah tehdidi ile yönetmekten iyidir. Bu ülkeyi bir arada tutan dinamikler çok kuvvetli. Silahın gölgesi aklımızın ve gönlümüzün üzerinden kalktıktan sonra, birlikte üstesinden gelemeyeceğimiz sorun, aşamayacağımız engel yok.
Keşke eyalet sistemini, sonuna kadar açık bir zihinle tartışabilsek. Karanlık bir köşeye sıkıştığınız zaman, çok uzaklarda bulanık görülen yerler size cazip gelir.
Yanına yaklaştığınız zaman matah bir şey olmadığını anlarsınız. Eyalet tartışması bir şeyleri tüketmek için sonuna kadar yapılmalı. Türkiye eyalet sistemine geçmez, geçemez.
Yeter ki ne olduğu anlaşılabilsin. Öfkeyle, hiddetle, arada “hain”, “sapık” ithamlarıyla tartışılabilecek bir konu değil sadece. Siyasî, idarî sistemlerin hiçbiri Allah’ın emri değil; hepsi insan yapımı.
Ölçüp biçer tartarsınız ve birlikte karar verirsiniz. En iyi siyasî sistem, halkın üzerinde mutabık olduğu sistemdir. Mutabakat, sistemin düzgün işlemesinin garantisidir.
Öfke ve şiddet, bugüne kadar verimli, yol gösterici tartışmaları da engelledi. Hatta basit siyasî kavramlar silah ve cephane gibi kullanıldığı için kutsallık veya nefret sembollerine dönüştü.
Bu yüzden savunanlar tarafından da yeteri kadar anlaşılamadı. Federal sistem, üniter sistemin karşıtı; ulus devlet ise çok milletli imparatorlukların veya konfederasyonların.
Hem federal, hem de üniter sistem çağımızın ulus devlet yapısının genelgeçer örnekleri. Devleti diğer kurumlardan ayıran bariz vasıf olan egemenlik ikiye ayrılıyor: İçeride devletin kendi vatandaşlarına ve diğer kurumlara karşı kullandığı en üstün otorite olarak iç egemenlik; diğeri de diğer devletlere karşı kendi hak ve hukukunu korumak için kullandığı dış egemenlik.
Federalizm, iç egemenliğin yerel otoritelerle paylaşılması demek. Egemenliğin içinde mündemiç olan yürütme, yasama ve yargı erkleri merkezî devlet organları ile yerel organlar arasında şu veya bu şekilde paylaştırıldığı zaman ortaya federal sistemler çıkıyor.
Devredilen yetkilerin mahiyeti, federalizmin kapsamını da gösteriyor. Bu federalizmin illa etnik temelli olması veya sadece bir bölgeye verilmesi gerekmiyor.
Dış egemenliğin sınırlanması ise, ulus devlet niteliğinizden belli ölçülerde vazgeçmeniz anlamına geliyor. Şayet diğer devletlerle ortaklıklar kurup, diğerlerine karşı ileri sürdüğünüz hak ve yetkilerinizden bir kısmından taviz verirseniz -Avrupa Birliği’ne girip millî paranızdan vazgeçmek gibi- o zaman ulus üstü (supra national) bir birliğin içinde ulus devleti sınırlamış oluyorsunuz.
Bilinen örnekleri ile Almanya federal bir ulus devlet, aynı zamanda AB’nin ana gövdelerinden biri. Türkiye’nin merkezî idarenin yetkilerinden bir kısmını yerel yönetimlere devretmesi, geç kalmış bir gelişme. Dün, “Kürtler ülkeyi böler” diye bu reformlar engellendi.
Bugün Kürt sorununu çözmenin yolu, bu reformlardan geçiyor. Hepsi konuşulacak şeyler; sadece serin, berrak bir zihne ihtiyacımız var..
m.turkone@zaman.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder